“Bu ülkede 22.000 lira nedir ki?” diyor 50 yaşındaki Ahmet. İstanbul’da bir otoparkta gece gündüz çalışan bir görevli. 22.000 lira, yani yaklaşık 450 euro, Türkiye’deki resmî asgari ücret. Ancak birçok işçi bu miktarı yalnızca kâğıt üzerinde görüyor.
Ahmet’in sözleriyle, “O para sadece sigorta primlerinin yatırıldığı rakam. Gerçekte biraz daha fazla alıyoruz ama yine de insan gibi yaşamak imkânsız.”
Et ayda bir sofraya girebiliyor
Haberde yer alan bir diğer isim, fırıncı Metin. Dört kişilik ailesini tek maaşla geçindirmeye çalışan Metin, eskiden haftada bir aldığı eti artık sadece ayda bir kez alabildiğini söylüyor:
“Beş yıl önce hem kiramı öder, hem ailemi doyurur, hem de biraz birikim yapardım. Şimdi her şey pamuk ipliğine bağlı. Artık et almak lüks oldu.”
Son iki yılda kırmızı et fiyatları adeta uçuşa geçti. Resmî veriler, Haziran 2023 ile Kasım 2025 arasında dana döşün fiyatının yüzde 105, kuşbaşının yüzde 100, kuzu etinin ise yüzde 380 oranında arttığını gösteriyor. Yağsız kıymanın kilosu 420 liradan 840 liraya, dana döş ise 400 liradan 820 liraya çıktı.
Bu tablo Türkiye’yi dünya ortalamasının da altına düşürdü. OECD ve FAO verilerine göre, kişi başına kırmızı et tüketimi OECD ülkelerinde 34,8 kilogram, Avrupa’da 34,5 kilogram, dünya genelinde 18,1 kilogram iken Türkiye’de sadece 16,6 kilogram.
Orta sınıf eridi, aile desteği ayakta tutuyor
Ekonomist Onur Çanakcı, Tagesschau’ya yaptığı değerlendirmede, Türkiye’de asgari ücretin yeni ortalama ücret haline geldiğini, bunun da toplumun orta sınıfını neredeyse yok ettiğini söylüyor:
“Eskiden orta gelirli olan milyonlar artık alt gelir grubuna düştü. Toplum giderek fakirleşiyor.”
Yine de kitlesel protestoların yaşanmamasının nedenini, güçlü aile bağlarında görüyor:
“Türkiye’de aile dayanışması, sosyal patlamayı engelliyor. Kimseyi sokağa bırakmıyorlar ama bu, yoksulluğu gizliyor.”
“Tarım Bakanlığı İthalat Bakanlığına döndü”
Et fiyatlarındaki artışa ilişkin değerlendirmede bulunan hayvancılık sektörü temsilcisi Sencer Solakoğlu ise durumu sert sözlerle eleştirdi:
“İnanılmaz kötü ve yönetilmeyen bir dönemden geçiyoruz. Tarım Bakanlığı adeta ithalat bakanlığına döndü. Tek odakları, ‘nereden nasıl et ithal ederiz de fiyatları sabit tutarız’. Bu anlayışın ülkeye maliyeti ağır olacak.”
Solakoğlu, mevcut bakanlık ekibini “Cumhuriyet tarihinin en kötü yönetimi” olarak niteleyerek derhal istifa çağrısında bulundu.
Ekonomist Alp Erinç Yeldan: Demokrasi krizi
Ekonomist Alp Erinç Yeldan ise, Türkiye’deki ekonomik sorunların yalnızca mali politikalarla açıklanamayacağını belirtiyor. Yeldan’a göre, hukukun üstünlüğü ve ifade özgürlüğü alanlarında yaşanan gerileme, yatırımcı güvenini sarsıyor:
“Enflasyonun düşmemesinin nedeni sadece ekonomi değil; aynı zamanda demokrasideki kriz. Yargı bağımsızlığı zayıfladıkça, geleceğe güven de yok oluyor.”
Sessiz bir çöküş
Alman medyasının dikkat çektiği üzere, Türkiye’de milyonlarca aile artık her ay değil, her gün biraz daha fakirleşiyor. Etin, kirayı ödemekle aynı kefeye konduğu bu yeni düzende, yoksulluk gürültüyle değil, sessizce derinleşiyor.



