SPD Lübeck İl Örgütü Göç ve Çeşitlilik Çalışma Grubu, düzenlemeyi “tanınma, eşit muamele ve toplumsal uyum açısından tarihi bir gelişme” olarak değerlendirdi.
Kararın özel sektörü kapsamadığı belirtildi.
Eyalet Genel ve Meslek Eğitimi, Bilim, Araştırma ve Kültür Bakanlığı ile Kuzey Almanya İslam Kültür Merkezleri Birliği arasında yapılan sözleşmede, Müslümanlara dini bayramlarını kutlayabilmeler için Kurban Bayramı ile Ramazan Bayramı’nın ik günlerinde izin verilmesi yer aldı. İslam Kültür Merkezleri Birliği’nin kendi eğtim kurumlarında imam eğitimi verilmesini de içeren sözleşmede, memurların, çalışanların ve öğrencilerin söz konusu bayram günlerinde izinli sayılmalarına yer verildi.
Konuyla ilgili Lübeck Parlamentosu üyesi Aydın Candan, anlaşmanın Müslümanların kamusal alandaki görünürlüğünü güçlendirdiğini belirterek şöyle dedi:
“Müslüman yaşamı, çeşitlilik içeren toplumumuzun ayrılmaz bir parçası. Bu anlaşma, herkesin inancının saygıyla karşılandığı bir ülke için önemli bir adım.”
Yeni düzenleme, İslami kurumlara eğitim ve kültür alanında faaliyet yürütme ve imam yetiştirme hakkı da tanıyor. Böylece Almanya’daki dini topluluklar arasında kurumsal eşitlik yönünde bir zemin oluşturuluyor.
SPD Lübeck Göç ve Çeşitlilik Çalışma Grubu Başkan Yardımcısı Meltem Gürsoy ise kararı “açık ve demokratik toplumun güçlenmesi adına önemli bir sinyal” olarak nitelendirdi.
Gürsoy, “Bu gelişme sadece Müslümanların haklarını güçlendirmekle kalmıyor, birlikte yaşamanın değerini de pekiştiriyor. Dini çeşitlilik sadece tolere edilmemeli, aktif olarak tanınmalı ve desteklenmelidir.” dedi.
Candan ve Gürsoy, devletin saygılı, kapsayıcı ve barışçıl bir birlikte yaşamı teşvik etme hedefini desteklediklerini belirtti. Her iki isim de, kamuoyundaki tartışmalarda Müslüman toplumun farklı seslerinin daha görünür hale getirilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Candan, “Almanya’daki Müslüman yaşamının çeşitliliği daha fazla görünür olmalı. Bu nedenle yalnızca belirli dini aktörlerin değil, sivil toplumun tamamının karar alma süreçlerine dâhil edilmesi gerekiyor.” dedi.
Candan ve Gürsoy, ortak bir çağrıyla sözlerini şu ifadelerle noktaladı:
“Farklı bakış açılarına alan tanıyan, temel demokratik değerlerin birlikte güçlendirildiği açık bir toplumsal diyaloğa her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.”