EKONOMİ

Türkiye'de o soru: Merkez Bankası faizi kaç puan artırır?

Merkez Bankası'nın bugün açıklayacağı faiz kararı, başta Türkiye'de olmak üzere dünya ekonomik çevreleri tarafından merakla bekleniyor.

Merkez Bankası faiz kararını bugün saat 14.00'te( TSİ) açıklayacak. Para Politikası Kurulu (PPK) son olarak 18 Mart 2021'de faiz artırım kararı almıştı. 

ULUSLARARASI KURULUŞLARDAN TAHMİNLERİ

Merkaz Bankası kararı öncesinde birçok uluslararası banka faiz tahminlerini paylaştı.

AA Finans'ın beklenti anketinde faizin yüzde 19,25'e, Reuters'ın anketinde yüzde 20'ye çıkarılacağı görüşü hakimdi.

Merkez Bankası'nın piyasa beklentileri anketinde ise faizin yüzde 17.5'e yükseltileceği tahmin edilmişti.

Bank of America ve JP Morgan ise faizin perşembe günü yüzde 25'e çıkarılmasını öngörüyor. 

Öte yandan Morgan Stanley’nin tahmini yüzde 20, Deutsche Bank, TCMB'nin faiz artış patikasına dair tahminlerine yer verdiği bir rapor yayımladı. Banka bu haftaki toplantıda faizlerin yüzde 20'ye çıkarılmasını beklediklerini ancak faiz artışının boyutu yanında TCMB'nin iletişim dili gibi faktörlerin de eşit derecede önemli olduğunu belirtti.

Moody's tarafından yayımlanan rapora göre, Merkez Bankası'nın (TCMB) seçimlerin ardından gerçekleştireceği ilk Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizini mevduat faizlerine yaklaştırarak yüzde 25-30 seviyesine yükseltmesi bekleniyor.

ABD’nin önde gelen yatırım bankalarından Goldman Sachs ekonomisti Clemens Grafe, ortodoks bir politika yapıcının politika faizini yüzde 40’a çıkararak piyasa faizleri seviyesine yükseltmesi gerektiğini aktardı.

EN DÜŞÜK TAHMİN BLOOMBERG’DEN

Bloomberg Economics, ise faizin yüzde 15’e çıkarılmasını bekliyor. Merkez Bankası’nın (MB) üç gün sonraki toplantısında faizin yüzde 15’e yükseltilmesini beklediklerini duyurdu.

Ünlü ekonomist Dr. Mahfi Eğilmez kendi bloğunda yazdığı yazısında Merkez Bankası’nın faiz kararına yönelik 3 senaryoyu değerlendirdi. Faizin yükselme oranının hangi sonuçlar doğuracağını analiz ettiği yazısından Eğilmez, kendi önerisinin ne olduğunu da açıkladı. 

Dr. Eğilmez’in “Merkez Bankası Faizi Kaç Puan Artırır?” başlıklı yazısının ilgili bölümü şu şekilde: 

İlk senaryo: Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 8,5’den enflasyon düzeyine yani yüzde 40’a yükselttiğini düşünelim. Bu durumda Türk Lirası yeniden yatırım yapılabilir bir araç haline gelir, yabancı paradan dönüşler hızlanır, bankalardaki TL tasarruf mevduatı artar. Faizin açıklanan enflasyondan yüksek düzeye çıkması nedeniyle otomobile, konuta, borsaya ve altına yönelik talep geriler, ülkenin risk primi (CDS primi) düşer. Bunun sonucu olarak TL, yabancı paralara karşı değerlenir, kur geriler, yabancı yatırımlar ekonomiye girmeye başlar, borç verenler de daha çok borç vermeye yönelirler. Merkez Bankası rezervleri artmaya başlar. Ülkeye yönelik ilgi artınca dış borçlanmanın faizi de düşüşe geçer. Bu pozitif gelişmeye karşılık negatif bazı gelişmeler de ortaya çıkar. Örneğin sıcak para yeniden ekonomide egemen hale gelir ve para politikasının önemli bir kısıtı olur. Faizlerde ki yükselme bankaların elindeki düşük faizli devlet tahvillerini işe yaramaz varlıklar haline dönüştürür, bankalar zarar eder. Merkez Bankası’nın bu sert faiz artırımı bankaların da faizleri artırmasına yol açar. Bankaların faizleri artırması ve dönmeyen kredilerin peşine düşmesiyle zombi şirketlerin çoğu batar, bankaların kredi batıkları yükselir, KOBİ’ler faiz yükü nedeniyle zor duruma düşer. Kredi kullanmış bireyler sıkıntıya girerler, kurdaki düşüş nedeniyle ihracat düşer ithalat iyice artar, zaten yüksek olan cari açık iyice yükselir.”

İkinci senaryo: Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 8,5’den yüzde 15 düzeyine yükselttiğini düşünelim. Bu artış, son dönemde yaratılan yüksek artış beklentilerinin yarattığı beklenti tuzağı nedeniyle ‘dağ fare yarattı’ yorumuna yol açabilir. Herhangi bir olumlu sonuç yaratamayacağı gibi ilerleyen sürede olumsuz beklentilerin artmasına yol açabilir. Bu çapta bir artışla ülkeye yabancı yatırımcı gelmez, bankalar bir miktar negatif etkilense de bu etkilenme fazla olmaz. Zombi şirketlerin zombiliği su yüzüne çıkar, KOBİ’ler biraz daha sıkıntıya girer. Kur fazla geriye gitmeyeceği için ihracat ve ithalat çok fazla etkilenmez. Böyle bir faiz artırımı faizi hiç artırmamaya göre beklentilerini haksız çıkaracağı için ilerleyen günlerde daha olumsuz sonuçlara yol açabilir.”

Üçüncü senaryo: Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 15’e çıkardığını, enflasyon devam ettikçe faizi kademeli olarak artıracağını açıkladığını, eş – zamanlı olarak hükümetin yapısal reformların ilk adımlarını attığını varsayalım. Bu adımlara örnek olarak mesela İstanbul Sözleşmesinin tekrar kabul edildiğini, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’ndan yürütmenin temsilcilerini çıkarmak için yasa teklifini meclise sunduğunu ve diğer yapısal reformların planını açıkladığını varsayalım. Bu, en güçlü yaklaşımdır. Bu adımlarla TL, yabancı paralar karşısında değer kazanır. Burada da kurun gerilemesi nedeniyle bankalar, tüketiciler, reel sektör ve ihracatçı olumsuz etkilerle karşılaşır ama bu etkiler faizin kademeli artırılması nedeniyle ve yapısal reformların desteğiyle daha sınırlı kalır ve ülkeye yabancı yatırımcı girişi daha yoğun olur.

Benim önerim üçüncü senaryonun uygulanmasıdır. Çünkü her zaman dediğim gibi faiz tek başına ekonomiyi batırır ama tek başına kurtaramaz.”