La Kitap Yayınları'ndan kısa bir süre sonra çıkacak olan Şeyh Bedreddin kitabının çeviri serüveni ve kitapla ilgili bir kaç teknik bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım bu paylaşım hoşunuza gider. Kitap, 13.10 2014 tarihinden itibaren Türkiye'deki tüm kitapçılarda satışa sunulacak.



Babinger'in çalışmasına “Bektaşilik’’ üzerine yaptığım araştırmalar sırasında rastladım. 1920 yılında İslam Dergisi'nde yayımlanmış çalışmayı okuduğumda dilini ve mantığını hemen kavrayamadım. Kitabın bilimsel dilini ve 1920'lerin Almancasını anlamak biraz zaman aldı. İşe Babinger'in yaşamını ve yaşadığı dönemi incelemekle başladım. 1891-1967 yılları arasında yaşamış olan Alman şarkiyatçı Babinger, Osmanlı tarihini ters yüz etmiş biri olarak tanınır. Fatih Sultan Mehmed için ortaya attığı iddialı ve o kadar da çarpıcı “kuramparalık eğilimleri olan bir padişahtır’’ iddiasından dolayı Türk tarihçileri tarafından sevilmez. Hatta nefret söylemi ile anılır. Bu nefrete rağmen Türk tarihçileri Babinger’den sürekli olarak alıntı yapmışlardır. Nedeni ise, Fatih hakkında en ciddi biyografiyi Babinger yazmıştır. Osmanlı tarihi konusunda dünyada birkaç otoriteden biridir. 1935`lerda Naziler kafa tutmuş. Üniversitedeki görevinden istifa edip Almanya’yı terketmiştir. Türkiye’de gönüllü askerlik yapmış. Türkler hakkında yüzlerce makale yazmıştır. Türkler’in ruhunu iyi tanır! Fatih Sultan Mehmed için “yıkıcı, canı ve Hrıstiyanlığa sempati duyardı’’ iddiaları hâlâ geçerlidir. Fatih’in kan kardeşi “Drakula’’yı ortaya çıkartan odur.

Şeyh Bedreddin hakkında ilk ve en kapsamlı çalışmayı yapan kişi olarak da tarihe geçmiştir. Yaşadığı süre zarfında Şeyh Bedreddin’in izini sürmüş, ömrünün sonuna kadar Şeyh’in peşini bırakmamıştır. Aşıldığı Serez’e gitmiş, türbesini bulmuş, fotoğraflarını çekmiş (çeviride türbenin 4 fotoğrafı var), türbenin mevcudiyeti hakkında bilgiler vermiştir. 1461 yılında Şeyh Bedreddin’in torunu Halil tarafından yazılmış, Bedreddin’in hayatını konu alan Manâkibnâme’yi Serez’de bulup yayımlamayı umut etmiş, bulamayınca büyük bir hayal kırıklığına uğramıştır. Bu hayal kırıklığına rağmen, 1943 yılında İstanbul’da bir kopyasını bulup ‘‘Die Vita (menāqibnāme) des Schejch Bedr ed-dīn Mahmūd’’ başlığı altında yayımlamıştır.

Kitabın çevirisi yaklaşık 1,5 yıl sürdü. Hergün yarım sayfa çeviri yapmaya özen gösterdim. Bu arada Şeyh Bedreddin hareketi ile ilgili bulup ulaşabildiğim Almanca ve Türkçe kaynakların tümünü okuyup inceledim. En fazla yararlandığım kaynaklardan biri; Abdülbâki Gölpınarlı'nın 1966`da kaleme aldığı „Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin“ çalışması oldu. Şeyh Bedreddin tutkunları bu kitabı bulabilirlerse mutlaka edinsinler. Okumalarım sırasında ilgimi çeken konulardan biri de, son on yılda Şeyh Bedreddin üzerine yazılan, -özellikle İslami kesim- doktora ya da tez çalışmaları oldu. Bu çalışmaların tamamı; „Şehy Bedreddin`in yaşadığı dönemin kurbanı olmuş bir alimdir. Başkaldırı ile yakından uzaktan bir ilgisi yoktur. Bedreddin „Fetret Dönemi“ olmasaydı, idam edilmezdi ve Osmanlı’nın önemli paşalarından biri olurdu“ tezleri oldu. Şeyh Bedreddin, İslami kesim tarafından son on yıldır sistematik olarak, hatta bir merkezden idare edilircesine „Sünniliği“ işlenerek bir kesim tarafından sahipleniliyor ve genç kuşaklara devrimci, paylaşımcı, eşitlikçi, ortak üretim, ortak tüketim esasları değil, ümmetçi, fıkıhçı yönleri anlatılıyor.

