"Balyoz Planı" iddialarına ilişkin 249'u tutuklu 365 sanıklı davanın 72. duruşması başladı. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nin yanında bulunan büyük salonda yapılan duruşmaya, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, MHP İstanbul milletvekili Emekli Korgeneral Engin Alan ve emekli Albay Dursun Çiçek'in de aralarında bulunduğu 183 tutuklu sanık katıldı. Eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan ve Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok'un da aralarında bulunduğu 66 tutuklu sanık ise duruşmaya katılmadı. Duruşmada ayrıca 49 tutuksuz sanık da hazır bulunurken, hakkında yakalama kararı bulunan sanıklar emekli Orgeneral Ergin Saygun ve İkinci Ergenekon davası kapsamında tutuklu yargılanan bu davanın tutuksuz sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün de aralarında bulunduğu 67 tutuksuz sanık ise duruşmaya katılmadı. CHP Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş, CHP Denizli Milletvekili Adnan Keskin ve CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal da izleyici sıralarında duruşmayı izledi.


"ÇETİN DOĞAN 10 GÜN RAPORLU"


Eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan avukatı Hüseyin Ersöz, müvekkili Çetin Doğan'ın bel ağrısı, ayaklarında uyuşma ve göğsünde yanma şikayetleri nedeniyle cezaevinde revire çıktığı ve 10 gün rapor aldığını söyledi.


TÜMGENERAL ATİLLA ÖZLER SAVUNMA YAPTI


Duruşmada ilk kez ifade veren tutuksuz sanık Hava Pilot Tümgeneral Atilla Özler, iddianamede, akla, mantığa ve gerçeğe uyarlı olmayan olgu ve bulguların olduğunu söyledi.Suçlamaları reddeden sanık Özler, "Sözde dijital verilerle hiç bir illiyet bağım yoktur" dedi. İddianamede yer alan, "EK-I LAHİKA-5 isimli belge incelendiğinde, şüphelinin Oraj Hava Harekat planı kapsamında Sıkıyönetim Görevlerinde Kullanılacak Personel olarak belirlendiği anlaşılmıştır" şeklindeki iddiayada değinen sanık Özler, "İsmim kim ya da kimler tarafından oraya koyulduğunu kesinlikle bilmiyorum. İsmimin hangi kriterlere göre ayrıştırılarak yapılan bu sürece katıldığını da bilmek istiyorum" diye konuştu.


"TÜRKİYE NEREDEYSE BİR HARBİN EŞİĞİNE GELMİŞTİ"


