"Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye'de yaşanmıştır. Maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünmemizi yok etmiştir"  sözleri tepki çeken AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, Cumhuriyet Bayramı'nı kutladı. 

Ünal, Twitter'dan paylaştığı mesajında şunları yazdı:

"#TürkiyeYüzyılı şafağında, ilelebet payidar kalacak olan Cumhuriyetimiz 99 yaşında. Cumhuriyet Bayramımızı kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere tüm kahramanlarımızı rahmetle, minnetle yâd ediyorum. #CumhuriyetBayramımızKutluOlsun" 

Mahir Ünal, katıldığı bir etkinlikte, "Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye’de yaşanmıştır. Mesela Fransız Devrimi her şeyi yıkmıştır ama lügate yani dile dokunmamıştır. Yine en sert devrimlerden bir tanesi MAO’nun Çin’de yaptığı kültürel devrimdir ve o da dile dokunmamıştır. Ama maalesef bir kültür devrimi olarak cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünmemizi yok etmiştir" demişti. 

Ünal, tepki çeken sözlerinin ardından yaptığı açıklamada, değerlendirmesinin "Cumhuriyet’e dönük değil kültür devrimi olarak yapılanlara dair bir tespit olduğunu" söylemiş, "Buradan bir düşmanlık çıkaramazsınız" demişti. 

Ünal'a muhalefetten sert tepkiler yükselirken, Korkusuz yazarı Can Ataklı da önceki günkü köşesinde isim vermeden Mahir Ünal'ı konu edinen bir yazıya yer vermişti.

İşte 'Birinin soy kütüğünü yayınladılar, önemli olan bunun kim tarafından sızdırıldığıdır' başlıklı o yazı:

"ŞAŞIRDIM

Birinin soy kütüğünü yayınladılar, önemli olan bunun kim tarafından sızdırıldığıdır

NSU cinayetlerini anlatan film:  ‘Sevgiden Geriye Kalan’ NSU cinayetlerini anlatan film: ‘Sevgiden Geriye Kalan’

İki gün önce benim sosyal medya hesaplarımdan birine de düştü mesaj.

Son günlerde adı sıkça anılan bir kişinin “soyağacı” olduğu ileri sürülüyordu.

Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı olduğunu vurgulamaktan çekinmeyen bu kişinin Ermeni kökenli olduğu ileri sürülüyordu.

Tabii bunu görünce hiç ciddiye bile almadım.

İnsanları “etnik kökenine bakarak” değerlendirmek benim açımdan olacak şey değildir.

He ne kadar bu kişi Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı olduğunu yüksek sesle dile getirmekten çekinmiyorsa da “Ermeniymiş bu” diye aşağılamak da aşağılık bir tutumdur bana göre.

Ama ne yazık ki bunun özellikle iktidar kanadında ciddi bir alışkanlık olduğunu da görüyoruz.

Kafası attığı zaman “Seni gibi İsrail d…” diye bağıran bir başbakanımız yok muydu?

Ya da birine hakaret etmek için “Af edersiniz Ermeni” dememiş miydi aynı kişi?

Ayrıca iktidar mensuplarının “Ermeni p.., Rum d.. Yahudi k..” diye başlayan hakaretleri rakiplerine çok sıkça söylediklerini de biliyoruz.

Şimdi gelelim bu Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı kişinin “Ermeni olduğunu” ileri süren mesaja.

Elbette ismini çıkardım bu yazıdan.

Önce okuyalım sonra bunun geliş biçimiyle ilgili ilginç bir bilgi vereceğim sizlere.

Bu kişi baba tarafı Kahramanmaraş/Elbistanlı, anne tarafı ise Malatya/Darendeli’dir.

Annesi Fitnat, Ermeni’dir.

Fitnat, Ahmet ve Fatma çiftinin çocuğu olarak 1926 yılında doğmuştur.

Fitnat’ın baba ve annesinin memleketi ise Malatya-Darende’ye bağlı Heyiketeği’dir.
Büyükbabası Hacador ve ninesi Essiye, Ermeni’dir.

Annesi Fatma ise Amasya Ermenilerindendir.

Görüldüğü üzere bu kişinin annesinin soyu anne ve baba tarafından Ermeni kökenlidir.

Zaten erkek kardeşi, yani bu kişinin dayısı Başer de Ermeni Agop ve Ermeni Yeranuhi’nin kızı Zümrüt ile evlidir.
Darende, Malatya’da Ermeniler’in ağırlıklı olarak bulunduğu tarihi yerleşim yerlerinden birisidir. 1914 yılına kadar Darende’de 3 bin 983 Ermeni bulunmaktaydı.

Kasabada en büyüğü Meryem Ana Katedrali olmak üzere 3 kilise ve 3 de okulları vardı.

Bu şehir bir dönem Katolikosluk merkezi de olmuştur.

Merkeze yakın Aşodi Köyü’nde ise 1914 yılına kadar 1103 Ermeni yaşamaktaydı. Osmanlı kaynakları da bu rakamı 1907 Salnamesi’ne dayandırarak Darende Ermeni nüfusunu 2 bin 782 olarak göstermektedir.

Aşot, Bagratuni krallarına verilen isimler arasında yer alıp sıkça kullanılırdı. Ayrıca çok sayıda Bagratuni kökenli yerleşim yerlerine verilen bir isimdi. Aşodi Köyü’nde Surp Hagop Kilisesi ve Surp Astvadzadzin Manastırı bulunmaktaydı.

Önceki öğle üzerine birkaç dostumuzun katıldığı yemekteydim.

Masadaki arkadaşlarımızdan biri istihbarattan emekli bir polisti.

Laf Cumhuriyet ve Atatürk’e dil uzatan bu kişiye geldi bir ara.

Emekli polis dostum kulağıma eğildi ve “Gördün değil mi, Ermeni diye nasıl çakıverdiler adamın suratına” dedi.

Tabii “Neyi?” diye sordum.

Meğer “Bu kişi Ermenidir mesajını” kast ediyormuş.

Ben de aynen biraz önce yazdığım gibi “Bunlara prim vermem” dedim

“Onu söylemiyorum, bu bilgiyi kimin yaydığını biliyor musun?” diye sordu bu kez.

Anlamaz baktığımı görünce “Hani şu dizisi var yanda televizyonda CIA’yı, Mossad’ı paçavraya çevirdiklerini anlatan bir örgüt var ya, işte onlar” dedi.

“Vay canına” dedim istemsiz biçimde.

Sonra bu kişiye iktidar partisinin en tepesinden de tepki gelince anladım ki “Ankara’da bu kadar açık Atatürk düşmanlığına” tahammül edemeyenler daha baskın çıkıyor.

Bir tür had bildiriliyor."