M.Ö.400-471 yılları arasında yaşamış olan zamanın filozoflarından „“TUKİDİSİS“
„MUTLULUĞUN SIRRI ÖZGÜRLÜKTÜR..ÖZGÜRLÜĞÜN SIRRI CESARETTİR“der.

Bence insanların ne yapacağını bilmemesi çok kötü bir durumdur...
Ağlamanın sızlanmanın,derde çare olmadığını bilmeliyiz...Başımıza gelen her olumsuzluğa „KADER“ dersek,birde kader'in ne olduğunu bilmez isek,kendimizi yaşamımız boyu mutsuz olmağa mahkum etmiş oluruz...
Çaresizliğinde bir çaresi vardır diyebilmek, yerinden doğrulup kararlı olmak,ilk adımı atmak,elinize geçirdiğiniz anahtarınız olmalıdır..İlk adım atılınca diğer adımlarınız sizi hedefinize ulaştıracaktır....
Babaannem 104 yaşında vefat etti..Mekanı cennet olsun...Yaşayan bir tarihti..Ondan çok şeyler öğrendim...O büyük çinar,okuma ve öğrenme aşkını bana aşılayandı...
Bir seferinde bana;
“Torunum,oku,oku,oku,öğren öğren öğren „“diyerek sürekli telkin ederdi... “Öğrenmek,bilmek içindir“derdi.
„Bilgin olursa,iki lafı bir araya getirsin,insanlar içinde,herkes konuşurken,konuşalanlara sende birşeyler katar iştirak edersin,başın öne düşmez “ diye benim okumamı isterdi.Yani, ""Bilgisi olmayanın,fikride olmz" demek isredi..Bir öğretmen edasıyla nasihatler ederdi...

YAŞAMAKTA OLDUĞUMUZ DÜNYA,CAHENNEM DEĞİL,CENNETTİR...

Ama bu cenneti sizlere cehenneme çevirenler,sizlere sürekli ölümden sonraki cenneti hatırlatıyorlar adeta ölümden sonraki cenneti vaad ediyorlar...Dört büyük dinin öğretilerinde,ölümden sonraki sonsuz yaşamda,iyilerin ve kötülerin ayrılacağı, "Cehennem ve cennet"in var olduğunu yazar...
Bu güzelim dünyada,zenginlerin,köşe başlarını tutanların hayatları,cenneti yaşarcasına sürdürürlerken,neden fakirler,garibanlar,işciler,dar gelirliler,karın tokluğuna çalışanlar,açlık ve yoksulluk sınırının altında hayat sürenler,bu dünyada adeta cehennem hayatı yaşamanızı kim karar vermiştir.? Neden dünyanın dört bir kçşesindeki çaresiz bırakılmış insanlar,cehennem hayatı yaşamaktadırlar..?

Hor görülen,itilip kakılan,çaresizlik içinde kıvranan insanlarımızda „CEHANNEMDE CENNETİ ARAMAK“için çekmediğiniz çile,katlanmadığınız acı,keder,ızdırab kalmıyor..

Türkiye Cumhuriyeti başbakanı olan ve kendi yandaşlarının „Dünya Lideri““ilan ettikleri  ve islam dinini refens aldıklarını ilan etmiş olan Erdoğan,Soma'daki Madenci işçilerin katliamında ve açıklanan rakamın kimsenin inanmadığı 301 kişinin öldürülmesini „KADER“dedi..Yetmedi,"Bu mesleğin fıtratında vardır" yakıştırmasında bulundu.İnsanların en hassas dini dugularını sömürerek,din ile harmanlayarak dünyada görülmemiş böyle bir katliama kılıf buluverdi..Türkiyede böyle katliamlar"KADER" ise,son 40 yıldır ölümcül tek bir olayın yaşanmadığı Fransa'da, Almanya'da ve diğer sanayi ve teknoloji devrimini yapmış ülkelerde bu"KADER" neden onlara ziyaret etmiyorda,Türkiye gibi geri kalmış feodal yapının hakim olduğu,ülkelerde dolaşıyor...Bu kader bu toplumun insanlarını  bukarmı çok seviyor...
„KADER“ yaptığınız işin her türlü emniyetini tedbirini aldıktan sonra,vuku bulacak ve elde olmayan ve önlenemeyen olaylar neticesinde ortaya çıkan,insanların maruz kaldıkları keder ve acılar manzumesidir...Uyutmaya devam,öğrenmeyen, okumayan,bilgisiz insanlarda, uyumaya devam ediyorlar...Sorgulayamaz,soramaz,hakkını arayamaz,armaya kalktığında,"Dede Korkut"nasallarıyla avuyulur ve zaman aşımı içinde unutulur gider...

Bize hadiye edilmiş „AKIL“ denen nimetin kıymetini bilmez,kullanamazsak,ömrümüzce kaderin ellerinde,ne bir,gün yüzü görür,nede mutlu oluruz,nede güleriz...

„DİN“ nedir onunda manalandırılması,algılanması feodal toplumlarda,din bezirganlarının ellerine geçmiş durumda..Bu yüz yıllardan beri süre gelmekte,o dine inanmış kişilerin, inandıklarını tam bilmeden,anlamadan,kavramadan,dinin öğretilerinin mesajlarını 
algılamadan,körü körüne tabi olmaktadırlar...

