Esprileriyle dikkatleri üzerine toplayan, 2 çocuk babası Faruk Terzioğlu'nun 'Fırfırik' adlı haftalık mizah dergisinde 'Farfaruk abiden bombalar' köşesinde bir tank üzerinde karikatürü bulunuyor. Faruk Terzioğlu, "Bir gün yemeğe gittik. 30-40 kişi yemek yiyoruz ve yemeğin parasını ben veriyorum. Masada bulunanlar 'Yemeği nasıl buldunuz?' diye sordu. Ben de 'En sevdiğim yemek ısmarlanan yemektir' dedim. 'Asarsörlü bina sayısını artıracağımıza asansörü çalışan bina sayısını artıralım' dedim. Ama neden böyle söyledim? Çünkü seçim döneminde ziyarete gittiğimiz avukatların bürosu 4- 5'inci katta. Ben kalp hastasıyım, asansör bozuk" diye konuştu.

"ERZURUM'UN GÖZELERİNDE YA ABDEST ALMIŞIM, YA RAKI İÇMİŞİMDİR"

Güne Erzurum'un en saygın insanlarıyla oturarak başladığını, öğle yemeğini yine en önde gidenlerle birlikte yediğini anlatan Terzioğlu, akşamları ise 'çakal takımıyla' sohbet ettiğini bildirdi. Terzioğlu, "Erzurum'un su kaynaklarını (göze) iyi bilirim. Ya başında abdest alıp namaz kılmışımdır, ya da oturup rakı içmişimdir. Ben yaşamışım bunu, biri inancım diğeri günahım. Bu şekilde zıtlıkları bir araya getiriyor ve yazıyorum. Bazıları bu nedenle beni yargılayabilir. Ama, kusura bakmasın. Allah'tan başkası bana hesap soramaz. Gittiğim her gözenin başında naylon poşet ve pislikleri toplar çöpe atarım.Baro başkanlığını ciddiye alıyorum çünkü en küçük yanlışımız 300 avukatı ilgilendirir. Buranın saygınlığına halel getirecek hiçbir yanlış yapmam. Mizahi yönüm çok kuvvetli ama bunu başkanlığıma yansıtmam" diye konuştu.

Açık kalp ameliyatı olan ve damarlarında 11 stent bulunan Faruk Terzioğlu, Erzurum Gazetecileri Cemiyeti'nin Bayram gazetesinde yayınlanan röportajda şöyle konuştu:

"Hayattaki en büyük başarısızlığımdan biri evliliktir. Devleti yönetmeye talip oluyuruz evde bir kadınını yönetemiyoruz. Tekrar evlenmek mi? 'Tilki gevene bir defa oturur' derler. Ben yakamı zor kurtarmışım. O hatayı bir daha yapmam. Hayatım çok dolu dolu geçti. 24 saat içinde 24 kişinin 24 yılda yaşayamayacağı olayları yaşadım. Bir gün İspir'e gidiyorum. Bir dağ davası var. Gencim o zamanlar. Yolun kenarında bir hanım çantayla bekliyor. Arabam da süslü, havalı bir araba. Kız bana, ben kıza baktım. Geçtim bir de dikiz aynasından baktım ki geriye bakıyor. Geldim kızın yanına 'Gideceğiniz yere bırakayım' dedim. 'Ama ben Balıkesir'e gidiyorum' dedi. Ben de 'Ne tesadüf ben de oraya gidiyorum' dedim. Davalı vekiliyim. Duruşmada bulunmam çok önem arzetmiyordu. Ama bu da mesleki bir hata. Sırf fantezi olsun diye biz bu hanım kızla yola çıkıp Balıkesir'e gittik. Duruşma bireysel egom, zayıflığım ve aptallığımdan dolayı bir celse uzadı."