Fulya OMAÇ / İZMİR

Beş minik kırlangıç yavrusu göklere kanat çırptı

Uygur Türkleri geçmiş dönemlerde ‘kırlangıcın yuva yaptığı eve talih konar’ inancıyla evlerinin çatılarına, kapılarının üzerine kırlangıçlar için özel yuvalar yaparlar, kırlangıçları insanları kazadan ve beladan kurtaran kuş’ olarak nitelerlermiş…

Gökyüzünün neşeyle cıvıldaşan sevimli şamatacı kuşlarının hikayesi…

Efsanelere konu olan aynı zamanda Uygur Türkleri arasında kutsal olarak görülen ve baharın uyanışının bir sembolü kabul edilen göçmen kuşlardan ‘Kırlangıçlar’, her ilkbaharda sürüler halinde gökyüzünde pikeler yaparak gittikleri sıcak ülkelerde şen şakrak cıvıltılarıyla adeta baharın gelişini müjdelerler.

Yavru kırlangıçlar pır uçuverdi

Yaşam, umut ve sevginin yeniden canlanması anlamını taşıyan ve ömürleri boyunca eşlerine sadık kalmalarından dolayı aşkın, ailenin ve sadakatin simgesi olan kırlangıçlar, her yıl olduğu gibi bu sene de geçtiğimiz Mart ayında kışladıkları kilometrelerce uzaklıktaki ülkelerden üremek, yuva yapmak ve yavrularını büyütmek için Türkiye’ye de geldiler. Gökyüzünün neşeyle cıvıldaşan sevimli şamatacı kuşları kırlangıçlar, sonbaharda havaların serinlemeye başlaması ve göç mevsiminin tekrar gelmesiyle birlikte başka ülkelerin sıcak bölgelerine kanat çırpacaklar. Diğer tüm kuşlardan farklı olarak beton sağlamlığında yuva yapan tek eşli kuşlardan olan kırlangıçlar, yıllarca dayanacak sağlamlıkta yaptıkları bu yuvalarına bir sonraki sene de gelecek ve yeni yavrularını yine bu yuvada büyütüp, uçurmaya devam edecekler.

‘Yuvayı dişi kuş yapar’ sözü kırlangıçlardan geliyor

Yuvalarını rüzgar almayan ve güneşten etkilenmeyecek yerlere (binaların çatı kenarlarına, saçak altlarına, balkonların köşelerine ve pencere oyuklarına) çamur, kil ve ot kullanarak çanak şeklinde yapan kırlangıçlar böylelikle birçok eve beklenmedik misafir oluyor. Misafir oldukları evlerden biri de iki kedisi ve iki köpeğiyle birlikte yaşayan İzmir Karşıyakalı hayvansever Füsun Alpsoy. Geçtiğimiz Mart ayının ortalarına doğru bir çift kırlangıcın Karşıyaka’daki evinin balkonuna yuva yaptığını belirten Füsun Alpsoy, “Kırlangıçlar yuva yapmadan önce birkaç keşif uçuşu yaptılar. Sonra balkonun köşesini gözlerini kestirdiler. İstedikleri uygun kuytuyu bulmanın azmiyle de yuvalarını yapmaya başladılar. Kuşlardan biri çamur, saman ve ot getirdi. Diğeri de getirilen bu malzemelerle yuvayı yaptı. Sonradan öğrendim ki meğerse saman, çamur gibi malzemeleri erkek kırlangıç getiriyormuş. Dişi kırlangıç da erkeğinin tükürüğüyle harç ederek gagasıyla getirdiği çamuru toplayıp, saman ve otları düz duvara yapıştırarak yuvayı yapıyormuş. ‘Yuvayı dişi kuş yapar’ sözü demek buradan geliyor. Yuvalarını onlarca kez uçup malzeme getirerek, özenle ve beton gibi sağlam bir şekilde yapmalarının yanı sıra, anne ve baba kuşların yuva yapımı için harcadıkları enerji, gösterdikleri fedakarlıklar, bulundukları özveri çok müthiş ve enteresan geldi bana.” diye konuştu.

Shakira: Şimdi erkeklerin ağlama zamanı Shakira: Şimdi erkeklerin ağlama zamanı

Alpsoy: Kırlangıçlarla arkadaş olduk, söylediklerime ötüşleriyle cevap veriyorlar

