Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.'nin 6 yaşından itibaren cinsel istismara maruz bırakılmasının ortaya çıkarılmasının ardından toplumun çeşitli kesimlerinden tepkilerin ardı arkası kesilmedi.

Cumhuriyet gazetesi yazarı Elçin Poyrazlar, bugünkü köşesinde 'İyi tarikat, kötü tarikat' başlıklı çarpıcı bir yazıya yer verdi.

Poyrazlar'ın yazısındaki "Tarikat yapılarında kız çocuklarının okutulmaması, bir mal gibi erkekten erkeğe verilmesi, erkek ve kız çocuklarının beyinlerinin yıkanması, ‘dini gereklilikler’ altında sömürülmeleri çocuk ve insan hakları ihlalidir. " satırları dikkat çekti.

Almanya'da “Dersim Etnografya Müzesi” girişimi Almanya'da “Dersim Etnografya Müzesi” girişimi

İşte bugünkü Türkiye gerçeğini anlatan o yazı:

"Türkiye bu hafta bir tarikat liderinin 6 yaşındaki kız çocuğunu 29 yaşındaki müridiyle ‘imam nikahıyla evlendirdiğini’ öğrendi. 

Birgün Gazetesi yazarı Timur Soykan’ın gün yüzüne çıkardığı olayda yıllarca süren tecavüz, istismar ve suç dalgasının üstünün nasıl örtüldüğünü ve tarikatların işleyişine yönelik kan donduran detayları bir kez daha okuduk hep beraber. 

Ufacık bir kız çocuğunun saçının taranarak bir erkeğin evine gönderilmesi, ‘evcilik oyunu’ altında sistematik tecavüze uğraması, bunun yıllarca sürmesi, kızın 14 yaşında faille evlendirilmesi, doktora gittiğinde ise istismarın anlaşılarak soruşturma başlatılmasına giden sürecin tanığı olduk. 

Soruşturma sürecinde 14 yaşındaki çocuğun gerçek yaşı ortaya çıkmasın diye 21 yaşında bir kadının kemik testine sokulması, çocuğun kimliğine bakılmaması, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi, gizli ellerin dosyanın kapatılması için devreye girmesini ibretle öğrendik.

Siyasi yapıya sırtını yaslayan, milyonlarca liralık bağışlar alan, dokunulmazlıkları giderek artan tarikatlara emanet edilen binlerce küçük çocuğun nasıl bir tehlike altında olduğunu çoktan biliyorduk. 

Yaşları 8-10 arasında değişen Ensar Vakfı’na bağlı yurtlarda kalan 45 çocuğun cinsel istismara uğramasını ve olayı denetlemesi gereken kamu görevlilerin terfi ettirilmesini bildiğimiz gibi. 

Bu yıl Erzurum’da yatılı bir Kuran kursunda birinin 7 çocuğa 5 ay boyunca sistematik cinsel istismarda bulunmasının ardından sorumlu pozisyondaki Diyanet İşleri’ne bağlı yurt görevlileri hakkında açılan idari soruşturmanın cezasızlıkla sonuçlanmasını izlediğimiz gibi. 

Ülkenin her yerinden çocuk tacizleri, tecavüzleri, işkence ve istismar haberleri geliyorken ‘dini değerleri’ kalkan yapan grupların sihirli bir biçimde işin içinden sıyrılmasını tekrar tekrar gördüğümüz gibi. 

Devletin kaynaklarını kullanan, giderek zenginleşen, güçlenen, denetim ve hukuktan azade tarikat yapıları içinde kadınlar ve çocuklar büyük suçların kurbanlarıdır. 

Medeni anlamda ‘çocuk evliliği’ diye bir şey olamaz.

Bunun adı çocuk istismarıdır ve suçtur. 

Tarikat yapılarında kız çocuklarının okutulmaması, bir mal gibi erkekten erkeğe verilmesi, erkek ve kız çocuklarının beyinlerinin yıkanması, ‘dini gereklilikler’ altında sömürülmeleri çocuk ve insan hakları ihlalidir. 

Tarikatların lider kadrosunun laikliğe karşı çıkmasının en büyük nedeni de mevcut hukukun o şahısların imtiyazlarını ellerinden almasıyla doğrudan ilgilidir. 

Ne kadar denetimden ve kanunlardan uzak kalırlarsa o kadar güçlenirler. 

Şimdi seçim öncesindeki atmosferde kimilerine bu tarikatların siyasi desteği cazip görünüyor. 

Kimileri bazı tarikatların ‘iyi’ olduğunu söyleyebiliyor. 

Tarikatların içindeki sözde ‘iyilik’ 6 yaşındaki bir çocuğun göz göre göre bir erkeğin istismarına maruz bırakılması kadardır. 

İyi tarikat, kötü tarikat diye bir şey yok. 

Hukuku, laikliği, kadın ve çocukları iktidar ve para için yok etmeyi kendine dava edinmiş suça bulaşmış yapılar var.

Ve bunlar toplumun bağrından temizlenmeden kimsenin rahat nefes almasına imkan yok."