"İSTANBUL'A GİT, DEDİLER"

Trabzonspor Dergisi’nin Mart sayısına açıklamalarda bulunan Aykut, Almanya’da doğduğunu belirtti. Aykut, 16 yaşında geldiği Trabzonspor’dan 18 yaşında ayrılmak zorunda kaldığını, daha sonra Maltepe, Zeytinburnuspor, Karlsruher SC II, Giresunspor ve Karşıyaka maceralarının ardından sezon başında tekrar Trabzonspor’a dönmeyi başardığını söyledi. Gelen teklifleri ve Karşıyaka Kulübü’nün, "İstanbul takımlarına git" önerisini kabul etmediğini ifade eden Aykut, küçük yaşta babasının anlattıklarıyla efsaneleştirdiği hayallerinin takımına dönmekten büyük mutluluk duyduğunu belirtti. Futbolcu olduğu için ailesinin çok mutlu olduğunu dile getiren Aykut, şöyle devam etti:

"BABAM FANATİK TRABZONSPORLU'YDU"

"Babam zaten fanatik bir Trabzonsporlu. Bu nedenle kendimi bildim bileli hayatımda Trabzonspor var. Küçüklüğüme ait fotoğraflarıma baktığınızda üzerimde hep Trabzonspor formasını görürsünüz. Ayrıca babamın da forması hep yanındadır. Küçükken yazları Almanya’dan Trabzon’a geldiğimizde ilk durağımız Mehmet Ali Yılmaz Tesisleri oluyordu. Trabzon'da maçlara gidiyorduk. Hatta o dönem futbol oynayan Ünal Karaman ve Hami Mandıralı’yla fotoğraflarımız var. Futbola bu kadar düşkün fanatik Trabzonsporlu babaya sahibim. Doğal olarak onun için en büyük mutluluk futbolcu olmam ve Trabzonspor’da forma giymem. Ona baktığımda gözlerindeki mutluluğu ve gururu görebiliyorum. Ayrıca çevremizdeki diğer akrabalarım da çok memnun."

"TRABZONSPOR KAYBEDİNCE BABAM RADYOYU KIRARDI"

Trabzonspor yenildiği zaman evde matem havası oluştuğunu hatırladığını söyleyen Aykut, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yenilgide, babam sinirini radyoyu kırarak çıkartıyordu. İşin komik tarafı bir sonraki maç öncesi babam elinde bant ve yapıştırıcılarla radyoyu tamir etmeye çalışıyordu. Radyo kırılınca babama neden bu kadar sinirlendiğini soruyor ama cevap alamıyordum. Hayatımıza Trabzonspor yön veriyordu. Kazanınca seviniyor, kaybedince üzülüyorduk. Önceleri babamın neden bu kadar sinirlendiğini, radyoyu kırdığını anlayamıyordum ancak zamanla Trabzonspor sevgisini iliklerimde hissetmeye başlayınca onu daha iyi anladım. Küçüklüğüm bu ve benzer hikayelerle geçti, diyebilirim. Babam futbolcu olmamı çok istiyordu. Beraber top oynuyorduk. Kaleye geçip bana şut attırıyordu. Babam bana sürekli Trabzonspor’un normal bir futbol takımından daha fazlasını olduğunu anlatırdı."

"KAZANDIĞIMIZDA KENDİMİ KUŞ GİBİ HİSSEDİYORUM"

Maçlardan sonra babasıyla telefonda konuştuğunu belirten Aykut, bu konuda şöyle dedi:

"Ne kadar mutlu olduğunu sesinden anlıyorum. Babama bu duyguyu yaşatmak benim için büyük gurur. Ayrıca tüm taraftarlarımıza bu mutluluğu yaşatmak çok güzel. Çünkü neler hissettiklerini çok iyi biliyorum. Sevinçlerini ve üzüntülerini çok iyi anlıyorum. Kazanılan bir maçtan sonra sokağa çıkmanın, işe gitmenin bir Trabzonsporlu'a neler hissettirdiğini çok iyi biliyorum. Bu nedenle kazandığımızda kendimi kuş gibi hissediyorum."

"KMSE FUTBOLA ‘STOPER OLACAĞIM’ HAYALİYLE BAŞLAMAZ"

Futbola ilk başlayan her çocuğun hedefinin golcü olmak olduğunu hatırlatan Aykut, "Kimse futbola (ben stoper olacağım) diye başlamaz. Bende de durum aynıydı. Almanya’da futbola başladığımda antrenörlerim beni çeşitli bölgelerde denedikten sonra orta saha oyuncusu olmamın en iyisi olacağını söylediler. Kariyerim bu mevkide devam ediyor."

