Almanya'da 2000–2007 yılları arasında NSU ırkçı terör örgütü tarafından katledilenlerin kızları, ömür boyu hapis cezasına çarptırılan NSU üyesi Beate Zschäpe’nin “Exit” adlı Neonazi çıkış programına alınmasına tepki gösterdi.

“Bu bir taktik manevradır, gerçek bir pişmanlık değil!” diyen aileler, 150 binden fazla imzayı Federal Meclis milletvekillerine teslim etti.

“Bu, mağdurların yüzüne atılmış bir tokat”

Münih’te 2005 yılında NSU tarafından öldürülen Theodoros Boulgarides’in kızı Michalina Boulgarides, Zschäpe’nin programa alınmasına dair haberi “şaşkınlık ve öfke karışımı” duygularla karşıladığını söyledi.

Boulgarides, “Aslında bizi artık hiçbir şey şaşırtamaz sanıyorduk. Ama bu haberle yine sarsıldık. Bu, tüm mağdurların yüzüne atılmış bir tokat.” dedi.

Zschäpe, NSU’nun hayatta kalan tek üyesi olarak 2011’de tutuklanmış, 2018’de “suçun özgün ağırlığı” gerekçesiyle ömür boyu hapse mahkûm edilmişti. Şimdi ise “Exit” adlı Neonazilikten çıkış programına kabul edilmesi, “erken tahliye hazırlığı” olarak yorumlanıyor.

“Yıllarca zanlı gibi görüldük”

Katledilenlerin aileleri, yıllarca polisin zanlı muamelesine maruz kaldı. Kurbanların mafya veya uyuşturucu çeteleriyle bağlantılı olduğu iddia edildi, evleri basıldı, sorgulandı, itibarsızlaştırıldı.
NSU’nun varlığı 2011’de tesadüfen ortaya çıkana kadar, aileler kendi masumiyetlerini ve yakınlarının mağdur olduğunu kanıtlayamadı.

Michalina Boulgarides, bu süreci şöyle anlatıyor: “Babalarımız öldürüldü, ama suçlu gibi biz sorgulandık. Polis bize inanmadı, toplum bizi yalnız bıraktı. Şimdi aynı devlet, katili rehabilite etmeye çalışıyor. Bu kabul edilemez.”

2000’de Nürnberg’de NSU tarafından öldürülen Enver Şimşek’in kızı Semiya Şimşek ise, “Bizim elimizden alınanları düşündüğümde çok acı çekiyorum. Ve bu acı yıllar geçtikçe azalmıyor. Aksine, her geçen gün daha da büyüyor. Onu her gün özlüyorum ve hala her gün neden babamın başına bunun geldiğini ve cinayete yardım edenleri ve suç ortaklarının hala serbestçe neden dolaştığını merak ediyorum” dedi.

2006’da Dortmund’da katledilen Mehmet Kubaşık’ın kızı Gamze Kubaşık da duygularını, “Devletin bizim acımızı önemsemediğini hissediyoruz. Nasıl olur da bir suçlu destek görürken, geride kalanlar bugüne kadar mücadele etmek zorunda kalır? Özel muamele istemiyoruz. Adalet istiyoruz. Bu devletin nihayet sorumluluk almasını istiyoruz. Bu ülkede artık hiç kimse onurunu, hakikatini ve insanlığını savunmak için mücadele etmek zorunda kalmasın. Biz sadece babalarımızı kaybetmedik. Güvenimizi ve güvenliğimizi de kaybettik” ifadeleri ile dile getirdi.

NSU kurbanlarının aileleri, Zschäpe’nin “Exit” programından derhal çıkarılmasını, mağdurlara maddi ve psikolojik destek sağlanmasını ve kalıcı mağdur maaşları bağlanmasını talep ediyor.

“Fail yeniden ödüllendiriliyor”

Aileler, Zschäpe’nin bugüne dek ne pişmanlık gösterdiğini ne de yüzlerce soruya yanıt verdiğini hatırlatıyor. Aileler bu durumu şu sözlerle özetliyor: “Eğer gerçekten pişman olsaydı, sessiz kalmazdı. Hapishanedeyken bile sağcı çevrelerle teması sürdürdü. Bu, rehabilitasyon değil, inkârın devamıdır.”

Basın özgürlüğüne emsal karar: Federal Anayasa Mahkemesi Der Spiegel’i haklı buldu
Basın özgürlüğüne emsal karar: Federal Anayasa Mahkemesi Der Spiegel’i haklı buldu
İçeriği Görüntüle

150 bin imza Meclis’e teslim edildi

Campact platformu aracılığıyla toplanan 150 binden fazla imza, SPD, Yeşiller ve Sol Parti milletvekillerine teslim edildi. Teslim töreninde Türkiye kökenli milletvekiller Hakan Demir ve Ferhat Koçak da yer aldı. Demir, “Adalet, ancak mağdurların sesine kulak verilirse sağlanabilir” dedi.

“Bir kez daha mağdur edilenler”

2000–2007 yılları arasında Enver Şimşek, Abdurrahim Özüdoğru, Süleyman Taşköprü, Habil Kılıç, Mehmet Turgut, İsmail Yaşar, Theodoros Boulgarides, Mehmet Kubaşık, Halit Yozgat ve Michèle Kiesewetter, ırkçı terör örgütü NSU tarafından katledildi.

Almanya'da NSU’nun varlığı tesadüfen ortaya çıkmıştı. NSU'nun iki üyesi Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt, 2011’deki başarısız bir banka soygununun ardından kaçtıkları karavanda intihar etmiş, örgütün üçüncü üyesi Beate Zschaepe ise kaldıkları evi ateşe verdikten bir süre sonra polise teslim olmuştu. Bu, Almanya’nın modern tarihindeki en büyük istihbarat ve adalet skandallarından biri olarak kayda geçti.

Şimdi, örgütün hayatta kalan tek üyesinin “rehabilitasyon” adı altında desteklenmesi, mağdurların gözünde “tarihî bir tersine çevirme”, bir başka deyişle “tahammül edilmez bir adaletsizlik” olarak görülüyor.