CHP lideri Kılıçdaroğlu, Genel Başkan Yardımcıları Gürsel Tekin, Sezgin Tanrıkulu, milletvekilleri ve eski Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan ile Diyarbakır'a geldi. Kılıçdaroğlu Büyükşehir Belediye Başkanı BDP'li Osman Baydemir'i makamında ziyaret etti. Baydemir, CHP liderini belediye binası kapısında gül vererek karşıladı.

"BU GEMİ BATARSA 74 MİLYON HELAK OLACAK"

Belediye Başkanı Baydemir, 8 bin yıldan bu yana Diyarbakır'da yaşamın hiç kesilmediğini, kentin 33 medeniyete ev sahipliği yaptığını ve son 10 yıllık zaman dilimi içerisinde böylesi bir kadim kentte hizmet etme şerefini yaşadığını söyledi. Pek çok siyasetçi ve belediye başkanının şu anda cezaevinde olduğunu, Kılıçdaroğlu'nu bu atmosfer içerisinde Diyarbakır'da ağırlamaktan büyük bir heyecan duyduklarını söyleyen Baydemir, şöyle konuştu:

"Bu ziyaretinizi barış, kucaklaşma, ortak paydalarda buluşma adına büyük bir değer addediyoruz. Öyle bir atmosferde bulunuyoruz ki, bayramın ikinci günündeyiz ama maalesef yüzlerce insan Türkiye'nin 58 cezaevinde, cezaevlerinde bedenlerini ölüme yatırmış durumdalar. Canlarını ölüme yatırmışlar. Hepimize çağrıları, özü 3 talebin ortaya çıkaracağı sonuç, kardeş kanının artık dökülmemesi ve niyahete erdirilmesidir. Sorunlarımızın diyalog yoluyla ortak paydalarda buluşma yoluyla çözüme kavuşmasıdır. Bu talepler aynı zamanda bizlerin de talepleri. Bu taleplerin yerine getirilmesi daha mutlu, daha huzurlu ve daha mürefeh bir ortamda yaşamının garantisidir. Öyle sanıyorum ki hepimizi büyük bir gemide bulunuyoruz ve bu gemi okyanusun ortasında rotasını kaybetmiş. Bu gemi battığında 74 milyonun tamamı helak olacak. Kaldı ki, 30 kusür yıldır zaten 74 milyonun tamamı acı çekiyor. Tamda bu noktada hepimizin kayıtsız, koşulsuz, savaş karşıtı bir politika ortaya koymamız gerektiğine olan inancımı ortaya kaymamız gerektiğine inanıyorum. İktidarı ile muhalefeti ile bugün sorunlarımızın çatışma yöntemi ile halen çabasının ortaya konmasında daha açık ifade ifade toprağa düşen her askerin her polisin, her sivilin, her gerillanın vebalini birlikte taşıyoruz diye düşünüyorum. Dolayısıylma bu sürecin vebali hepimizdedir. İnanıyorumki çözümün de sevabı onuru hepimize ait olacaktır. Bu itibarla bütün siyasetçilerimizin iktidarı muhalefeti ile istikrarlı barış politikası, çözüm çabasını ortaya koyması gerektiğine inanıyorum."

MÜZAKERE ŞART

Baydemir, Kılıçdaroğlu'nun bugünkü ziyaretini tarihi olarak gördüğünü, ziyaretin Türkiye açısından yeni bir sayfanın açılması ve çözümün kapısının aralanmasına vesile olmasını istediğini ifade etti. Baydemir, "Siyasette kan davası yoktur, olmamalıdır. Siyaset erki çözüm mekanizması olmalıdır. Bu ülkenin insanına barışı armağan etmemiz gerekiyor. Bu bayramı insanların kurban olmadığı, kurban edilmediği bir bayrama dönüştürmek ve özelliklede annelere bir müjde vermemiz gerekiyor. Ülkemizde hep birlikte Kürdü ile Türkü ile iktidarı- muhalefeati, BDP'si ile CHP'si ile AKP'si ile MHP'si ile yeni bir sayfayı açma gayretinde olacağımızı inşallah bu ülkeye mal etme imkanına sahip olacağız. Evlatları açlık grevinde olan bu annelere bu babaları bu ülkenin bir müjde vermesi gerekiyor. Artık evlatlarınız toprağa düşmeyecek müjdesini vermemiz gerekiyor. Bunun içinde müzakere şarttır. Müzakere ve müzakereye katkısı olabilecek herkese mutlaka kapıyı açmamız gerekiyor. Mutlaka kucaklaşmamız lazımdır. Mutlaka bunu sağlamamız lazımdır" dedi.