İddianamede yer alan, "EK-C LAHİKA-7 CETV-B isimli belge incelendiğinde, şüphelinin yeni düzenlenmesi planlan teşkilatlanma konusunda İstihbarat Daire Başkanlığı'nın faaliyetleri ile ilgili genel hususları içeren yazıyı yazdığı, yazı içerisinde; plan ile birlikte İstihbarat Daire Başkanlığı'nın Ankara Garnizonu içerisinde Hava Kuvvetlerinin istihbarat faaliyetlerinin yürütülmesini sağlayacağı, planın yürürlüğe girmesi sonrasında faaliyetlerine Hava Kuvvetleri Komutanı Hv.Org. Cumhur ASPARUK'un emniyetinin alınması ile birlikte başlayacağı ve komutanın emniyetli bir yerde tutulmasına nezaret edileceği, sıkıyönetim Komutanlığına personel görevlendirmesi ve emirle kendisine verilen diğer görevleri yapacağı hususlarının yer aldığı" şeklindeki iddialara da değindi. "İddialar gerçekten uzak hayal ürünüdür" diyen Sanık Özler, "EK-C LAHİKA-7 CETV-B olarak yer alan ve içeriğnde İstihbarat Daire Başkanlığı personeline emir yazdığım ve dönemin hava kuvvetleri komutanının emniyetli bir yerde tutulmasına yönelik icra edileceğini bildiğim ve bu emri bilgisayarda ürettiğim iddia edilmektedir. Ben hayatımda hiçbir zaman bilgisayar kullanarak herhangi bir yazı, döküman ve belge üretmedim. O dönemde benim bilgisayar bilgim hiç yoktu. Şimdi ise İzmir'de NATO Kurmay Başkanı olarak görev yaptığım için e-mail alıp verebilecek kadar bilgi sahibiyim" dedi. Sanık Özler, "Ben o dönemde Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nda Plan Harekat Daire Başkanı'yım. Plan Harekat Daire Başkanlığı görev alanı itibariyle çok geniş bir yelpazede olup Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın personel yönü ile en büyük daire başkanlığıdır. Dokuz değişik şube ve 120-130 civarında personel ile görev yapmaktadır. Ben o dönemde Plan Harekat Daire Başkanı olarak nelerle meşguldüm anlatmak istiyorum. 2002 yılı sonlarına doğru ABD'nin Irak'a müdahalesi hemen hemen kaçınılmaz bir hal almış, buna paralel olarak da Türkiye neredeyse harbin eşiğine gelmiş ve TSK olarak yoğun bir biçimde hem hükümeti temsilen özellikle Dışişleri Bakanlığı temsilcileri ile bir araya gelinerek nasıl bir uygulamanın ortaya konulacağını görüşürken, diğer yandan da ABD personelinin de katılımı ile Genelkurmay Başkanlığı'nda yoğun planlama toplantıları icra edilmekteydi. Doğal olarak ben de Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın bu konulardaki yetkili kişisi olarak sürekli bu faaliyetlerin içerisinde olup kendi komutanlığımı devamlı bilgilendirerek, bizzat Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın konuya ilişkin direktiflerini almaktaydım. Hükümetin teskere öncesi bize yerinde keşif ve yerinde hazırlık çalışmaları için yetki vermesi ile birlikte aynı zamanda ABD Hava Birlikleri'nin muhtemel intikal yeri olarak belirlediğimiz Diyarbakır ve Batman'da ABD'li personelin de katılması ile incelemeler ve hazırlıklar yapmaktaydık. İşte tüm bu yoğun faaliyetleri icra ederken nasıl olur da birden bire böyle bir görevi üstlenmiş olabilirim" dedi.


"CUMHUR ASPARUK BİZLER İÇİN ÖZEL BİR İNSANDIR"


Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın Özel Kalem Müdürlüğü'nde bir dönem çalıştığı için Hava Kuvvetleri Komutanı'nın nasıl korunduğunu bildiğini söyleyen Sanık Özler, "Bizleri tanıyan herkes çok iyi bilir ki sayın emekli Orgeneral Cumhur Asparuk ile bağımız sadece askeri olarak ast üst ilişkisi ile sınırlı değildir. Kendisi sadece meslek hayatımda değil, aynı zamanda özel hayatımızda da çok farklı bir konumdadır. 1977 yılında başlayan birliktelik zaman içerisinde bir baba-oğul ilişkisi içerisinde devam etmiş ve bu ilişki günümüze kadar gelmiştir. Hayatımızın her döneminde eşleri hanımefendi ile birlikte hep yanımızda olmuş her türlü sıkıntımızda bizler için hep destek olmuştur. Cumhur Asparuk bizler için özel bir insandır. Benim generalliğe terfi etmemde çok büyük bir katkısı olan ve bugünlere gelmemde çok büyük katkısı olan sayın komutanıma minnet borcumu, ona komplo kurarak değil, hak ettiği saygıyı göstererek ödediğimi ve ödeyeceğimi ifade etmek isterim" diye konuştu. Sanık Özler, 1978 yılında dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Cumhur Asparuk'un kendisine verdiği takdirnameyi de delil olarak mahkemeye sundu.


"SUÇLANMAYI ZÜL OLARAK GÖRÜYORUM"


Olayın mağduru durumundayken sanık olduğunu ifade eden sanık Özler, maddi ve manevi anlamda zarar gördüğünü söyledi. "Şerefim ve namusum üzerime yemin ederim ki bu iddia konusu vakaların hiçbir şekilde içerisinde olmadığım gibi bu vakalardan haberdar değilim. Dijital verilerek dayanarak suçlanmayı zul olarak görüyorum" dedi. Beraatini isteyen sanık Özler, duruşmalardan da vareste tutulmak istediğini sözlerine ekledi. Duruşma sanık savunmalarının alınmasıyla devam ediyor.


(BB)