-Alibaba Karakaş-


             Londra


Düşünce kuruluşu Demos, 2011 yılında yapılan nüfus sayımı sonuçlarını baz alarak yaptığı araştırmada beyaz olmayan etnik popülasyonun yoğunlaştığı bölgelerde beyaz İngilizlerin başka bölgelere göç ettiğini ileri sürmüştü. İngiliz medyasında söz konusu göç olaylarının, 1900'lü yılların ortalarında Amerika'da beyazların, siyahların dominant hale gelmeye başladığı bölgeleri terkederek, şehir dışlarına doğru yerleşmeye başlamalarını anlatan 'beyaz kaçış' sürecini anımsattığına işaret edilmişti.

 

Haberleri değerlendiren Sosyolog İpek Demir, Birmingham gibi bazı şehirlerde ya da  Kürt ve Türklerin yaşadığı Haringey gibi bölgelerde göçmen ve beyaz olmayan toplumların sayıca çoğunluk, beyazların ise sayıca azınlık haline gelmeye başlamasının geniş yankı uyandırdığına dikkat çekti. " İngiliz ana akım medya, kimi sağ gazeteciler ve köşe yazarları, ve hatta bazı sol araştırma kurumları bile sorunu etnik azınlıklara ve göçmenlere yükleyiverdi. Ama sormak lazım, o mahalleler ve şehirler sırf beyaz olmayanların sayıca çoğalması ile mi oldu?" diyen Demir, oturdukları bölgelerden ve şehir merkezlerinden göç eden beyaz varlıklı kesimin söz konusu tabloda etkisi olduğunu ifade etti.

Dr İpek Demir değerlendirmesini şöyle sürdürdü:  "İngiltere’de şehirlerden bir çıkın, şehirleri saran uydu mahalleler ve uydu köyler, köylüler ve tarımla uğraşan kişiler değil, beyaz profesyonel meslek sahibi kişiler ve aileler ile dolu. Mekansal etnik ayrışım sorunu varsa eğer, burada beyaz olmayan mahallelerde yaşamayı istemeyen kişileri ve kesimleri, göçmenler ve azınlıklarla aynı mahalleyi, bakkalı, öğretmeni, okulu, mahalle doktorunu paylaşmak istemeyen; kaçarak oraları daha da fakir hale getiren 'etnik ve sınıf hoşnutsuzluğu'na sahip kesimleri de sorgulamamız gerekmez mi? Sorunu göçmenlere ve azınlıklara atmak ve onlar sanki kendilerini izole ediyor gibi göstermek aslında sorunu gidip yanlış kişinin kapısına koymaktır. Yani problemi kaçış yapan ve yapabilen varlıklılardan alıp fakir mültecilere ve etnik azınlıklara atmak, problemi siz üretiyorsunuz demektir. Ayrıca unutmayalım, yaşadıkları bölgelerden memnun olmayan beyaz fakirler de ‘kaçamıyor’, "


Demos isimli kuruluşun raporunda, etnik azınlıkların giderek daha izole bir çevre oluşturdukları öne sürülürken,  göçmenlerin 'çok kültürlü Britanya'ya entegre olmaktansa kendi toplumları ile sınırlı bir sosyal çevrede kalmayı tercih ettikleri de kaydedilmişti. 

 

BEYAZ KAÇIŞ TEZİ ÜLKE GERÇEĞİ OLDU



İngiliz medyasının gündemini meşgul eden 'Beyaz kaçış' olgusunu toplumumuzla ilk tanıştıran isim olan Sosyolog Dr İpek Demir olmuştu. Özellikle eğitim alanında önemli çalışmalara  imza atan sosyolog, 2010 yılında Cemevi'nde katıldığı bir toplantıda İngiltere'de yaşanan etnik ve sınıfsal eşitsizliğe dikkat çekmişti. Özellikle göçmenlerin yaşadıkları bölgelerde bulunan okulların eğitim kalitesi açısından oldukça yetersiz kaldığını ve bu tür okullar için ‘sink school’ nitelendirmesi yapıldığını kaydeden Demir, okullar şirket, velilerin ise müşteri gibi görülmeye başlandığını,beyaz-orta sınıf ve üzeri ailelerin çocuklarını eğitim kalitesinin daha yüksek olduğu özel kolejlere yönlendirdiklerini vurgulamıştı. Bu durumun sonucu ailelerin daha iyi okulların olduğu bölgelere taşındıklarına işaret eden Demir, sosyolojide bu durumu ‘beyaz kaçış’ olarak nitelendirdiklerini söylemişti. 


İpek Demir, daha önce Başbakan David Cameron'un çok kültürlülüğün başarısız olduğu yönündeki demecine de tepki göstermiş, kültürel farklılıkların toplumu ayrıştırdığını düşünen Muhafazakar iktidarın, dine dayalı eğitim veren okulları teşvik ettiğini ve bu sistemde Protestan okullarında beyazların fazla; Müslüman okullarında ise beyazların azınlıkta kaldığına işaret etmişti.