Paris Katliamı sonrası 69 yaşındaki William Mallet adlı aşırı sağcı saldırgan, terör saldırısı değil "ırkçı saiklerle suikast düzenlemek" suçlamasıyla, tutuklu yargılanmak üzere cezaevine kondu.

Daha önce de ırkçı saldırılar düzenlediği gerekçesi ile iki kez cezaevine giren katil Mallet, sorgu hakimliğindeki ifadesinin ardından, "bir ırk, etnik köken, ulus veya dini hedef almak suretiyle cinayet ve cinayete teşebbüs ile izinsiz silah edinme ve bulundurma" suçlamasıyla tutuklandı.

Paris'teki Kürt Kültür Merkezi temsilcileri, "Derneklerimizin hedef alınması terörist ve siyasi niteliktedir" diyerek bu karara itiraz etti.

Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin de, "Bu aşamada saldırının ırkçı saiklerle işlenmiş bir cinayet gibi göründüğünü" belirtti.

PKK'Lİ KALKAN: KÜRTLER BUNA İNANMAYACAK

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, 9 Ocak katliamı ile 23 Aralık katliamının tetikçileri arasındaki benzerliğe dikkat çekerek  “Senaryo benzer senaryodur. O zaman da hastalıklı bir Türk’ün yaptığını ifade etmişlerdi. Sonra zaten öldü, dediler, netleştirmediler. Şimdi de benzer biçimde hastalıklı bir Fransa vatandaşının bunu yaptığını söylüyorlar. Bilmem ‘ırkçıymış, psikopatmış’ benzer biçimde ortamı bulandırmaya çalışıyorlar. Bunlar boş arayışlardır. Kesinlikle Kürtleri ve insanlığı bu tür yalanlarla, bu sözlerle hiç kimse inandıramayacak” ifadelerini kullandı. 

KÜRT TOPLUMU: OLAYIN ARDINDA TÜRKİYE VAR

Fransa'daki Kürt dernek ve örgütleri üç kişinin ölümüne yol açan kanlı olayın ardında Ankara hükümetinin olduğuna yer vermeleri dikkat çekti. Aynı çevreler 9 Ocak 2013 yılındaki üç Kürt kadının katliamında olduğu gibi bu kez de soruşturma dosyasının örtbas edileceğini ileri sürdüler.

Öte yandan Fransa'da solcu Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) hareketinin lideri Jean Luc-Melenchon, "cinayetin arkasında Türkiye olduğu" iddiasında bulunuyor ve saldırının "terörist ve siyasi bir saldırı" olarak ele alınması gerektiğini savunuyor.

Tüm bu tartışmalar sürerken, Türkiye'de Cumhuriyet gazetesi yazarı Mehmet Ali Güller, dünkü köşesinde çarpıcı bir yazı kaleme aldı. Güller'in, "Ortadoğu’da ABD-Fransa rekabeti" başlıklı yazısındaki konuya yönelik satırlar önümüzdeki günlerde yeni tartışmalara da kapı aralayacaktır.

İşte Güller'in yazısındaki ilgili bölüm:

"20 Aralık’ta Ürdün’de önemli bir konferans vardı: Bağdat İşbirliği ve Ortaklık Konferansı.

Bu konferansın ilki, 28 Ağustos 2021’de Irak’ın başkenti Bağdat’ta, şu dokuz ülkenin katılımıyla düzenlenmişti: Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Katar, Mısır, İran, Türkiye ve Fransa. Konferansın bölge dışı tek katılımcısı Fransa, cumhurbaşkanı düzeyinde temsil edilirken Türkiye dışişleri bakanı seviyesinde yer almıştı.

Ürdün’deki ikinci konferansa ise 12 ülke katıldı. Üç yeni katılımcı, ev sahibi Ürdün ile Umman ve Bahreyn’di. Fransa yine cumhurbaşkanı düzeyinde katılırken Türkiye’yi Amman Büyükelçisi İsmail Aramaz temsil etti!

