Deniz Yücel gazetedeki yazısında şunları yazdı: 

Almanya: Medya mensuplarına yönelik şiddet sürüyor Almanya: Medya mensuplarına yönelik şiddet sürüyor

Erdoğan, İsrail'e karşı küresel nefretin ve Hamas ile dayanışmanın sözcüsü haline geldi. Bunun Kasım ortasında planlanan Almanya ziyareti için de sonuçları olmalı: Şansölye, bu antisemiti kabul etmeyin!

Büyük ölçüde kapalı bir anti-Semitik dünya görüşü, aynı dönemde sahneye çıkan diğer siyasi akımlar tarafından da paylaşılıyordu: Necmettin Erbakan liderliğindeki İslamcı "Milli Görüş" hareketi, ki bu hareketin içinden bugünün iktidar partisi AKP çıkacaktı. Ve Hitler hayranı Alparslan Türkeş ve onun Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) aşırı sağcı "ülkücüleri" ("Ülkü Ocakları"). Bugün Türkiye'ye hakim olan tam da bu İslamcı ve aşırı milliyetçi ittifaktır (ki bu yönüyle ülke, Netanyahu ve aşırı sağcı koalisyon ortağının yönetimindeki İsrail'e ne yazık ki benzemektedir).

Erdoğan sadece İslamcı Milli Görüş hareketinden gelmekle kalmamış, 1970'lerde kişisel olarak Yahudi karşıtı bir propagandacı olarak dikkat çekmiştir: 1975 yılında, eski bir taslağa dayanarak, kendisinin yönettiği ve oynadığı "Mas-Kom-Yah" ("Mason, Komünist, Yahudi "nin kısaltması, Almanca: "Mason, Komünist, Yahudi") adlı bir oyun yazmıştır. Oyun 1980'deki askeri darbeye kadar ülke çapında sahnelendi.

Türkiye'nin antisemitizm konusunda kendisini suçlayacak hiçbir şeyi olmadığı iddiası ancak iyi bir inkar ve baskı dozuyla mümkündür. Ancak Türkler bu disiplinde oldukça deneyimlidir - Ermeni soykırımının histerik ve saldırgan bir şekilde inkâr edilmesi gibi....'

JUNGE WELT YAZARI BRAUNS: ERDOĞAN: HAVLAYAN KÖPEK ISIRMAZ

Öte yandan günlük yayınlanan sosyalist gazete Junge Welt yazarlarından Nick Brauns, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Filistin desteğinin sadece bir makyajdan ibaret olduğunu söyledi. 

Brauns 'Erdoğan: Havlayan köpek ısırmaz' başlığıyla verdiği yazısında şu yorumları yazdı:

'Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslamcı destekçilerinin dikkatini kendi ülkesinin hala istikrarsız olan ekonomik durumundan uzaklaştırmak için kendisini Filistin davasının güçlü bir tribünü olarak sahneliyor. Cumartesi günü İstanbul'da bir milyondan fazla kişinin katıldığı bir mitingde "Gazze'deki masum insanların katledilmesini" kınadı. İsrail'i savaş suçu işlemekle, Batı'yı da suç ortaklığı yapmakla suçladı. Bu konuşmaya tepki olarak İsrail Ankara'daki büyükelçisini geri çekti - Erdoğan hükümeti ise büyükelçiyi sınır dışı etmeyi düşünmedi bile. Gerçekten de, Müslüman Kardeşler'in köklerini paylaştığı Hamas ile dostluğu dışında, iktidardaki AKP'nin Filistin ile dayanışması güçlü sözlerle sınırlı.

İki ülke arasındaki diplomatik çalkantılar konjonktürel olsa da ekonomik ilişkiler sağlam. Serbest ticaret anlaşması 1997'den beri yürürlükte ve Erdoğan döneminde ticaret hacmi hızla arttı. Türkiye için İsrail en önemli on ihracat pazarından biri. Buna karşılık Türkiye, İsrail'in altıncı büyük ticaret ortağıdır. İsrail doğalgazını Türk boru hatları üzerinden Batı Avrupa'ya taşıyacak stratejik enerji projeleri planlanmaktadır.

İsrail petrolünün yüzde 40'ını Türkiye'nin kardeş ülkesi Azerbaycan'dan alıyor. Eğer Erdoğan Filistin'i gerçekten desteklemek isteseydi, Türkiye üzerinden Akdeniz'e giden bu petrol akışını kesmek kolay olurdu. Ancak NATO'nun İslam dünyasındaki Truva atı olarak Türkiye'nin Arap sokağının öfkesini kanalize etme görevi var. İsrail'e sözlü olarak saldırmak Erdoğan'ın güvenilirliğine hizmet ediyor. Eylemler farklı, sözler farklı.

Bilindiği gibi havlayan köpek ısırmaz.'