Polislerin 4 Temmuz 2010 tarihinde motosikletini çekmek istediği Fuat Şengül, çıkan tartışma üzerine iki sivil polis tarafından Çarşı Karakolu’na götürüldü. Karakola tartaklanarak sokulan Şengül ile polislerin her hareketi karakoldaki kameralarla görüntülendi. Görüntülere göre, bir polis karakolun ışıklarını kapatırken karakolda bulunan başka bir sivili başka bir polis memuru dışarı çıkarıyor. Ancak açık olan televizyonun ışığından olanlar tüm açıklığı gözleniyor. Karakolda bulunan 2'si sivil, 4 polis daha Şengül’e müdahale ediyor. Yere yatırılan Fuat Şengül’ü diğer polisler etkisiz hale getirmeye çalışırken, resmi kıyafetli bir polisin ayaklarıyla dizlerine bastığı görülüyor. Elleri arkadan kelepçelenen Fuat Şengül, ayağa kaldırıldıktan sonra 4 sivil polis tarafından tekrar kameranın görmediği kör noktaya götürülüyor. Bu arada bir polis televizyon ışığının farkına varıyor ve televizyonu kapatıyor. Arkasından 4 polis, elleri arkadan kelepçeli Şengül'ü kıyasıya dövüyor. Karakolda görevli resmi polisler ise izlemekle yetiniyor. Şengül olaydan sonra dakikalarca bekletilirken, karakolun ışıkları yaklaşık 5 dakika sonra tekrar açılıyor.

Karakolda yediği dayak ardından sevk edildiği mahkeme tarafından serbest bırakılan Fuat Şengül, olaydan beş gün sonra Kuşadası Cumhuriyet Savcılığı’na başvurarak şikayetçi oldu. Şengül, dizinden sakatlandığını, uzun süre yürüyemez ve ayakta duramaz hale geldiğini belirtti. Şikayetinden sonuç alamayan Fuat Şengül, Kuşadası’ndan taşınarak olayı İnsan Hakları Vakfı’na iletti. Vakıf adına müdahil olan avukat Sezin Atmaca, geçen Şubat ayında Kuşadası Cumhuriyet Savcısı’ndan karakoldaki kamera görüntülerinin talep edilmesini istedi. Görüntülerin incelenmesi sonucu, Şengül’e atılan dayak tüm çıplaklığı ile ortaya çıktı.

Avukat Sezin Atmaca, genel anlamda savcıların polisle ilgili şikayetlerde işlem yapmaktan kaçındığını ve dava açmak istememediğini öne sürerken, "Açılan davalarda da görevli memura mukavemet denilerek olay farklı bir mecraya çekiliyor. Fuat Şengül olayı ile ilgili dava açılmamasının nedeni Adli Tıp’taki gecikme, savcıların değişmesi. Bu görüntüler sonrası olayı soruşturan savcının olaya karışan polisler hakkında dava açacağına inanıyorum. Çünkü her şey ortada” dedi. Fuat Şengül ise şunları anlattı:

"Kuşadası’na gelen misafirlerle gezmeye çıktık. Motosikleti park ettiğim yere gittik. Motosikletin çekildiğini gördüm. Daha sonra sivil polis olduğunu öğrendiğim kişi ’motorun bağlaması olduğunu’ söyledi. Emlakçılık yaptığımı, mokosikletsiz işimi yürütemeyeceğimi söyleyerek ’aracımı almayın. Tek geçim aracım’ bu dedim. Ancak anons geçildiğini, almaları gerektiğini söyleyince zorluk çıkarmamam gerektiğini anladım. Bu sırada polis bana 'Sen motorun neden alındığını iyi bilirsin’ dedi. Ben de ’vergi borcum vardı. Hernalde icra gelmiş olabilir’ dedim. ’Namuslu vatandaş olsaydın da vergi borcunu ödeseydin’ diye yanıt verdi. Misafirlerimin akrabalarımın yanında, namuzsuz, ahlaksız, vergi borcunu ödeyemeyen vatandaş muamelesi gördüğüm için zoruma gitti. 'Vatandaşın namus borcunun ödenmesini sen mi sağlıyorsun, tahsilatçısı sen misin?’ diye sordum. Tartışma çıktı, olay farklı mecraya gitti ve polis bana 'Sen vatan haini, devlet düşmanı mısın?’ dedi bağırmaya devam etti. Kendisine böyle bir şey söylemeye hakkı olmadığını söyledim. Kimliğimi alarak beni gözaltına aldığını söyledi. Direniş göstermedim. Arabaya bindiğimde 'Seni öldürürüz, kafana sıkarız ne biçim konuşuyorsun’ dediler. Daha önce Kuşadası’nda kafasına polis tarafından tek kurşun sıkılan birini hatırlattılar. Benim de kafama sıkıp öldüreceklerini söylediler. Korkmuştum."

Daha sonra karakola götürüldüğünü belirten Şengül, burada direniş göstermediği halde kolunun bükülerek yere yatırılmaya çalışıldığını, arkasını dönmesinin istendiğini, daha sonra görevlilerin kendisini duvara yasladığını anlattı. Şengül, "Bacaklarımı iyice açtırdılar. Hepsi arkamdaydı. Görüntü itibariyle hoş bir durumda değildim. Bu hoşuma gitmedi. Bu kadar açmayla üzerimi rahatça arayabileceklerini söyledim. Bir anda kolumu bükerek yere yıktılar. Bağırma çağırmalardan dolayı karakol kalabalıklaşmıştı. Hepsi üzerime çullandı, vatan haini diyerek bağırıyor ve tekmeliyorlardı. Ayağa kaldırıldım. Polis memuru lambaların söndürülmesini istedi. Kameranın görmediği bir tarafa doğru sürüklediler. Bir dolap ile yola bakan pencere arasında daha fazla vurmaya başladılar. Yere yığıldım. Kollarım kelepçeliyken bu duruma maruz kaldım. Dayak bittikten sonra saat 03.30’a kadar ellerim kelepçeli sandalyede oturtturdular. Avukat ve ailemi aramama izin vermediler. Cep telefonuMU, mesajlarımı video görüntülerini incelediler."

Daha sonra kelepçeli olarak sağlık raporu almaya götürüldüğü anlatan Şengül, doktorun polisi uzaklaştırarak kendisini üstün körü muayene ettiğini, "Birşeyin yok diyerek rapor verip gönderdi" dedi. Polislerden şikayetçi olduğunu, savcının kovuşturmaya gerek duymadığını, ancak soruşturmanın devam ettiğini kaydeden Şengül, “20 ay geçmesine rağmen polisler hakkında herhangi bir işlem yapılmadı” dedi. Şengül, nispeten iyileştiğini, halen yürümede zorlandığını, ayrıldığı Kuşadası’na hiç gitmek istemediğini belirterek, "Bir polis memuru gördüğümde aşırı tedirgin oluyorum, heyecanlanıyorum, oradan uzaklaşmak istiyorum, kaçıyorum. Bir daha Kuşadadası’na kesinlikle gitmek istemiyorum. Bana işkence yapan polislerle karşılaşacağımı düşünüyorum" dedi.



CU(İÖ/İD)