ÇOCUKLAR SAVAŞI SEVMEZLER

BOSNA'DAN SURİYE'YE

Geçmişten çocuklarla ilgili bir anı



  Dünya halen bir cadı kazanı gibi, fokur-fokur kaynatılıyor. Zamannnda snnnrlarnnn çölde bastonla, sahra çadırlarında da cetvel ve pergelle çizdikleri Ortadoğu ve Kuzey Afrika´yı Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında iç mihraklarla hizaya getiren emparyalist güçler, Türkiye haritası üzerinde hayali uyduruk devletler yaratıyor.

     Arap Baharı denen hareket, Afrika´nın doğusundan Asya´ya sıçradığında, güneye Suudi Arabistan çöllerine dalıp vaha serinliği getireceğine,  İsrail üzerinden atlayarak güney komşumuz Suriye´de kardesi kardeşe boğazlatmaya başladı.

     Dünyada sermayenin küreselleşmesini hızlandıran sömürgeci güçler, halen bazı iç sorunları olan ve güçsüz ülkeleri yutulur küçük lokmalara bölmeye, olmadı; güçlülere karşı kışkırtmaya sonra da haritalarını eskisi gibi bastonla çizmeye, değiştirmeye ve de kendi güdümlerine almaya devam ediyorlar.

     Bunun en son örneklerinden birine, güneydoğu komşumuz olan Suriye´yi de ekleyebiliriz. Suriye´den sığınmacı diye alıp merhamet duygularımız ile Hatay´a yerleştirdiğimiz muhalifler de, Hatay´da bağımsızlıklarını ilan etme havasına girdiler.

     İnşallah ülkemizde sağduyu hakim kılınır da, savaş kışkırtıcıların öğütleri boşa gider ve komşumuz Suriye ile bir savaş durumuna girmeyiz. Böylece; ülke sınırlarımızı değistirmek isteyenlerin arzuları da kursaklarında kalır.

     Savaşlarda olanlar genellikle yine hep çocuklara, kadınlara ve savunmasız halka oluyor. Kazanan ise hep silah ve petrol sanayii ile lobisi oluyor.

     Ben burada izninizle biraz daha gerilere dönmek istiyorum.

     İkinci Dünya Savaşı´ndan sonra Avrupa´da yaşanan en büyük soy kırımı olan Srebrenitsa katliamının bunca gecen yildan sonra yıl dönümlerinde  savaş görüntülerini ve katliamları izledikçe, belleğimden hiç silinmeyen bazı anılar; içimde tekrar depreşiyor ve nefes almamı zorlaştırıyor.



     Bakmayın siz erkek çocuklarımızın tahta silahlarla savaş oyunları oynamalarına. Biz onlara barış oyunlarını öğretmedik ki.



     Doğrusunu isterseniz, çocuklar savaşı hiç sevmezler.

     Çünkü savaşın en ağır yükünü ve sonra da izlerini anneleri ile çocuklar taşır. Kim ne derse desin; bir ülkede savaş çığırtkanlığı başladığında,  çocuklar hemen olğunlaşır ve barıştan yana olmanın bilincine ulaşırlar.



     Ben buna, Sırpların 1992 – 1995 yılları arasındaki Bosna Savaşı`nda, Orta Avrupa´da Türk - Osmanlı kültürünün mirası olan Müslümanlara karşı yürüttüğü etnik temizlik kampanyası günlerinde de tanık olmuştum.

     Canlarını kurtarmak için aileleri ile birlikte Almanya`ya sığınan ve bazılarının, travma yaşayan anne - babalarının da, tedavilerinde yakından ilgilendiğim Bosnalı çocukların, çocuk ve gençlik psikologlarında çizdikleri bomba atan uçakların, yerde yatan ve göğsünde bıçak saplı babalarının - ağabeylerinin, korkudan annelerinin bacaklarına sarılmış küçük kardeşlerinin resimlerini cizdiklerinde, çocukların savaşı istemediğine ve sevmediğine tanık olmuştum.