Trabzonspor'un alt yapısı ve A takımında yer aldıktan sonra ayrılmanın hiç kolay olmadığını anlatan Aykut, şunları söyledi:

"Buradan ayrılmak benim için hiç kolay olmadı. Hocalarım öyle uygun gördüler ve ayrılmak durumunda kaldım. Bu işler nasip, kısmet. Ama gelinen noktada tekrar o çok sevdiğim kulübüme geri döndüm için mutluyum. Belki şu an burada olduğum için o ayrılışın hayırlı olduğunu düşünüyorum ancak tabi ki gönül isterdi ki hep burada kalsaydım. Trabzonspor’da yeniden oynama isteğini hiç aklımdan çıkarmadım. Trabzonspor benim için bir hedefti ve tekrar dönerek bu hedefime ulaştım. Ama hedefler bitmez. Şimdi takımımda büyük başarılar kazanmak istiyorum. Trabzonspor’dan sonra Maltepe ve Zeytinburnuspor’da forma giydim ama sakatlıklar şanssızlığım oldu. Ailemin yanına döndüm ve Karlsruher SC II’de bir yıl oynadım. Bu dönem bana çok iyi geldi. Kendimi toparladım. Ardından tekrar Türkiye’ye geldim ve 1 yıllık Giresunspor macerasının ardından gençleri çok seven Reha Kapsal tarafından Karşıyaka’ya transfer edildim. Transfer sonrası da ne kadar doğru bir karar verdiğimi anladım. Reha Kapsal ve Karşıyaka Kulübü gelişimime çok büyük katkı sağladı ve bir anlamda benim için dönüm noktası oldu diyebilirim."

"İNTER MAÇINI UNUTAMIYORUM"

Futbol yaşantısının en mutlu anını da aktaran Aykut, şunları söyledi:

"Inter’i mağlup ettiğimiz karşılaşmayı unutamıyorum. Trabzonspor’un tarihinde ilk kez katıldığı Şampiyonlar Ligi’ndeki ilk maçında Inter’i yenmesi ve benim de bu maçta son 5 dakikada da olsa forma giymem inanılmazdı ve unutulmazdı. Bu galibiyet kulüp tarihine altın harflerle yazıldı ve o tarihin içinde ben de varım. Bu asla unutamayacağım bir olay."

"DÖNME KARARIMDAN ÇOK MEMNUNUM"

Karşıyaka’da oynarken İstanbul takımlarından teklif aldığını belirten Aykut, son olarak şurları söyledi:

"Bunun yanında Karşıyaka yönetimi de o takımlara gitmemi istedi. Onlara hayalimde Trabzonspor’un olduğunu ve eğer Trabzonspor beni istiyorsa kesinlikle başka takımda oynamayacağımı söyledim. Bu kararımdan da çok memnunum. Ender bulunan bir taraftara sahibiz. İnsanlar en az aileleri kadar seviyorlar kulübü. Taraftarlarımızın kulübün sürekli arkasında durmasını bekliyoruz. Sonuçlar, oyuncular ve görevde kim varsa gelip geçici ve değişiklik gösterebilirler ancak kulüp her zaman kalıcıdır. Trabzonspor’u kişilere bağlı olarak değil sahiplenerek sevmek kulübe değer katar. Bana göre kulübün gerçek sahipleri taraftarlarımızdır. Bu bilinçle takımlarını desteklemeye devam etmelerini bekliyorum."

Teknik direktörü Şenol Güneş’in kendisini oynatsa da oynatmasa da her zaman çalışmak zorunda olduğunu vurgulayan Aykut, son olarak şunları söyledi:

"Forma için her zaman hazır olmam gerekir. Şenol Güneş’le çalışmak her futbolcuya nasip olmaz. Ben kendimi bu konuda şanslı görüyorum. Çok yetenekli olabilirsiniz ama teknik heyetle gerekli diyaloğu kuramazsanız verim gösteremezsiniz. Bunun en yakın örneği de Burak Yılmaz’dır. Hocam benden sürekli koşup, herkesten çok mücadele etmemi istiyor. Bende buna uygun oynamaya çalışıyorum."


ÖA(TM/AÖ) (FOTOĞRAF)