<p class="MsoNormal"></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;">Atay, "<b style="mso-bidi-font-weight:normal">Bu ne derin nefret</b>!" başlıklı yazısında, dizideki Şii karşıtlığına ve 'fobik' diyaloglara örnek olarak da, dizide Saray’da hizmette görünüp aslında İran hesabına çalışan ‘Acem Dilberi’ Firdevs’le (Özge Sezince) Ayasofya Camii baş vaizi ve sadrazama düşman İspirizade Hoca’nın (Mehmet Atay) gizli buluşmasındaki konuşmayı verdi. Atay'ın yazısının ilgili kısımı şöyle:</span></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;"><br /> -Kulağıma bazı şeyler geldi Hoca Efendi.</span></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;">- Ne gibi?</span></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;">- Güya vaazlarında ‘Ömer’e, ‘Osman’a iltifat edip ‘Ayşe’ için müminlerin anasıdır demişsin.</span></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;">- E, hakkında ayet var, ben n’apıym! ‘Acem’deki gibi ‘Ömer’e, ‘Osman’a, ‘Ayşe’ye hakaret edersem beni linç eder, öldürürler.</span></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;">- Benim için bir defa da olsa yapamaz mısın?!</span></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;">- O kadar ahmak değilim.”</span></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;"><b style="mso-bidi-font-weight:normal"><br /> "ÖMERE BEDDUA EDECEKSİN"</b></span></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;"><br /> Akabinde, bir yandan elindeki yılanla da oynayan Firdevs’le İspirizade’nin hain tezgâhlarını öğreniyoruz. Bitirirken, ‘Şii-fobik’ retoriğe tekrar dönülüyor:</span></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;"><br /> “- Sen, benim bilmediğim bir şeyi biliyorsun. Lütfet, bana da söyle!</span></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;">- Söylerim İspirizade! Lâkin bir şartım var.</span></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;">- Kabul ettim.</span></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;">- ‘Ömer’e beddua edeceksin!</span></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;">- Yapamam Acem dilberi, yapamam. Ahalinin önünde Hazret-i Ömer-i Fâruk’a dil uzatamam. Dil uzatıp da ateşe atamam kendimi…”</span></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;"><br /> İran’ın Ankara Büyükelçiliği’ni harekete geçirip STV’ye itiraz mektubu göndermeye sevk eden, ancak daha önemlisi kendi Şii, Caferi, Alevi yurttaşlarımızı rencide edecek mahiyette bir mezhep düşmanlığı, sosyal ırkçılık ve nefret suçu içeren bu kurgusal ‘söylem’, bununla da sınırlı değil. Bu ‘giriş’ten sonra filmin ‘gelişme’ kısmında ‘tüy dikme’ye yol alırcasına bir başka sahne çıkıyor karşımıza. Yine ‘Acem Dilberi’ Firdevs, yine İspirizade ve ek olarak da sarayın içindeki bir diğer ‘hain’, sadrazamın hiç mi hiç sevmediği damadı Kaymak Mustafa Paşa (Mehmet Aslan)… Kaymak Paşa, şehevi bir motivasyonla dokunur Firdevs’e ve şu diyaloğa şahit oluruz: “- Nikâh olmadan bir kadına dokunmaya utanmaz mısın sen Paşa?!</span></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;"><br /> - Sizde mut’a nikâhı yok mu? Yeter ki iki gönül bir arada olmayı kabul etsin… İşimizi görürüz!..</span></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;">- Ben öyle hemen kullan-at kadınlardan mıyım ki bana öyle mut’a nikâhını yakıştırırsın Paşa? Normal nikâhına alsan!..”</span></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;"><br /> Burada da bitti sanılmasın! ‘Final’de, bu topraklarda ‘Çaldıran’ sonrasında şekillenip ‘Maraş’a, ‘Çorum’a, ‘Madımak’a kadar giden yollara asırlar boyunca taş döşemiş ‘meşum’ söylem bir kez daha hortlatılıyor. Tebriz’i alan Şah Tahmasb tarafından oradaki 300 ‘Osmanlı’nın kesilen kulak ve burunlarının ahali ile devlet ricalinin dehşet dolu bakışları arasında İstanbul’un ortasına serpilmesini hazla izleyen Firdevs fısıldıyor: “Osmanlı’ymış!.. Bekleyin hele! Ne ‘Osman’ bırakıcaz buralarda, ne de ‘Ömer’… Hepinizin soyunu kurutucaz!..”</span></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;"><br /> Acaba artık ‘Tek Türkiye’, ‘Şefkat Tepe’ gibi ‘içerideki kan’dan beslenen kurgulara yavaş yavaş ekmek kalmamasından kaynaklı bir panikten mi ki STV böyle ateşle, pardon ‘acem’le oynuyor?! Yeşilçam bile zamanında bu kadarına cesaret edemedi; ‘Kahpe Bizans’ın ötesine geçip bir ‘Yılan Acem’ ‘kara-kurgu’suna yeltenmedi hiç… Her şey bir yana, ‘Şia’ya yönelik bu ‘avamî’ algı düzeyini işlerliğe sokmanın, belki popüler hedef kitleye hitap etse de dinî-İslâmî duyarlılığı ön plânda olan bir yayın kuruluşuna yakıştığı söylenebilir mi?..</span></span></p> <br />