     İsimleri halen Kemal, Ayşe, Muharrem, Nazife, Mirzad, Leyla, Ziyad ve Ali olan bu çocukların suçu ve günahı, o topraklarda dörtyüz elli yıl hüküm süren Osmanlı´nın günümüze uzanan Türk-Müslüman  kültürünün Orta Avrupa´nın kalbinde yaşayan son temsilcileri olmasıydı.

     Kim ne derse desin ve tarih başka türlü yazsa da, Osmanlı´nın Viyana kapılarına kadar dayanmış olmasından Türk adını kıta çoğrafyasında görmek ve  okumak istemeyen gelişmiş bazı Batılı devletlerin üst düzey siyasetçileri, Bosna ve Hersek´de son Türk-Müslüman izinin silinmesini istediler.



     Orta okul yıllarımda bir okuma parçasında ünlü İngiliz devlet adamı sir Winston Churchill`in biografisinde okuduğum: „ Savaşı sadece deliler ve çocuklar ister“ sözü, uzun yıllar beynimi kemirmişti.



     Delileri bilmem ama, çocuklar savaşları sevmiyorlar.

     Acımasızca süren 2`nci Körfez Savaşı`nın 13. gününde görevli olarak ziyarette bulunduğum Lübeck`de, öğrenme engelli çocukların bir okulunda (Förderschule/ Teşvik Okulu) 7´nci sınıf öğrencilerinin o gün derste, Son (!) Körfez Savaşı ile ilgili düşüncelerini, grup çalışması ile hazırladıkları yazılı „Savaş Raporu“ nda okuyunca, çocukların savaşı istemedikleri ve de sevmedikleri bir daha beynime kazınmış oldu.



     Hiç bir katkı ve çıkarma yapmadan, Türkçe`ye çeviri yaptığım  9 maddeli o Savaş Raporu`nda, yaşları 12 ila 13 olan çocuklar aynen şöyle diyorlar:



     Ben savaşa karşıyım;



1) Çünkü savaş, suçsuz insanları öldürebiliyor,

2) Çünkü savaş, çok değerli yapıları yıkabiliyor,

3) Çünkü savaş, anne ve babalar çocuklarını, çocukların   da anne ve babalarını kaybetmelerine neden olabiliyor,

4) Çünkü savaş, pisliktir,

5) Çünkü savaş, bir milletin pek çok insanına yapılan bir haksızlıktır,

6) Çünkü savaş, zehirin doğa üzerinde yüzlerce yıl kalıp, doğaya büyük zarar vermesi demektir,

7) Çünkü savaş, yoksul insanların refahına kullanılabilecek paranın çar-çur edilmesi demektir,

8) Çünkü savaş, sadece bazılarının gücünü gösterip pekiştirmelerine yarayabiliyor,

9) Çünkü savaş, çocukların korkmasına ve ağır psikolojik yaralar almasına neden olabiliyor.




     Bu çocuklar, ileri yaşlarda Churcill`in: „ Savaşı sadece deliler ve çocuklar ister“ sözünü okuyacak olurlarsa, Churchill hakkında ne düşünürler, onu bilemem?



     Churchill, galibi olduğu 2`nci Dünya Savaş`na dürbünün tersi ile baktığı bir gerçektir.



     Churcill, savaş maduru Bosnalı çocukların çizdiği resimleri ve de yukarıda açıkladığım, öğrencilerin savaş raporunu görmüş ve okumuş olsa idi, ola ki; dönemin İngiliz Başbakanı ve Şahini Blair`e,: „ Derhal savaşı durdur ve İngiliz askerlerini Körfez Savaşı´ndan acele geri çek ki; askerlerimin çocukları da öksüz kalmasın (!)“ Der mi idi? Buna değişik yer ve mekanlarda farklı yanıtlar verilebilinir.



     Belki de böyle bir varsayımlı soruyu ileride bugünün çocukları daha sağlıklı yanıtlayabileceklerdir.



     Savaşların acımasız olduğunu, silahların ve bombaların hiç bir zaman „akıllı“ olmayacağını, okullarda çocuklarla da konuştuk.

     Çocuklarla konuşurken, bizim onlara öğrettiğimiz kadar, bizim de onlardan öğrenecek çok şeylerin olduğunu da görüyoruz.



