Diyarbakır'da çalıştaya katılan BDP Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ile CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Uludere'de 34 kişinin ölümüyle sonuçlanan hava operasyonunda istihbaratın ABD'den verildiği haberlerini değerlendirdi.

'YALAN SÖYLEDİKLERİ ORTAYA ÇIKTI'

BDP'li Kaplan, istihbaratın ABD'den geldiği yönündeki haber üzerine Başbakan, İçişleri, Milli Savunma Bakanlıkları ile MİT'in yalan söylediğinin ortaya çıktığını ileri sürerek, şöyle konuştu:

"Üstelik Meclis İnsan Hakları Komisyonu'na sunulan raporda istihbaratın milli olduğunu söylemişlerdi. Bu istihbaratın bal gibi ithal olduğu ortaya çıktı. Şimdi sorun, burada bu istihbaratı Pradetörlerin verdiği de ortaya çıktı. Ankara'da ABD ve Türk subaylarının yan yana oturdukları bir ortam dinleme merkezi. Bu bilgiler buraya geldikten sonra Hükümet Genelkurmay'a emir verir. Genelkurmay, Başbakan'a bağlı, bu nedenle direk Başbakan sorumlu. İçişleri Bakanı ise bölgede Vali, Kaymakamlar ve güvenlikle ilgili konularda jandarma, polis açısından birinci dereceden sorumlu. Normal demokrasilerde böylesi bir durum açığa çıktığı zaman İçişleri Bakanı, Başbakan'ın istifa etmesi gerekir. Erdemlilik bunu gerektirir. Ancak Başbakan özür bile dilemiyor. Ve soruşturmayı karartıyor. Delileri karartıyor. EDOK'un başındaki komutanlar, Genelkurmay'da emri verenler, emri uygulayanlar, hiyeraşi içinde bütün zincirleme görevliler hakkında Diyarbakır Özel Yetkili Başsavcısı da görevini savsaklıyarak bugüne kadar bir tekini ifadeye çağırmış değil."

'SAVCILARIN GEREĞİNİ YAPMASI GEREKİYOR'

Hasip Kaplan, Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığının çok yakında bu dosyayı başından atarak normal bir vaka gibi Uludere'ye göndereceğini de iddia ederek şunları söyledi:

"O zaman bu gizlilik soruşturması neden? Bu zamana yaymanın nedeni ne? Diyarbakır Başsavcılığı bugüne kadar kaç tane görevli dinledi? Kamuoyuna bunun açıklamasını yapması lazım. Bunun açıklaması yapılmadığı gibi, Meclis İnsan Hakları Komisyonu'na da bilgi verilmiyor. Ve burada insanlığa karşı işlenmiş suç var. TCK'nın 76 ve 77'inci maddesinde insanlığa karşı işlenen suçlar ve soykırım cezalarının cezası ağır müebetlik hapistir. Bunu gereğini savcıların ve adaletin yapması gerekiyor."

'HER KONUDA BAĞIRAN BAŞBAKAN BURADA SUSUYOR'

Kaplan, BM İnsan Hakları Komisyonu ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne yaptıkları başvurular olduğunu hatırlatarak, şöyle dedi:

"Bu gelişme bizim tezlerimizi, mağduların iddialarını doğrulayan bir haber. Bu açıdan lehte çok kuvvetli bir delil. Çünkü, Pentagon'un önemli askeri kaynaklarından bilgi alınmış. Zaten Pradetörlerin kaynakları Amerika da depolanıyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi açısında da önemli. Bir de Amerika'da bir yasa var. Yabancı suçları yasası diye. Bu yasaya göre hükümetin, tüzel kişilerin Amerika'nın yaptığı eylemlerde zarar görenler dava açabiliyor Amerika aleyhine. Amerika'da mağdur aileler dava açma şansına sahip. Aslında bu olayın şu an üç tarafı var. Irak Federe Devleti, Türkiye ve Amerika. Üç boyutlu bir yargılama süreci durumu yaratıyor. Burada siyaseten bunun altında kalan Başbakan. Başbakan siyaseten hükümet olarak, yürütme olarak bunun sorumlusudur. Bunun sorumlusu olarak bu konuda susuyor. Bu kayıtlar açıklandı. Başbakan susuyor. Oysaki en ufak şeyde muhalefete saydırmakta üstüne yoktur. Bağırmakta, çağırmakta, tehdit etmekte, aşağılamakta üstüne yoktur. Burada Başbakan insanlığa karşı suç ve toplu katliamdan sorumlu tutuluyor. Çıkıp şunu ifade etmesi lazım, 'ben emir vermedim' demesi lazım. Veya 'benim emrimdekiler yapmadı' demesi lazım. Diyemiyorsa bu suskunluk tevil yolu ikrarı anlamına gelmektedir."

'SORU ÖNERGESİNE YANIT BAŞBAKAN'DAN DEĞİL, AMERİKA'DAN GELDİ'

CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk de, Uludere'nin Türkiye'de hukuk devletinden sapıldığının en somut göstergesi olduğunu, 34 yoksul Kürt köylüsünün, Kürt çocuklarının katledilmesinden sonra, devletin resmi olarak yaptığı açıklamalarda 'bunların terörist sanılarak öldürüldüğü' yönünde konuşmalar yapıldığını söyledi. Öztürk, açıklamada önüne geleni terörist sanıp vurmanın ortaya çıktığını, bunun da çarpık bir anlayış olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:

"Bu olayın meydana geldiği gün ben Meclis'e araştırma önergesi verdim. Hem de TBMM Başkanlığı'na Başbakan tarafından yanıtlanması istemiyle soru önergesi verdim. 'Bu kişilerin öldürülme emrini Amerika mı vermiştir?' diye sormuştum. O günden bugüne soru önergemize yanıt gelmedi. Ancak, bu soru önergesine yanıt Amerika'dan geldi. Öyle anlaşılıyor ki artık anlaşılması bir yana, Türkiye'deki hukuk dışı operasyonların ve katliamların Amerika'daki karargahlardan yönetildiği, yönlendirildiği hiçbir duraksama ve kuşkuya yer bırakmayacak kadar açık olmuştur. Bu anlamda da Uludere'deki 34 yoksul Kürt köylüsünün katledilmesi de Amerika'daki karargahlarda tezgahlandığı, planlandığı ve bu istihbaratın oradan Türkiye'ye verildiği ve Başbakan'ın emriyle de bu operasyonun yapıldığı açıktır."

'İSTİFA ETMELERİ LAZIM'

CHP'li Öztürk, bundan sonra yapılması gereken bir tek şey olduğunu, hiçbir gerekçeye, bahaneye sığınmadan, Türkiye'yi yönetemediği bu olayla açık seçik olan Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğini ileri sürdü. Öztürk şöyle devam etti:

"Türkiye'nin ulusal haber alma olayını Amerika'ya emanet etmiş olan Başbakan'ın, İçişleri Bakanı'nın ve Milli Savunma Bakanı'nın derhal istifa etmesi lazım. Çıkıp öncelikle Uludere'de katledilen yoksul çocukların ailelerinden, sonra da milleten özür dilemeleri gerektiğini düşünmekteyim."



FA,SS(GG/COŞ)