Geçen Haziran ayında yürürlüğe giren 'Döviz kazandırıcı hizmet ticaretinin desteklenmesi hakkında tebliğe' sağlıkçılardan tepki geldi. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İzmir Denetleme Kurulu Üyesi Dr. Ergün Demir ve İstanbul Tabipler Birliği merkez delegesi Dr. Güray Kılıç, yaptıkları değerlendirmede, tebliğde sağlık kuruluşları ve sağlık turizmi şirketlerinin de kapsandığını dile getirdi. Bu doğrultuda tanıtım, belgelendirme, danışmanlık ve pazara giriş desteklerinin Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan karşılanacağını ifade eden Kılıç ve Demir, tebliğ ile sağlık hizmetlerinin uluslararası ticaretin bir parçası haline getirileceğini, sürecin yönetiminin ise Ekonomi Bakanlığı’na bırakıldığını söyledi.

ETİK GÖZARDI EDİLİYOR

Bu tür düzenlemelerde sağlık hizmetinin doğasında olan etik kuralların gözardı edildiğini de savunan Demir, “Bu durumda sağlık hizmetini üreten hekimler ve sağlık çalışanları da sadece bir maliyet kalemi olarak değerlendirilmektedir. Sağlıkta Dönüşüm Programının bir bütün olarak bu ülke yurttaşlarının sağlığını korumak ve yükseltmek amacını taşımadığı ve bu tebliğden de anlaşılacağı üzere hem vatandaşlarımızın, hem de sağlık turizmi adı altında diğer ülke insanlarının hastalıklarından nasıl gelir elde edileceğinin öncelendiği açık biçimde ortaya çıkmıştır” görüşünü dile getirdi.

“BU DAHA ÇOK HASTA OLMAYI GEREKTİRİR”

Sağlık hizmetinin diğer hizmet sektörlerinden farklı olduğunu da hatırlatan Demir şu açıklayı yaptı:

“Bu alanın ticareti sağlığı korumayı değil, daha çok hasta olmayı gerektirir. Bu tüccar yaklaşımı ile bu alanı kurgulamak çok tehlikeli sonuçlara yol açar. Serbest sağlık bölgeleri ile tıbbi etik kurallarının ve sağlık çalışanlarının özlük ve ekonomik haklarının göz ardı edilebileceği alanlar oluşturmak ve bu alanlarda faaliyet gösterecek şirketlere kamu kaynaklarını peşkeş çekmek ülkemizin, halkımızın, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının yararına olmayacaktır. Sağlık en temel insan hakkıdır. Sağlık hizmeti, döviz kazandırıcı bir ticari faaliyet değildir. AKP hükümeti, bir yandan yıllardır uyguladığı sosyal politikalarla yoksulluğu ortadan kaldırmak yerine onlara makarna, kömür dağıtarak önce şükretmelerini ve böylece sonrasında da dağıtılan makarna ve kömürün oya tahvilini hedeflemekte; diğer yandan ise ülkenin kaynaklarını bir takım tekellere aktarmanın mekanizmalarını dahice formüllerle yaratmaya devam etmektedir.”