Nasıl bakacağız ve analiz edeceğiz bu ve buna benzer olayları? "Biz köy yakma taburu idik" diyor gizli Mehmetçik! Yakan asker, savaş ortamında hangi suçu işliyor? Sıradan bir yakma değil. Elinde belinde silah, tank, helikopterle, kirpilerle gidiyor. Savaşçı ve bunları yapıyor. Savaş suçu işliyor aynı zamanda. Emir kulu Mehmetçiğimiz onu geç, emir MGK'da verilmiş. Nasıl yargılayacağız bu MGK üyelerini? AIHM'de bir kaç bin dolar cezaya çarptırarak mı? Yoksa savaş mahkemesine çıkararak mı? 1991-1995 işlenen suçlar sistematik, soykırım kategorisine girebilecek derecedeler. Bunu en iyi hukukçular söyler.

 

Türkiye'de insan hakları savunucuları Devleti Devlete şikayet ederek Devleti akladılar yıllarca! Devletten altına imza attığı Savaş Hukukuna saygılı olmasını istemediler. Devlet "teröre karşı mücadele var, savaş yok, silahlı grup yok teröristler var" dedikçe insan hakları savunucuları bu nakaratları içten içe mırıldandılar ve adaleti Türkiye Ceza Hukuku çerçevesinde aradılar. Hatta Anti Terör yasasının yanlış uygulanmasını Devlete karşı kullandılar. Devlet yönlendirdi, yurtdışına da gidebilirsiniz dediler, onlar da Strasbourg'da AIHM kapısında para arayışına girdiler! Devlet herkesi bu konuda çok yönlendirdi.

 

Türkiye çok bilinçli bir şekilde 1987 yılında AIHM mahkemesine bireysel baş vuruları kabul ederek, Savaş Hukukuna ambargo koydu. Ne bir örgüte, nede bir Üniversite'ye uzun yıllar bu konuda ders koydu. Kızıl Haç ve ona benzer örgütlere Türkiye'de Savaş Hukuku ve yaşanan savaş çerçevesinde faaliyetlerine izini vermemiştir. Yok denilenecek kadar yazılı kaynak var. Hukukçular bunu görmedi. Yönlendirildiler. En Son Diyarbakır'da DTK'nin organize ettiği Kurdistan Hukukçular Konferansından da aynı sonuç çıktı. Savaşı tahlil edemediler!!!

 

Radikal'de bugün yayınlanan bu makale bildiğimiz sahneler. Özellikle 1991 ile 1995 arası yüzlerce sefer bir çok ilde aynı dönem de Kürdistan'da tekrarlandı. Sistematik belli bir devlet politikası çerçevesinde yapıldı. Bu köy yakma, zorla köy boşaltma suçların yanında işkenceler, zorla koruculaştırma, zorla yerinden yurdundan göçertmeler, faiili meçhullar, kayıplar, toplu mezarlar, sağ yakalanan gerillaların infazı, derken bu dönem çok açıkta insanlığa karşı suça varan durumlar yaşandı. Zaman aşımı olmayan suçlar!

 

Bunlar Anakara'da Merkezde alınan kararların uygulamaları idi.

On binlerce askerin, tankın, topun, helikopterin, savaş uçakların katıldığı silahlı çatışma vardı. Bunun adı savaş. PKK ile Devlet arasında savaş. Tarafları vardı. Savaşın da hukuku var ve adı "İnsancıl hukuk". insan haklarına ek olarak İnsancıl Hukuk geçerlidir. Savaşın kurallarını koyar ve ona göre ihlalleri belirler. Savaşta sivillere karşı suçları önlemeyi hedefler insancıl hukuk. Bu hukukun bir kısmı Cenevre Sözleşmelerinde yer alır ve diğer kısmı ise Örf ve Adet Hukukunda yer alır. Türkiye bu hukuka taraf Devlettir.

 

Yoguslavya Kosovo'da Türk Devletin Kürdistan'da yaptıklarının üçte birini bile yapmadı, savaş suçu, insanlık suçu işleniyor diye Türkiye'nin üyesi olduğu NATO askeri olarak müdahale etti . Miloseviç ve arkadaşları Savaş Mahkemesine çıkarıldılar.

 

 

Türkiye'de hukukçular, özellikle Kürt hukukçular bunu anlamak istemediler. Sınıfta kaldılar. Bunu tartışmak istemediler. Halen bunu yapmıyorlar. 30 yıllık savaş boyunca siz hiç bir savaş hukuku semineri, eğitimi, açıklaması, savaş hukukuna göre yaşanan ihlalleri sıralama, rapor etme faaaliyeti gördünüz mü? Savaş hukuna göre savaşan tarafların takip edilmesi faaliyeti gördünüz mü? Siz hiç PKK'nin statüsüne savaş hukuku gözü ile bakan hukuki analiz gördünüz mü? Barış isterken, barış derken, hangi statü ile tarafların bir araya gelmesini talep ediyor insan hakları savunucuları?

 

Yine gidip Türkiye Ceza Hukukuna sarılarak Devleti Devlete şikayet ettiler, sonuç alamayınca da bazen de AIHM gittiler. İnsan hakları ihlal ediliyor diye, Devlettle ya uzlaşarak yada Devleti mahkum ederek para koparmaya çalıştılar. Devlet zaten kirli- kara kasasından, gizli ödenekten bu paraları ödemeyi önceden ön görmüştü. Minareye çalan kılıfını da uydurur meselesi gibi.

 

Hakikat komisyonu denip duruluyor. Hangi hukukler üzerinde hakikatlerı ortaya çıkaracak gerçekleri bu Hakikat Komisyonu? Önce neyin yaşandığını tespit edecek bu Komisyon, adını koyacak. Ne diyecek savaş diyecek eğer gerçeklerle ile uğraşacak bir komisyon olacaksa. Savaş deyince hangi gözlükleri takması gerekiyor? Savaş hukuku gözlükleri. Savaşta insanlığa karşı suçlar işlendiğini görecek, rapor edecek değil mi? İnsanlığa karşı suçların da zaman aşımı olmadığına göre, bakalım!

 

Devlete gol atma kalesi AIHM olan hukukçular! Devlet o golleri atılacağını onlardan önce biliyordu. Ama tercih etti AIHM'yi! Yeterki Cenevre Sözleşmelerinden bahsedilmesin!