     Savaşlara karşı yürüyüşlere çocuklar ve gençler de katılıyor.



     Çocuklar, bu konularda pek çok yetişkinden daha temiz, hilesiz ve saf olduklarından, bazen polislerin cop ve tekmelerine bile aldırmadan, canları yanma pahsına yürüyüşlerin ön saflarında yer alabiliyorlar.



     Demek oluyor ki, çocuklar savaşın ne demek olduğunu biz yetişkinlerden iyi biliyorlar.



     2`nci Körfez Savaşı ile ilgili kesip dosyaladığım basın küpür ve sayfalarına, bu yazıya başlamadan önce de göz attım.

22  Şubat 2003 günlü Lübecker Nachrichten gazetesinin 3`ncü sayfasında Savaş öncesi olarak verilen bir haberde, 10 yaşında kara gözlü ve kara kaşlı, kenarları sarı ve pembe renkte ipliklerle süslenmiş bir siyah örtü ile yaşlı ninelerimiz gibi bağladığı başını, mahzun bir duruş ile sağa eğmiş, gülümsemesi melankonik, sadece esmer güzel yüzü görünen Iraklı bir kız çocuğu: “Benim 10`uncu yaş günüm yapılmayacak. Çünkü savaş olacak“ diyordu.



     Savaş çıktığı günden sonraki günlerde, günde sayısız defa o güzel ve masum yüzlü kız çocuğu aklımdan geçti. “Irak`da bu kadar kadın ve çocuk öldürüldü“ diye geçen haberleri okuyup dinledikçe, o kız çocuğu da öldürüldü mü? Diye hep kendime sormuştum.



     Savaş dünyanın pek çok yerinde ve halen Irak´da, Afganistan´da, Filistin´de, Suriye´de, Afrika´nın kuzeyinden güneyine, adlarını duymadığımız ve pek çoğumuzun dünya haritasında yerlerini dahi bulamayacağımız nokta yerlere kadar,  dünyanın pek çok ülkesinde yer yer çocuk askerler ile dahi, hem de bütün acımasızlığıyla savaşlar sürüyor.



     Bütün savaşlarda en çok çocuklar ile anneleri ölmüş, sağ kalan küçük çocuklar da korktukça annelerine sarılmışlardır.



     Savaşlardan sağ kurtulan ve de savaşa karşı olan çoğulcu ve katılımcı demokrasilerinin yaşandığı değişik ülkelerde yaşayan çocuklar, çocuk askerlerin de savaşa itildiği o acımasız savaşları çıkaranları ve de destekleyenleri hiç bir zaman affetmeyecekler.



     Bugünün çocukları, bu savaşlara tepkisiz olan ve savaş sonrası,“akıllı bombaların“ yıktığı yapıları onarmak, yakılan-yıkılan ülkelerin yeniden yapılanmasından para kazanmak, ceplerini doldurmak için ellerini oğuşturan, şarlatan, yerinde zıplayan yetişkin ve akıllı oldukları söylenen, şımarık iş ve devlet adamlarını da bir gün yargılayacaklardır.



     Çocuklar büyüdüklerinde, dünya aydınlarının ve barış yanlıların da engelleyemediği kapi önümüz olan Körfez Savaşları`nın, olmayan ve de bulunmayan kimyasal silahlar nedeni ile mi, OPEC piyasalarında Dolar`ın yerini Euro`nun almaya başlamasından mı, Bush ile Saddam`ın tepişmelerinden mi, yoksa globalleşmek isteyen karnı doymaz sömürgeci güçlerin bir adımı olarak mı çıktığını, tarihin akıl ve bilgi laboratuvarlarında kendileri çözeceklerdir.

     Bugünün çocukları bunları bir gün yazacaklar ve kendi çocuklarına da bizleri şikayet edeceklerdir.



    

Bizim torunlarımız da, onlara savaşsız bir dünya bırakamadığımız ve babalarina savaş oyunları yerine barış oyunlarını öğretmediğimiz için bizleri yargılayıp, hayallerinde anımsayabildikleri resimlerimizde ellerimize ağır ve ciltli kalın tarih kitaplarını verip, bizleri tek ayaklarımızın üzerine dikeceklerdir.