"KENDİME SORDUĞUM SORUYU DEVLET KENDİNE SORAMADI"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Diyarbakır'a ilk kez 1976'da geldiğini, o dönemde görev yaptığı 4 ay bu kentte kaldığını söyledi. Kılıçdaroğlu, şöyle dedi:

"Sokaklara yüzlerce, binlerce çocuk vardı. Hep kendime bu soruyu sordum. 'Bu çocuklar büyüyünce ne olacak?' Sadece bir rakı ve tekel fabrikası vardı. Benim genç bir kamu görevlisi olarak kendime sorduğum soruyu maalesef devlet ne yazık ki kendine sormadı. Birçok imkansızlıklar bölgede yaşandı, sorunlar çıktı. Eğer bir ülkede bir sorun yaşanıyor ve gittikçe derinleşiyorsa sorunları başkasının üstüne atma kolaycılığından kendimizi kurtarmamız lazımdır. Oturduk düşündük, Biz iktidar partisi; icraat makamı değiliz. Ama bizim bir sorumluluğumuz var ana muhalefet partisi olarak. Kimse bir çözüm üretemiyorsa oturalım biz üretelim. Arkadaşılarımızla uzun uzun oturduk, tartıştık dedik ki; 'Bu sorunun çözümünde eğer bir yol haritası belirleyebilirsek herhalde bir katkımız olacak sürece.' Eğer bir yol bulunmuyorsa o sorumluyu başka yerde değil, siyaset kurumunda bulmamız lazımdır. Türkiye'nin temel sorununa gözü kapalı, kulaklarımızı kapatarak çözüm üretemezsiniz. Hiç bir ananın ağlamasını istemiyoruz. Geldiğimiz noktaya bakıyoruz; ağlamayan ana kalmadı. Kim söylüyor 'Analar ağlamasın' diye. Siyasetçi söylüyor. Peki 'Analar ağlamasın' dedik de gereğini yaptık mı? Yapmadık. Biz bir yol haritası belirledik. Bu sorunun toplumsal bir uzlaşma ile çözülmesi lazım dedik."

"KARDEŞ KANI AKIYORSA BU SORUNU ÇÖZMEK DURUMUNDAYIZ"

Kılıçdaroğlu, siyasetin sorunları çözme sanatı ise, siyasetçilerin çözme sorumluluğu varsa bir masanın etrafına toplanıp sorunu tartışmak gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:

"Tartışmaktan, insanlar düşüncelerini açıkladı diye onlardan korkmayalım. Bırakalım demokrasi ve özgürlük varsa herkes düşüncesini rahatlıkla söylesin. Bir ortak paydayı mutlaka buluruz. Bizim çok sayıda ortak paydamız var. Bayrağımız, Cumhuriyet, bağımsızlığımız, misaki milli ortak paydamızdır. Ortak paydamız çok bizim. Eğer kardeş kanı akıyorsa bu sorunu çözmek durumundayız. Yol haritasını belirlerdik, gittik teklifimizi de yaptık. Kamuoyunda beklediğinden büyük heyacan uyandırdı. Ama bu arzu ettiğimiz bir araya gelme sürecini yakalayamadık. Sürecin yakalanmamasından gene siyasetçilerin sorumluluğu vardır. Önce siyaset üslubumuzu değiştirmemiz lazım. Kin, öfke ile siyasete kurgulamamız mümkün değildir. O zaman toplumu ayrıştırıyorsunuz. Toplumu bir araya getirmemiz lazımdır. Kinle değil, öfke ile değil birbirimizi anlayarak bir birimizle konuşurak pekala çok şeyi çözebiliriz. Anayasa uzlaşma komisyonu toplanıyor, her partiden arkadaşımız var. Ben adımın Kemal olduğunu bildiğim gibi eminim her siyasal partide bu soruna sağlıklı çözüm üretebilecek arkadaşlarımız vardır. Yeter ki biz onları bir masa etrafında toplayabilelim. Yeter ki bu ülkeye bu acıları artık tattırmayalım bunları sonlandıralım. Çabamız ve bu yol haritamız bana göre halen güncelliğini koruyor. Eğer biz bir araya gelebilirsek, gelmeyeni toplum kınamalı, 'Niye gelmiyorsunuz?', 'Hangi gerekçe ile gelmiyorsunuz?' demeli. 'Yol haritamız eksik ve yanlış olabilir. Eksik görüyosanız siz yol haritası belirleyin' dedim."