İki konferans da genel olarak Fransa’nın Ortadoğu’da etkinlik kurma hamlesi olarak yorumlandı.

ABD-PKK/PYD-KYB TOPLANTISI

Almanya Cumhurbaşkanı İstanbul'da döner kesti Almanya Cumhurbaşkanı İstanbul'da döner kesti

İkinci Bağdat Konferansı ile aynı günde, 20 Aralık’ta, Irak’ın İran’a yakın Süleymaniye kentinde de dikkat çekici bir toplantı vardı: ABD, PKK/PYD/YPG ve KYB toplantısı...

Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) Başkanı Bafil Talabani’nin ev sahipliğinde, ABD’nin Suriye’deki birliklerinin komutanı Tümgeneral Matthew McFarlane ve omurgasını PYD/YPG’nin oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) başındaki Mazlum Abdi bir araya gelmişti. Bu toplantıya, PKK’nin çatı örgütü KCK’nin başındaki Cemil Bayık da “ulusal birliğe dönüşme çağrısı” içerikli destek mektubu göndermişti.

KYB Başkanı Bafil Talabani, ertesi gün, yani 21 Aralık’ta Suriye’ye geçmiş, Rojava’da PYD eş liderleri Asia Abdullah ve Salih Müslim’le buluşmuştu.

Talabani ailesinin, eskiden Danielle Mitterrand üzerinden Fransa ile iyi ilişkiler içinde olduğu hatırlanmalı. Ayrıca, Barzani’nin bağımsız Kürt devleti referandumuna, Baba Talabani’nin, “Biz kaderimizi tayin hakkını Federal Irak Anayasası’nda kullandık” diye karşı çıktığı da...

ABD’nin PKK ile KYB arasında ittifak girişimi olarak okunabilecek bu hamlesi, elbette Irak’ı ve Barzani’yi ilgilendirdiği kadar İran, Türkiye ve Suriye’yi de ilgilendiriyor. Hamlenin alanının, Fransa’nın siyasal tarih bağı olduğunu belirttiği Suriye’yi içerdiğini de önemle belirtelim.

MACRON’UN ABD’YE UYARILARI

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, yukarıda bahsettiğimiz İkinci Bağdat Konferansı’nın dönüş yolunda, uçakta gazetecilere çok önemli açıklamalar yaptı.

Macron, Avrupa’nın güvenlik konusunda ABD’ye bağımlılığını azaltması ve kendi savunma yeteneklerini geliştirmesi gerektiğini savundu. Ukrayna krizi nedeniyle ağırlığını kaybeden stratejik özerklik konusunu da “Yeniden düşünmeliyiz” diyerek raftan indirdi Macron...

Fransa cumhurbaşkanının kısa bir süre önce ABD’yi ziyaret ettiğini ve orada çeşitli ayrılıklara işaret ettiğini de önemle anımsatalım. Macron Ukrayna krizinin maliyetinin ve enerji boyutunun AB ve ABD için farklı seyrettiğine işaret etmiş, ABD’nin “Enflasyon Azaltma Yasası” ile çip politikasının Avrupa’ya olumsuz etkisinden şikâyet etmişti.

Köşe yazısıdaki, "küresel güç mücadelesinin çok boyutluluğu ve aktörlerin çeşitli alanlardaki rekabeti" ifadeleri ise oldukça düşündürücü.

Güller'in yazısı 'Tesadüf mu?' sorusundan sonra şu şekilde devam ediyor:

"Tüm bu olguların aynı süreçte birbirini izlemesini tesadüfle açıklayabilir miyiz? Aralarında bir bağ olduğuna dair elbette elimizde şu aşamada somut bir veri yok ancak toplamı üzerinden bir siyasal analiz de mutlaka gerekiyor.

Çünkü Ukrayna krizi bağlamında süren küresel güç mücadelesinin çok boyutluluğu ve aktörlerin çeşitli alanlardaki rekabetini, tekil olduğu gibi, bir bütünlük içerisinde de değerlendirmemiz gereken zamanlardayız..."