Medyascope'ta yer alan habere göre, cezaevinden yazılı olarak soruları yanıtlayan HDP'nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş çarpıcı açıklamalarda bulundu. 

"AKP'nin gitmesini beklemek yerine, mücadeleyi ve ittifakı büyütelim"

"Demokrasi mücadelesi, geniş toplumsal kesimlerin desteğini alır ve kitleselleşirse seçim de bir an önce yapılır ve değişim daha erken başlar. Böylece zulmün yaratacağı daha fazla tahribatın da önüne geçilmiş olur. AKP’nin kendiliğinden gitmesini beklemek yerine, mücadeleyi ve demokratik güç birliğini, ittifakı büyütelim diyorum."

“Dışarıda olsaydım Meral Hanım’ın kapısını çalar ‘Kahvaltıya geldik’ derdim”

Demirtaş'ın, "Örneğin, siyasi amaçla bir araya gelmeden önce tüm liderler, sırf aile ziyareti kapsamında ve insani ilişki çerçevesinde, bir kahvaltı için herhangi bir liderin evinde buluşarak birbirlerini daha yakından tanımaya, daha iyi anlamaya gayret edebilirler. Mesela ben dışarıda olsaydım bir sabah Başak ile birlikte Meral Hanım’ın kapısını çalar ve 'Kahvaltıya geldik' derdim" sözleri dikkat çekti. 

Meral Akşener'den Demirtaş'a kahvaltı yanıtı

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Selahattin Demirtaş'ın "Dışarıda olsaydım bir sabah Başak ile birlikte Meral Hanım’ın kapısını çalar ve 'Kahvaltıya geldik' derdim" sözlerine yanıt verdi."Biz partimizi zaten değerler üzerinden kutuplaştıran anlayışı ortadan kaldırmak için kurduk. İnsan odaklı bir bakış açımız var. " diyen Akşener, "Haberin tamamını okumadım. Ama şunu söylemek isterim. Güneydoğu’da şöyle bir gelenek var, kan davalınız bile olsa kapınızı çaldığı zaman içeri alırsınız. Evin en yaşlısı tarafından karşılanır. Sonra kapıdan çıkıp gittikten sonra davanız devam eder. Güneydoğu’nun böyle bir özelliği var." dedi.

"Hapishanelerde insanlık dramı yaşanıyor"

Demirtaş kızları ile görüştürülmemesi ile ilgili olarak, "Tüm hapishanelerde tam bir insanlık dramı yaşanıyor. Ölümden işkenceye, tecritten sağlık sorunlarına kadar oldukça ciddi sorunlar varken benim, çocuklarımın ikisini birlikte göremiyor oluşumu ciddi bir mesele haline getirmem doğru olmaz. Ancak eşim ve kızlarım, hakeza tüm ailem tutsak yakını olduklarından, haklı olarak bu ayırımcı uygulamaları dile getiriyorlar" yorumunu yaptı ve ekledi:

"Kızlarımı çok çok özlüyorum"

"Benden çok kızlarıma, ailemin geri kalanına yönelik bir haksızlık yapılıyor. Ama bu da bana özgü uygulama değil, tüm mahpuslara aynısı yapılıyor. Evet, kızlarımı çok çok özlüyorum ancak bu vicdansızlıklar, hukuksuzluklar mücadele azmimi artırıyor. Dışarısı bir tür açık hava işkencehanesine dönmüşken bize düşen şey şikayet etmek değil, daha kararlı ve cesurca mücadele etmektir."

AKP'li vekil Tamer Akkal'ın kendisine ve çocuklarına hakaretiyle ilgiliyse, Demirtaş, "Söylenmesi gerekeni HDP Eşbaşkanları söyledi zaten. Milyonlarca insan da gereken cevabı verdi. Benim bir şey söylememe gerek yok" ifadelerini kullandı.

AKP iktidarının 'gidici' olduğu yönündeki yorumuyla ilgili de, Demirtaş, "Her iktidarın bir ömrü vardır. Zamanla yıpranırlar ve halkın desteğini kaybederek iktidardan düşerler. Bu durum AKP için de geçerlidir. Ama önemli olan, AKP’nin siyasi miadını doldurmasını beklemek, bu zaman içinde de zulümlere ve tahribatlara seyirci kalmak yerine, demokrasi mücadelesini büyüterek iktidar değişimini zorlamaktır. Yani sandıktan sadece AKP’nin yerine herhangi bir iktidar çıkarmak yerine, olabilecek en demokratik seçeneği çıkarabilmektir, asıl başarı" yorumunu yaptı.