Çevirisi sırasında en fazla zorlandığın konuların başında Babinger’in dip notları oldu. Dipnotların çözülmesi oldukça zamanımı aldı ve malesef hepsini çeviride veremedim. Yeni baskı yapıldığında üzerine tekrar eğilmek gerekir.

Çeviriye başladığımda kitap içersine gravür, çizim, minyatür gibi görseller serpiştirme düşüncesi yoktu. Çevirinin sonlarına yaklaştığımda kitapta 80'e yakın görselin serpiştirilmiş olduğumu gördüm. Araştırmaların sırasında diğer kaynaklarda karşıma çıkan görsellerin kitaba bir zenginlik katacağı fikri oluştu ve kitap içersindeki konulara denk düşen gravürleri serpiştirdim. Gravürler ağırlıklı olarak Venedik ve Cenevizliler’in 16 ve 17. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu üzerine yayımladıkları çalışmalardan aldım. İtalyan arşivlerinde Osmanlı dönemiyle ilgili oldukça zengin kaynak mevcut. Fatih, İstanbul’u aldıktan sonra, İtalyan ressamların Bizans için yaptıkları potrelere olan hayranlığını gizleyememiş ve 1463 yılında Venedikli Matteo de’Pasti’yi kendi potresini çizmesi için İstanbul`a davet etmiş. Matteo de’Pasti’nin ardından -Gentile Bellini gibi- ünlü İtalyan ressamlar Osmanlı sarayını ziyaret etmişler. Bundan dolayı Türk arşivlerinde İtalyan ressamların çizim ve gravürlerine çokça rastlamakta.

Kitapta yer alan görselleri seçerken isyanın meydana geldiği 1400’lu yıllara denk düşmesine özen gösterdim. Birçok gravür ve minyatürün, -çok iddialı olmamak koşuluyla- Türkiye’de ilk defa yayımlandığını düşünüyorum. Bunların başında Şeyh Bedreddin’i betimlediğini düşündüğüm üç adet temsili gravüre ulaştım. Bu gravürler Türkiye`de ilk defa yayımlanıyor. Gravürler hakkında okuyucuyu tatmin edecek yeterli bilgiyi kitapta verdim.

Şeyh Bedreddin ayaklanmasının önderlerinden olan Torlak Hu Kemal'i herkes bilir. Çeviride Torlaklar başta olmak üzere dönemin önemli dervişlerinden olan Kalederiler'i betimleyen gravürler de yayımlandı. Ayrıca bu gravürler araştırma yapacak olanlara ilginç ayrıntılar sunduğunu vurgulayalım.

Yine Türkiye’de ilk defa yayımlandığı düşündüğümüz, İtalyan bir ressamın gravürü, Geyikli Baba betimlemesi bulunmakta. Geyikli Baba, Şeyh İlyas’tan icazet almış bir Babaî olup Sultan Osman zamanında kerametleriyle şöhret bulmuş, Osmanlı’nın kuruluşunda görev almış Horasan erenlerindendir.

