Seçimlerde herkesi şaşırtacak şekilde birinci parti çıkan CHP’nin kendi gündemini oluşturmasının beklenmesi düzen siyaseti açısından da doğal karşılanabilirdi. Ancak 22 yıldır hükümette olan AKP ve Erdoğan yine siyaseti kendi mecrasında istediği başlıklarda tartıştırmayı başarıyor. Seçim sonuçlarının ekonomik krizle bağlantısı, Şimşek'in ekonomi politikasındaki ısrarının bir süre daha devam edeceği düşünüldüğünde şu anki tablo tam da hükümetin istediği dozda ilerliyor.

Anayasa değişikliği bugün Meclis'teki partilerin birinci gündemi. Erdoğan bugün mecliste grubu bulunan partilerle geçmişte ve bugün ayrı ayrı aynı masaya oturmayı başarmış düşmanlık dostluk dengesini sağlayıp dönemin ihtiyacına denk düşen siyasi kıvraklığı sağlamıştır. Hepsini de Türkiye’nin üstün çıkarları için yaptığına toplumun bir kısmını ikna etmiştir.

AKP ilk kurulduğunda ve ilk hükümet dönemlerinde Liberallerin, cemaatlerin ağızları kulaklarındaydı. Demokrasi, özgürlüklerin gelişimi diye tariflenen dönem bugünün düşmanlarıyla birlikte inşa edildi. O dönemin düşmanları ise bugünün ittifak ortakları oldu.

Barış ve Çözüm süreci olarak tanımlanan 2013 ile 2015 yılları arasını kapsayan dönemi kısaca hatırlayalım. Hükümet Kürt siyasi hareketiyle oturulan masada tarihsel sorunun çözümüne yönelik gerçekleştirilecek adımları konuşurken iki tarafta bu durumdan gayet umutlu idi. Abdullah Öcalan’ın kaleme aldığı 10 maddelik çözüm önerileri televizyonlarda okunmuştu. Milliyetçiler bu durum karşısında kükrüyor hükümeti en ağır sözlerle eleştiriyordu. Bu masa devrilince siyasi İslamcılarla milliyetçilerin tarihsel iş birliği yeteneği güncellenmiş oldu.

Hükümet ortaklarından Gülen cemaati birlikte yönettikleri devleti yaşadıkları anlaşmazlıklar nedeniyle masayı devirip AKP’ye savaş açıyor  Erdoğan’ın birinci derecedeki yakınları dahil ses kayıtları, yolsuzluk dosyaları ortaya dökülüyordu. Bu kavgada gelinen son nokta darbe girişimi oldu.

Hükümet 2018 yılından bu yana Cumhur ittifakı ile yoluna devam ediyor. Tabi yine birçok tarikat ile iş birliği içerisinde. Kurulduğu günden bu yana sermaye sınıfının üstün çıkarlarını gözeterek siyaset üretme stratejinden hiç vazgeçmedi.

Siyasette normalleşme olarak adlandırılan içinden geçtiğimiz bu dönem yine sermayenin isteği ve çıkarları için yapılıyor. CHP’de bu durumdan çok memnun. 1 Mayıs’ta Saraçhane'de sendikalarla beraber açıklama yapılıyor. Hükümetin Taksim yasağı ve saldırıları hepimizin bildiği bir hükümet refleksiydi. 2 Mayıs’ta Erdoğan’ı ziyaret eden Özel, 6 Mayıs’ta Denizlerin mezarının başında yine normalleşme mesajları verdi.  7 Mayıs’ta ise Mecliste Devlet Bahçeli'yi ziyaret etti.

Soldan söylemler ile halka seslenmek bugünün ihtiyacına denk düşüyor. Sağcılarla sağcılık yarıştırmak CHP’nin Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığıyla başlayan siyasi stratejisinin devamı. Yalnız aslı varken benzerine tevazu gösterilmesi nadir gerçekleşecek bir durum olduğu hatırlanmalı.

Kriz nedeniyle emekçi halkın yoksulluğu artarak devam ederken siyasetteki normalleşme halkın tepkisini azaltmaya yönelik bir adım. Kısa bir zamanda gerçekleşmeyecek seçimlere halkın umudunu ipoteklemek ancak sosyal demokrasiye yakışır bir tavır. Kriz dönemlerinde normal siyaset Sosyalistler içinde anlaşılır değil. Emekçi halktaki arayış örgütlenmeli siyasette meclis tabusu yıkılıp sokakta ki hak arayışı işçi sınıfının tarihsel belleğinden çıkartılıp hayata geçirilmelidir.