AİHM; "Elçi Türkiye'ye karşı" başvurusuyla, beraber ele alınan "Ahmet Tunç ve diğerleri" ve "Tunç ve Yerbasan Türkiye'ye karşı" başvuruları hakkında "Türkiye'deki iç hukuk yollarının tüketilmediği" sonucuna vardı.

Mahkeme, Türkiye'de Anayasa Mahkemesi'nin Cizre olaylarıyla ilgili başvuruları değerlendirmeyi sürdürdüğünü, başvurucuların Anayasa Mahkemesi'nin etkili bir iç hukuk yolu olmaktan çıktığını öne sürdüklerini ancak bunu kanıtlayamadıklarını bildirdi.

'Mahsur kaldık, evimiz sürekli ateş altında' demişti

Ömer Elçi, bireysel başvurusunda Aralık ayında ilan edilen sokağa çıkma yasakları sırasında ailesiyle birlikte yaşadığı Cizre'nin Nur mahallesinde mahsur kaldığını, evlerinin sürekli ateş altında kaldığını belirtmişti.

BBC'nin haberine göre Elçi, bir keresinde avluya düşen bir havan mermisiyle camlarının kırıldığını, bitişikteki kardeşine ait evin güvenlik güçleri tarafından ateşe verildiğini iddia etmiş, ailesi ve 40 kadar komşularıyla 2016 yılının Ocak ayında mahalleden göçmek zorunda kaldıklarını kaydetmişti.

Cizre'den

Ömer Elçi ve 15 diğer Cizreli 2015 yılında AİHM'e sokağa çıkma yasakları koşullarıyla ilgili acil başvuru yaparak, tedbir kararı alınmasını istemişler, mahkeme ise koşullar hakkında yeterli bilgi olmadığı gerekçesiyle bu başvuruyu da reddetmişti.

Elçi'nin daha önce sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili olarak Mardin İdare Mahkemesi'ne yaptığı başvuru ile Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) yaptığı "tedbir" başvurusu da kabul edilmemişti.

AYM, sokağa çıkma yasaklarının yasal olup olmadığı ve yaşam hakkının ihlal edilip edilmediği konusunu ise hala değerlendiriyor.

'Bağımsız yargı' tartışması

"Ahmet Tunç ve Diğerleri" ile "Tunç ve Yerbasan Türkiye'ye karşı" dosyalarıyla ilgili karar da AİHM tarafından aynı gerekçeyle geri çevrildi.

Cizre'de ilan edilen sokağa çıkma yasakları sırasında açılan ateşle yaralanan, ambulans geçişine izin verilmesi konusunda AİHM'den gelen geçici tedbir kararı uygulanmayan ve hayatını kaybeden Orhan Tunç'un yakınlarının da arasında bulunduğu başvuruda da mahkeme, AYM'nin kararının beklenmesi gerektiğine hükmetti.

Başvurucuların, Türkiye'de sokağa çıkma yasakları sırasında "yetkililerce işlenen hak ihlalleri konusunda bir cezasızlık uygulaması bulunduğu, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının zedelenmiş olduğu" iddiaları ile bu nedenle AYM'nin etkili bir hukuk yolu olmaktan çıktığı yolundaki itirazları ise kabul edilmedi.

AİHM, başvuruda bulunanların "yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı kalmadığı iddialarını kanıtlayacak yeterli somut delil sunmadıklarına", idare ve yargıda cezasızlığın egemen olduğu iddialarının başvurucuların iç hukuk yollarına başvurma koşulunu ortadan kaldırmadığına hükmetti.

Avukatlar: Başvuru yolları tükenmiş değil

Hatice Kamer, Diyarbakır

Cizre'de başvurulara konu olan sokağa çıkma yasakları sırasında hayatını kaybeden Orhan Tunç'un eşi Güler Tunç, AİHM'nin kararında yer alan "davacıların Türkiye'deki yargının tarafsız ve bağımsız olmadığına dair yeterince kanıt sunmadıkları" görüşüne karşı çıktı.

Tunç, "Eğer üç yıl önce Türkiye'deki mahkemeler, Orhan ve yaralı arkadaşlarının bodrumlardan çıkartılması için yapılan başvurulara olumlu cevap vermiş olsaydı bu katliamlar yaşanmazdı. Biz yine de adaletin sağlanması için sonuna kadar arayışımızdan vazgeçmeyeceğiz" diyor.

Cizre Davası avukatlarından Benan Molu ise hukuki sürecin bitmediğini, AİHM'in bu karar ile topu şimdilik Anayasa Mahkemesi'ne attığını söylüyor:

"Mahkeme genel itibariyle 'bütün argümanları, başvurucu avukatların iddialarını, uluslararası kurumların, özellikle dava müdahil olan İnsan Hakları Komiseri'nin görüşlerini ciddiye alıyoruz, argümanlarının ciddiyetinin farkındayız ama şu aşamada bu yolu tüketmeyin diyemeyiz, önce AYM baksın, incelesin' diyor."

Molu, buna karşılık AİHM'nin kararında 131. paragrafın kilit noktası olduğunu ve AİHM'e yeniden başvuru yolunun hala açık olduğunu vurguluyor:

"Orada AYM'ye de 'Siz makul bir süre içinde bu dosyalar ile ilgili karar vermezseniz, ya da bizim belirlediğimiz şekilde daha önceki içtihatlarımızla uyumlu olarak karar açıklamazsanız eğer bu başvurucular yeniden önümüze gelebilirler, yol açık' diyorlar. Bu aslında bizim en başından beri beklediğimiz bir sonuç ama tabi daha farklı bir sonuçlanmasını arzu ederdik. Karar kabul edilemez diye açıklanınca daha önce Roboski için verilen karar gibi algılandı ama bu davada başvuru yolları hala devam ediyor."