„DİN“ İnanan ile İlahi güç arasındaki manevi bir müessesedir.(M.Kemal Atatürk) İslam dininde ruhban sınıfı yoktur....Peki insanları DİN'i ağızlarına dolayanlar bu insanlara,
din bezierganlığı yapacaklarına,onlara gerçekleri neden anlatmazlar...İşlerine geldiği gibi fetva verirler.....İndirilene mi inanacağız, yoksa uydurulana mı inanacağız..? İndirileni okumuyorsak, öğrenmiyorsak bizlerede gerçek indirilenin gerçek mesajlarını bizlere verilip verilmediğinden bi haber uydurulana inanırız...

Bilgiye sahip olmayan toplumların başlarındaki dini suistimal eden „DİN BEZİRGANLARI“, ne derlerse,onlar ne emir verirlerse,kayıtsız şartısız doğru kabul ederek,onlara“BİAD“ edip,peşlerinden giderler...Günümüzde bu açık ve seçik gözler önünde görülmekte ve yaşanmaktadır....Birey;şunu bilmelidirki,İnsanın severek ve isteyerek uğraştığı her meşguliyet,onun inancının,imanın bir parçası olduğunu kavramalıdır..Aksi taktirde,başlarındaki bezirganların, kulu kölesi olmaya mahkumdurlar..

Babaannem derdiki;“Torunum hergün zihnine birşeyler ekle..Eklediğin şeyleri senden almak istesinler..Sende almak isteyenlere ver,kendinde saklama,kendi hayatını güzelleştirmek için, kimseye kul köle olma...Eğer kul köle olur,birilerine „BİAD“ edersen yaşadığın hayat,senin hayatın olmaz,o hayat „BİAT“ ettiklerinin senin için,sana layık gördükleri hayat olur“derdi...

Ne de güzel öğütler vermiş babaannem...Birinci ve İkinci dünya savaşlarını,Balkan ve Kurtuluş savaşlarını görmüş yaşamış, dev bir çınardı Rahmetli...Işıklar içinde yatsınlar...
Babaannem,ben dinledikce hep anlatırdı..Bıkmadan usanmadan,heyecanla dinlerdim onu..

Yaşadığımız çağımızda,okumayı,öğrenmeyi,bilimi,teknolojiyi ön planda tutan ülkeler dev adımlarla her yönden ilerlerken,“DİN'İ“ toplumun yaşam biçimi haline getirmiş ülkelerin tamamına yakın kısmı,geri kalmış,insanca yaşamdan uzak,birey hak ve özgürlüklerinin olmadığı,orta çağ zihniyetindeki kölelik sistemini,günümüz modern ve teknoloji çağında hayata geçirmiş, din bezirganlarının hegemonyasının hüküm sürdüğü,hükmettikleri toplumları,köle yığınları haline getirmişlerdir...Ve bu toplumlar,ileri kalkınmış toplumların boyunduruğu altında yaşamaya mahkum toplumlardır...


Birey olma bilincine sahip olmayan toplumlar,bezirganların „ÜMMET'i olurlar..

Birey olma bilincine sahip toplumların bireyleri,mutluluğun yolunu bulabilmesi için,daima optimist (umutlu ve iyimser) olmalıdırlar...
Pesimistik (Karamsar ve kötümserlik) mutluluğunuz için gerekli olan „ÖZGÜRLÜK“ü ve bunun içinde sahip olmanız gereken „CESARET“i asla yakalayamazsınız..Karamsar ve kötümserlik,sizin cesaretinizi kıracak,özgürlüğünüz için mücadele etme gücünüzü kaybetmenize yol açacaktır....

Birey,bazen bir yerde olmaktan,kendini şanslı kılmalıdır...Çünkü bu size,bulunduğunuz yerdeki insanlar için kendinizin,bir fırsat olabileceğinizin hazzını yaşatır...„Benim hayatta oluşum,başka insanlar için,bir ilham olabilir“ düşüncesinde olursanız, iç dünyanızda huzur bulursunuz...Yaşama sevinciniz,hevesiniz,hayata bağlanmanız kuvvetlenecektir....
Birey bilinçlenirse,toplum bilinçli toplumdur...Bilinç insanın özgür olma yolunu açar..

Neyin nasıl olacağını aklını ve mantığını kullanarak,başlarındaki bezirganlarını iyi analiz eder,ne yaptıklarını,ne yapacaklarını kontrolü altında tutar..
Her olumsuzlğu sorgular,hesap sorma yeteneğini kazandırır...Aksi taktird güdülen koyun sürüsü gibi muamele görürsünüz...

Aksi taktirde bu bezirganların sizin hayatınızdan,değerlerinizden,kişiliğinizden,birey olma şahsiyetinizden çalmalarına,hırsızlık yapmaya devam etmelerine,fırsat tanımış olursunuz..

Saygılarımla

Not: Değerli okurlar, özel sebeplerden ötürü bir süredir yazılarıma istemeyerek ara verdim. Tarafıma göndermiş olduğunuz sayısız mail ve mesajlarınız için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.