Yukarıda çeviriye başlamadan önce kitaba görsel malzeme serpiştirme fikri daha oluşmamıştı diye yazmıştım ama Şeyh Bedreddin dönemini simgeleyen bir gravürü, -ben ve La Kitap Yayınları’nın kurucusu Leyla Akgül hanım- mutlaka olmasını istiyorduk. Bedreddin’i müritlleri Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal ile gösteren bir gravür, kitabın içeriğine ya da kapağına uygun düşecekti. Malesef bu tür bir çalışmaya ulaşamadık. Yanlız çevirde yayımladığımız Hallaç-ı Mansur’un aşılma anını tasvir eden minyatürü bulmak bizleri biraz olsun rahatlattı! Bilindiği gibi Şeyh Bedreddin, Hallaç-ı Mansur’un öğretisine yaklaşan anlayışla insanı en temel değer olarak görür. Bedreddin bir çalışmasında “Benimle geldi ne varsa benimle gidecek; bende, her nesne bende. Tanrı böyle uygun görmüş ötesini” diye yazar. Şeyh Bedreddin`i bunu söylemeye yönelten kaynak ise insanı temel değer alan ve bu doğrultuda “Enel Hak- Ben Tanrı’yim” sözünü söyleyen Hallaç-ı Mansur`dur. Hallaç-ı Mansur, bu sözü söylediği için darağacına çekilen ozanlardandır. Hallaç-ı Mansur’un darağacına çekilme anını gösteren minyatürü bizum mürşidimuz Şeyh Bedr-i din ve onunla kutsal davayı ateşleyen, Börklüce Mustafa, Torlak Kemal ve diğerlerinin anısına yayımladık.

İçerisinde 80'e yakın gravürle, yaklaşık 200 sayfayı bulan çalışmanın kitap kapağında, Osmanlılar tarafından “Işıkˮ dervişleri olarak da adlandırılan bir Torlak ve Tahtacı-Türkmen kadınını gösteren renkli bir gravür kullanıldı. Arka kapakta Franz Babinger ve önsözünden bir alıntı bulacaksınız. Kitabın sunumu değerli arkadaşım araştırmacı yazar Ali Haydar Avcı tarafından yazıldı. Bu kitabın değerini, -siz okuyucular gibi- anlayacak/anlayan insanlardan biri de Ali Haydar dır. Ali Haydar'ın sunuşunu okuduğunuzda konuya verdiği önemi ve titizliği farkedeceksiniz. Ali Haydar, kitaba bir tek şunu yazmakla kalmadı; çeviri sırasında takıldığım, anlamadığım yerlerde devreye girip beni aydınlattı, bilgilendirdi ve uyardı! Bir çok konuda kitaplarından alıntı yaptım. Kendisine buradan teşekkür ediyorum.

Kitapta emeği geçen kişilerden biri de La Kitap Yayınevi sahibi Layla Akgül dür. Leyla, bu kitaba olan inancını ilk günden itibaren hep diri tuttu ve bunu sürekli gösterdi. Çeviriden vazgeçme aşamasında olduğum dönemlerde beni cesaretlendirdi. Kitabın düzeltilerini yılmadan usanmadan, bazen hasta haliyle yaptı. Önerilerde bulundu, ısrarcı oldu. Kitabın içersine serpiştirdiğim görselleri gördüğünde, İlhami bunları mutlaka renkli basmalı, okuyucuların elinden bu güzelliği alamayız deyip, kitap basım masrafının artmasına bakmadan gravürlerin renkli basımına karar verdi. Kendisine buradan teşekkür ediyorum. Leyla bir yıl önce yayınevini kurduğunda ilk benim kitabımla işe başlamıştı. Bu nedenle arada, -ilhami senin kitabın bana uğurlu geldi diye- teşekkürlerini iletir. Dilerim bu çalışma da La Kitap`ın kurumlaşmasına ve hak ettiği yere ulaşmasını vesile olur.

Herkese iyi okumalar.

Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin & Franz Babinger

Çeviren ve Yayına Hazırlayan: İlhami Yazgan

Kapak Torlaqui Histoire des Turcs – 1663 Vigenère, Blaise de / Artus, Thomas

1. Baskı - La Kitap Yayınları 2014 Ekim

İŞBN 978-605-64294-6-0