Kuşlar yuva yaparken ürkmesinler diye onları pencerenin arkasından izlediğini

ve yuva yapma telaşlarına şahit olmanın kendisi için farklı bir deneyim olduğunu ifade eden Füsun Alpsoy sözlerine şöyle devam etti: “Pencerenin arkasından yavaş yavaş dışarı çıktım, hareketsiz onları izledim. Arada biraz laf attım, konuştum onlarla. Zaman içinde alıştılar bana. Şimdi ben bir şey söylediğimde bana o güzel ötüşleriyle cevap veriyorlar. Sürekli cıvıltı halindeler, hiç susmuyorlar neredeyse. Yuvayı yaklaşık 8-9 günde tamamladılar. Yuva tamamlandıktan sonra yumurtlayan dişi kuş kuluçkaya yattı. Dişi kuş avlanmaya çıktığında kuluçka nöbetini erkek kuş devraldı. Dişi kuş kuluçkadayken erkek kırlangıç geceleri geliyor ve yuvanın kenarına tünüyordu. 15 gün sonra da yumurtalardan ailenin yeni üyeleri 5 minik kırlangıç çıktı. Anne ve babalarının ağızlarında getirdikleri böceklerle beslenen yavrular, onların geldiğini görünce hepsi birden ağzını açarak ümitle bekliyor, cik cik ötüşler etrafta yankılanıyordu. Anne yakaladığı böcekle her gelişinde sırayla yavruları besliyordu. Yavrular da tıpkı anneleri gibi yuvanın içine pislemiyor, ihtiyaçları geldiğinde arkalarını yuva kenarına dönerek dışarı yapıyorlardı. Yaptıkları sağlam yuvayla müthiş bir mimar olan kırlangıçlar aynı zamanda yuvalarını çok temiz tutarak ne kadar titiz olduklarını da gösterdiler.”

Yavrular yuvadan uçtu

Yavruların yumurtadan çıktıktan sonra çok hızlı büyüdüğünü ve artık yuvaya sığmakta zorlanmaya başladığını vurgulayan Füsun Alpsoy, “Dün sabah balkona çıktığımda yuvayı bomboş gördüm, ‘eyvah, yavrular uçup gitmiş, bir daha onları göremeyeceğim, cıvıltılarını duyamayacağım’ diye düşünüp, üzüldüm. Bir taraftan da artık büyüyüp, göklere kanat çırpmalarına sevindim. Öğlene doğru balkonda cıvıltı sesleri duydum, hemen koşup baktım. Yavrular minik kanatlarını çırparak yuvaya geldiler. Demek ki anneleri yavrulara uçma talimi veriyormuş. Yavrular gün içinde birçok kez uçup, bir süre sonra yine yuvalarına döndüler. Geceyi de yuvalarında geçirdiler. Sanırım bir süre böyle devam edecek. Henüz uçma konusunda tecrübesiz olan bu minik yavrular umarım her şartta hayata tutunmayı başarabilirler. Kırlangıçlar daha önce yuva yaptıkları yere tekrar gelir, yeni yavruları yine aynı yuvada hayat bulurmuş. Hatta yavrular da bir sonraki göçte çıktıkları yuvanın yakınına yuva yaparlarmış. Balkonumuza ilk kez yuva yapan ve ikiyken yedi olan bu kuş ailesini çok sevdim ve onlara çok alıştım. Tamamen gittiklerinde onları özleyeceğim ve cıvıltılarıyla balkonuma neşe getiren bu sevimli kuşların gelecek baharda yollarını heyecanla gözleyeceğimi şimdiden söyleyebilirim.” dedi.

Kırlangıcın yuva yaptığı eve talih konar, onlara zarar vermek ise ilahi gazap

Uygur Türkleri’nin ‘kırlangıcın yuva yaptığı eve talih konar’ inancıyla evlerinin çatılarına, kapılarının üzerine kırlangıçlar için özel yuvalar yaptıklarını, ‘insanları kazadan ve beladan kurtaran kuş’ olarak niteledikleri kırlangıçları, Allah’ın misafiri olarak gördüklerini ve yuvalarını bozmanın ilahi gazaba neden olacağına inandıklarını dile getiren Füsun Alpsoy sözlerini şöyle noktaladı:

“Ancak bazı kişiler de bunun tam tersini yapıyor, yuva yapmak yerine yuva bozuyorlar. Bu masum küçücük kuşların büyük zahmetlerle kurdukları yuvalarını, sırf balkonlarını kirletiyorlar diye duvarlarından küreklerle kazıyıp, yok ediyor, çöpe atıyorlar. Sırf zevk için sapanlarla attıkları taşlarla kuşları vuruyorlar. İnanılır gibi değil. Oysa ki o narin canlar bizlerin misafirleri, Tanrı misafirleri. Yazıktır, günahtır. Tek amaçları yavrularını korumak, beslemek ve büyütmek olan bu masum canlara lütfen kıymasınlar. Yuvaları bozulan kuşların yavruları sonra ortada kalıyor ve kedilere yem oluyor. Veballerine girmesinler. Bir de unutmamak lazım ki sinek, sivrisinek gibi küçük böcekleri avlayarak beslenen bu kuşlar, doğaya da inanılmaz katkıda bulunuyor. Zararlı böceklerin baş düşmanlarından olan kırlangıçlar da tıpkı birçok kuş gibi baharda milyonlarca böceğin bitkiler üzerine bıraktığı yumurtalardan çıkan tırtılları, kurt, böcek ve çekirgeleri yiyerek beslendiklerinden bu türlerin nüfuslarını kontrol altında tutmaya ve mutlak bir kıtlığın önüne geçmeye vesile oluyorlar. Ellerine kürek ve sapan alanlar o aletleri kullanmadan önce bir kez daha düşünsünler. Bu sevimli kırlangıçlar, diğer tüm canlılar gibi Allah’ın bizlere emaneti.”