ÇÖZÜM YERİ MECLİS

Kılıçdaroğlu, temel noktanın sorunun çözüm adresinin, TBMM olduğunu ve orada bir araya gelinmesi gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, "Yeter ki siyaset kurumu sorumluluk üstlesin. Bu sorunun çözümü benim siyasi hayatıma mal olacaksa ben buna da razıyım. Yani insanın hayatından ne önemli olabilir. Yeter ki bu ülkede insanlar barış içinde huzur içinde yaşabilsinler" dedi.

Diyarbakır'ın tarihi ve kültürel bakımdan önemli olduğunu ve birçok uygarlığan beşiklik yaptığını ifade ederken, "Uygarlığın beşiği olan bir kenti bizim dünyaya uygarlığın merkezi olarak tanıtmamız lazımdır. Her dinden, inançtan çok sayıda insanımız vardır. Biz hiçbir zaman etnik kimliği ve inancı siyaset konusu yapmadık. Çünkü, bu ikisi en temel insan hakkı konusudur. Tam tersi bu alanı genişletmemiz lazımdır. demokrasiyi derinleştirebilirsek, özgürlükleri derinleştirnebilirsik bir çok sorunu çözebiliriz" diye konuştu.

ÖLÜM ORUÇLARINI BIRAKSINLAR

Kılıçdaroğlu, halen çok sayıda cezaevinde ölüm orucunun yapıldığını hatırlatırken, "İnsan bedenini ölüme yatırıyorsa bunun üzerine oturup düşünmemiz lazımdır. Bir kişinin tutuklu veya mahkum olması onun yaşamının devletin güvencesi altında olması gerekir. Eğer bir insan kendini ölümü yatırıyorsa hepimizin kulak kabartması lazımdır. İnsan hayatından daha değerli bir şey yoktur. Arzu ederim bu çağrımı kabul edilirse son derece de memnun olurum; Bu ölüm oruçlarını bıraksınlar. İnsan hayatı çok değerlidir. Onlar şu veya bu şekilde yine düşüncelerini aktarırlar. Hükümetin bu konu da daha duyarlı olmasını arzu ederim ve duyarlılığını sürdürmesini isteriz" dedi.

"BARIŞ, HERKESİ BİR MASA ETRAFINDAN TOPLAMAKTIR"

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, barış sözcüğünün herkesin çok rahat ağzına aldığı bir sözcük haline geldiğini ancak, bu sözcüğün bir anlamı olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:

"Barış, aynı zamanda karşısındaki kişiyi dinlemek, eleştirisine kulak karabartmak, taleplerini dinlemek demektir. Barış aynı zamanda bir masanın etrafında toplanıp uzlaşabilmek, uzlaşma kültürünü yaratabilmektir. Ama, siz sadece 'Benim dediğim doğrudur diğerlerinin söylediği yanlıştır' diye yola çıkarsanız barışı sağlayamazsınız. Barışın koşullarını yaratmalıyız, bunun için çaba harcamalıyız. Siyasetçi olarak biz hiç bir zaman yurttaşlar arasında ayrım yapılmasını istemedik. Ana dil yasağının kaldırılması için ilk teklifi veren biziz. Her dile saygılıyız, her inanca kimliğe saygılıyız. Niye saygılı olmayalım. Dolayısıyla Diyarbakır'a bir bayram gününde gelişimizin bir anlamı var. Biz bu topraklarda yaşayan herkesin birbiri ile kucaklaşmasını istiyoruz. Aslında çok güçlü bağlarımız var. Ayırmak istiyorlar ayıramıyorlar. Biz bu topraklarda mücadele ettik ve bağımsızlığımızı sağladık. Keşke çok daha olanaklar sağlanabilse. Belediyelerin imkanları sınırlı, daha iyi imkanlara ve yetkilerin verilmesi lazımdır. Avrupa yerel özerklik şartı vardı. Parlamentoda kabul edildi. Arzumuz şu halkın seçtiği selediye başkan ve siyasetçilerin hapse atılmasını doru bulmuyoruz. 8 vekilimiz şu anda hapiste belediye başkanların cezaevinde bunlarıda doğru bulmuyoruz. Siyaseten gelenleri cezalandıracak olan halkttır. Demokrasi kültürümüzü bu inanç üzerinde gelişterebilirsek daha iyi sonuçlar elde etmiş oluruz."

