Economist Intelligence Unit, yükselişe geçen popülist partiler arasından seçimi kazananlar olabileceğini, bunun da ana akım siyasi partileri daha önce hiç akla gelmeyecek ittifaklara zorlayabileceği bildiriyor. Economist Intelligence Unit'e göre, Avrupa'nın 'demokrasi krizi' elitler ve seçmenler arasındaki uçurum.

"Avrupa politikasının merkezinde büyük fikirlerin olması gereken yerde, büyük bir boşluk var" deniyor. Seçimlere katılım oranlarının düşük olması ve geleneksel partilerin üye oranlarının düşmesi bunun başlıca nedenleri arasında.

'İstikrarsızlık unsuru'

Economist araştırmacılarına göre, Mayıs ayında sandık başına gidecek olan İngiltere "uzama potansiyeli bulunan bir siyasi istikrarsızlık döneminin eşiğinde". Hem muhafazakarlardan hem de İşçi Partisi'nden populist UKIP partisine oy kayması olacağını tahmin eden araştırmacılar, seçimlerden istikrarsız bir hükümet çıkması olasılığını her zamankinden yüksek görüyor.

Seçmen tercihlerindeki bölünme ile İngiltere'nin seçim sistemi bir araya geldiğinde, alışılageldiği gibi parlamentoda çoğunluğu elinde bulunduran tek partili hükümetler kurmayı giderek zorlaştırıyor araştırmacılara göre.

Ancak Avrupa'da artan popülizmin sandıklara nasıl yansıdığını ortaya koyacak ilk siyasi gelişme Yunanistan seçimleri olacak. Parlamentonun Aralık ayında yeni cumhurbaşkanını seçmekte başarılı olmaması nedeniyle Yunanistan'da 25 Ocak'ta genel seçime gidiliyor.

Kamuoyu yoklamaları, soldaki popülist Syriza partisinin seçimden en büyük parti olarak çıkabileceğini gösteriyor. Economist araştırmacıları "Eğer bu gerçekleşir ve Syriza bir hükümet kurabilirse, Avrupa Birliği'ne şok dalgaları gönderir ve başka yerlerde de siyasi kargaşayı tetikler" yorumunu yapıyor. "Yunanistan'da bir Syriza hükümeti kurulması, hem ülke içine hem de bölgesel olarak büyük bir istikrarsızlık unsuru yaratır. Partinin temel politikalarından birisi, borçların silinmesi olduğundan, Yunanistan'ın borç aldığı uluslararası kurumlarla ilişkisinde de neredeyse kesin diyebileceğimiz bir kriz başlatır." "2015'te seçime gidecek olan, kurulu düzen karşıtı partilerin yükselişte olduğu diğer ülkelerde, Yunanistan'da bir kargaşa dönemi daha yaşanmasının etkileri önemli olabilir."

'Göç ve kemer sıkma'

Önceden tahmin edilmesi güç sonuçlar alınabilecek diğer Avrupa seçimleri arasında Danimarka, Finlandiya, İspanya, Fransa, İsveç, Almanya ve İrlanda seçimleri sıralanıyor. Economist araştırmacıları, bu ülkelerdeki ortak paydanın popülist partilerin yükselmesi olduğunu belirterek "Euro bölgesi ile AB genelinde kurulu düzen karşıtı duygular arttı, siyasetin kesintiye uğrama riski ve kriz potansiyeli yüksek" diyor.

Araştırmacılara göre, solda, sağda ve her iki taraftan da olmayan popülist partiler, eski siyasi partiler ile geleneksel sosyal tabanları arasında açılan boşluğa yerleşiyor. Brüksel'den yönetilmeye olan itirazlar, göç ve kemer sıkma önlemleri, bu partilerin çoğunun sarıldığı konular.

'Protestolar artabilir'

Popülist hareketlerin zemin kazanmasının yanı sıra, dünyanın birçok yerinde de son yıllarda protesto gösterilerinin arttıığı gözlendi. Araştırmacılar protesto nedenleri arasındaki farklılığa dikkat çekerek, "bazıları ekonomik güçlüklere karşıydı, bazıları diktatörlüğe isyandı. Bir kısmı halkın siyasi elitlere sesini duyurma arzusunun ifadesiydi, bir ısmında hızla büyüyen gelişen ekonomilerde ortaya çıkan yeni orta sınıfların beklentilerini yansıtıyordu" diyor. Bütün bu gelişmeler, ya bunların demokrasiye tehdit oluşturup oluşturmadığı sorusunu gündeme getiriyor, ya da demokrasinin 'ayakta ve iyi olduğunu' gösteriyor.

Arap Baharını, olmadığı bir bölgede demokrasinin sıçrama tahtası olarak değerlendirirsek, şimdiye kadarki sonuçları tabii ki son derece sınırlı bir demokratik değişim ve büyük oranda kargaşa oldu. Demokrasi yanlısı hareketin örneğin Hong Kong'taki etkisi ise henüz açıklığa kavuşmadı. Protestocular, Pekin'in Hong Kong'un kendi liderini seçme şekline dair önerilerini 'sahte demokrasi' diye niteliyor.

Dünyanın en büyük nüfuslu ülkesi Çin'de ise batı tarzı bir demokrasi ufukta görünmüyor. Şimdilik, "eski" demokrasilerin önceden tahmin edilmesi güç kaderinin, dünyanın her yanındaki hükümetler ve her siyasi görüşten eylemciler tarafından dikkatle izleneceği kesin.BBC