Muhalefetin birleşmesi önerilerine dair de şunları söyledi:

"Ben muhalefet cephesinde hiçbir ayırım yapılmadan, ön şart ve ön yargılara teslim olunmadan herkesin demokrasi ilkelerinde buluşması gerektiğine inanıyorum. Yoksa bagajı, eleştirel geçmişi olmayan siyasetçi ya da parti var mı ki? Bence tüm siyasetçiler olarak geçmişimize özeleştirel yaklaşarak geleceğe odaklanmamız dışındaki her türlü yol, muhalefete kaybettirir. 

Yaşanan sorunların büyüklüğünü, yakıcılığını, aciliyetini görerek her siyasetçi, demokrasi için yan yana durmak zorundadır. Bunu yapmayan veya yapamayanları halk da tarih de affetmez. 

Örneğin, siyasi amaçla bir araya gelmeden önce tüm liderler, sırf aile ziyareti kapsamında ve insani ilişki çerçevesinde, bir kahvaltı için herhangi bir liderin evinde buluşarak birbirlerini daha yakından tanımaya, daha iyi anlamaya gayret edebilirler. Mesela ben dışarıda olsaydım bir sabah Başak ile birlikte Meral Hanım’ın kapısını çalar ve “Kahvaltıya geldik” derdim. 

Yıllar önce, Ankara’da, bir akşam Tayyip Bey’in evine neredeyse bu şekilde gidecektim. (Rahmetli Dengir Bey de bunu önermişti.) Ancak Sayın Erdoğan bizim açımızdan hep öngörülemeyen bir lider oldu. Bizimle insani, siyasi ilişki geliştirmede ketumdu. Çözüm sürecinde bile böyleydi. Normalde başkalarına karşı böyle olmadığı biliniyordu ama bize karşı hep ketumdu. Oysa ben şuna inanıyorum; önce birbirimizin insan yönüne odaklanalım ki, siyasi sorunlarımıza dair çözüm noktasında daha iyi anlaşabilelim. Hepimiz bu acılı coğrafyanın bahtsız çocuklarıyız, nasıl olur da birbirimize düşman gibi bakarız? Ben bunu kabul etmiyorum.

Siyaseten hep farklı yerlerde durduk, duracağız. Çoğulcu demokrasinin gereği de budur zaten. Ama bizler birbirimiz için ne düşmanız ne de tehdit. Perişan hale getirilmiş Türk’ün de Kürt’ün de sorununu birlikte çözüp, birlikte yaşamı mümkün kılmakla sorumlu siyasetçileriz. Ama önce insanız, sonra siyasetçi. Siyasetçi kimliğimiz insanlığımızın önüne geçmemeli. Geçince kamplaşma başlıyor, karşılıklı suçlamalar yapılıyor ve tüm diyalog kapıları kapanıyor, siyaset tükeniyor. Oysa siyaset çözüm üretmek için var."

"HDP olarak gücümüzün farkında değiliz"

HDP olarak gücümüzün farkında değiliz. Gücümüzü çözüm siyaseti için yeterince kullanamıyoruz. HDP yönetimi barış için de tüm sorunlara siyasi çözümler için de daha fazla inisiyatif geliştirebilmelidir, kendilerine güvenleri tam olmalıdır. Halk onlardan, öncelikle barış siyasetini büyütmelerini ve mutlaka bir çözüm yolu açmalarını bekliyor. Türk’ü de Kürt’ü de HDP’den haklı olarak bunu istiyor ve bekliyor. 

HDP yönetimi de bunu başaracak birikime, deneyime ve kadroya sahiptir. Barış siyaseti; şiddeti, ekonomik sorunları, adaletsizliği, demokrasiyle ve özgürlükle ilgili sorunları birbirleriyle bağlantılı, ama adım adım çözmeyi hedefleyen, ilgili aktörleri ve muhatapları en gerçekçi çerçevede çözümün parçası haline getiren bir yol haritası içermelidir. 

Görebildiğim kadarıyla HDP, zorlansa da bunu yapmaya çabalıyor, bunun için büyük emek harcıyor. Tüm saldırılara, kışkırtmalara ve provokasyonlara rağmen HDP’nin bundan vazgeçmemesi son derece değerli ve önemlidir. Bu noktada HDP’nin hakkını teslim etmek gerekir.