DİYARBAKIR HALKINA SİTEM

Konuşmasının sonunda Diyarbakırlılar'a bir setimini de iletmek istediğini söyleyen Kılaçdaroğlu, "Sayın Recep Tayyip Erdoğan Diyarbakır'a geldi ve daha modern bir hapishane sözü verdi. Diyarbakırlılar gidip oy verdiler. Bunu içime sindiremiyorum. Hapishane sözü veren ilk Başbakan'dır dünyada. Hapishane sözü verdiği için de milletvekili çıkaran ilk Başbakan'dır. Ben bunu içime sindiremiyorum. Bu söyleme karşı tam ters bir uygulama yapılması gerekirdi. Fabrika, hastane sözü verse anlarım. Ama "hapishane sözü vereceğim ve ben oy alacağım, milletvekili çıkaracağım'ı kusura bakmayın bunu içime sindiremiyorum" dedi.

KÜRTÇE SÖZLÜK HEDİYE ETTİ

Baydemir bu sitem üzerine, "İnanıyorumki bu mesaj Diyarbakır'lılara ulaşacaktır" dedi.

Görüşme sırasında Baydemir, Kılıçdaroğlu'na Türkçe-Kürtçe sözlük hediye ederek, "Ben sizin Kürtçe bildiğinizi biliyorum. Bunu genel merkeze hediye ediyorum" dedi.

Kılıçdaroğlu, belediyenin ardından Diyarbakır Çocuk Hastanesi'nde yatan çocuklara geçmiş olsun ziyaretinde bulunup bayramlarını kutladı. Hastane çıkışında 14 yaşındaki SSPE hastası Mahsun Dere'nin annesi Hediye Dere'nin daveti üzerine odasına giden Kılıçdaroğlu, burada da yatan çocuklara oyuncak dağıttı. Hasta çocuklardan 15 yaşındaki Özge Tekeller'in annesi Güllü Tekeller, çocuğunun 11 yıldır SSPE hastası olduğunu belirterek, ilgisizlikten yakındı. Hastalıklarına bir çare bulunamadığını söyleyen Tekeller, "Çocuğum tek doz kızamık aşısı yüzünden bu hale geldi. 11 senedir bunu çekiyoruz. Bunu gündeme getirin bir çözüm bulunsun. Kimse bizimle ilgilenmiyor" dedi. Kılıçdaroğlu, daha sonra hasta çocuklardan Mahsun Dere'yi de ziyaret ederek ailesinin sorunlarını dinledi.

Kılıçdaroğlu, hastanenin ardından Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Remzi Can'ı makamında ziyaret etti. Israrlar üzerine Can'ın makamına oturan Kılıçdaroğlu, başkan Can'ı da yanına oturttu. Can, "Bölgeye sürekli gelip gitmeniz lazım. 20-25 yıldır bölge halkı ve CHP arasında kopukluk var. Yarın buradaki çocuklar büyüdükleri zaman barış daha da zor olur. Siz bu konuda ne adım atarsanız atın, sivil toplum örgütleri olarak sizin her zaman yanınızdayız" dedi.

"ÜLKEDE AĞLAMAYAN ANA KALMADI"

Kılıçdaroğlu, CHP'ye ilgi gösterilmesi gerektiğini, icra makamında olmadıklarını, sorunun çözülmesi için bir sorumluluk almaları gerektiğini düşünerek yol haritalarını ortaya koyduklarını söyledi. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Bizimki önemli bir aşamadır. Önce kendi içimizde barışı sağlayacağız. Baskı, kin ve öfke ile yola çıkmamak lazım. Barışı vurgulayan seçilen insanların hapiste çürümesinin doğru olmadığını söylüyoruz. Siz seçimle gelenleri hapse atarsınız bu yanlıştır. Barış elbette olmalı, siyaset hep analar ağlamasın diyor ama bu ülkede ağlamayan ana kalmadı. Bizim önerimize eksik diyebilirler o zaman siz bir öneri getirin. Çatışma ortamında hiç bir işadamı yatırım yapmaz. Diyarbakır'ın çok ciddi sorunların var, burada herkes diken üstünde. Bizim bayramda gelmemizin sebebi de kucaklaşmaktır. Biz istemeyiz ki, açlık grevlerinde insanlar bedenini ölüme yatırsın. Açlık grevlerindekiler bizim çağrımızı kabul ederse bırakmalarını isteriz, sona erdirmelerini isteriz."

Kılıçdaroğlu ile işadamları daha sonra basına kapalı görüşme yaptı.