EKONOMİ ve Sosyal Araştırmalar Derneği’nin (Ekopolitik) Almanya’nın Köln kentinde düzenlediği “Türkiye’nin Büyük Çatısı Almanya Çalıştayı”nda diaspora perspektifinden Kürt Sorunu tartışıldı. 2008 yılından bu yana, Türkiye'deki kimlik sorunlarına ilişkin çeşitli gayriresmi diplomasi toplantıları yürüten Ekopolitik, bu toplantıların ilk Avrupa ayağına Türk ve Kürt kökenli her kesimden dernek temsilcisi ve aydın katılırken, toplantıya BDP ve PKK'dan bir temsilci katılmadı.

NH Mediapark'taki toplantıda, farklı kimlik gruplarına mensup Türkiye'den 16, Avrupa'dan ise 31 olmak üzere toplamda 46 katılımcı yer aldı. Toplantıda, Avrupa'da yaşayan Türkiye Cumhuriyeti kökenli vatandaşların kimlik, aidiyet ve entegrasyon başta olmak üzere çeşitli sorunları, Alman ve Türk hükümetlerinden beklentileri, özellikle Kürt sorunu başta olmak üzere, etnik veya dinsel kimlikle alakalı sorunlara Avrupa'daki vatandaşların yaklaşımları, Avrupa'da bu sorun çerçevesindeki örgütlenmelerin Türkiye'deki çatışma ortamı ile olan etkileşimi gibi konular masaya yatırıldı.

İki günlük çalıştayın sonunda basın toplantısı düzenleyen Ekopolitik Başkanı Tarık Çelenk şunları söyledi: “Genel olarak toplantıda öne çıkan temaların başında hem Avrupa'daki Türkiye kökenli vatandaşların gittikleri ülkelerde hem de Türkiye'deki farklı kimlik gruplarına ait vatandaşların ülkemizde karşılaştıkları 'asimilasyon-entegrasyon' politikaları ve bu grupların birbirlerini anlamaya yönelik empati kurmalarının gerekliliği yer aldı. Buna ek olarak, yakın siyasi-tarihi süreçlerde yaşanan travmalar ve bunların etkileri, 'misafir işçi' statüsü ile gelen ve artık üçüncü nesille birlikte Avrupa'da kalıcı bir hayat kuran vatandaşların politik-hukuksal düzlemlerde karşılaştıkları sorunlarla, bundan farklı olarak 1980 sonrası Türkiye'deki siyasi durum çerçevesinde Avrupa ülkelerine göç etmiş, politize olmuş vatandaşların sorunlarının benzerlik ve farklılıkları üzerinde duruldu. Kürt sorununa ilişkin olarak Türkiye ile olan duygusal bağın ya yaşanan travmalar çerçevesinde kopması ya da hala devam etmesi durumlarının yarattığı olumlu veya olumsuz etkiler ve özellikle sorunun çözümü için gerekli olan diyaloğun sağlanmasına ve toplantıların devam ettirilmesine yönelik temenniler toplantı süresince sıklıkla dile getirildi.

 Çalıştayın çok verimli geçtiğini söyleyen Çelenk, sözlerine şöyle devam etti: “Prof. Dr. Vamık Volkan'ın ağaç modeli temel alınarak yapılan bu çalışmada, ilk kısımda Avrupa ülkelerine göç etmiş farklı gruplardan vatandaşların sorunları konuşuldu. Daha sonraki kısımlarda ise başta Kürt diasporası olmak üzere, Kürt sorununa ilişkin muhatap kabul edilebilecek grupların hangileri olduğundan ve bunlara ilişkin ne tür çalışmaların yapılması gerektiğinden bahsedildi. Toplantıya BDP kanadından ve diasporada silahlı mücadeleden yana olan gruplardan temsilcilerin katılmamış olmalarının toplantının temsil gücünün yeterliliği konusunda bazı katılımcılarda yarattığı çekincelere rağmen genel olarak toplantının hedeflenen gündem maddeleri çerçevesinde çeşitli konularda farklı grupları temsil gücü de bulunan katılımcılarla verimli geçtiği toplantının farklı grupların ortak bir çözüm için diyalog adına bir araya gelmelerine ön ayak olduğu ve sürdürülebilirliğinin elzem görüldüğü sıklıkla dile getirildi.”

 2 Mart operasyonundan sonra tutuklanan eski DEP milletvekili Sedat Yurttaş, silahların susması için herkesin bu tür diyaloglara katkı sağlamasını ancak silahlar susmasa bile diyalogdan vazgeçilmemesi gerektiğini söyledi. Yurttaş konuşmasında ayrıca bu çalıştaya katılmayan BDP'yi de eleştirerek şunları söyledi:

 Bu işin konuşarak, diyalogla ve demokratik zeminde çözülmesi gerektiğine inananlardanım. Toplantı içeriği itibariyle, tartışmalar ve sonuç itibariyle  diyaloğa hizmet ettiği son derece açık. Türkiye'de Kürt sorununun çözümünde tartışmanın müzakerenin birinci derecede önem kazandığı, aslında sadece devleti siyasal mekanizmayı değil halkı ve kamuoyunu ikna eden sonuçlar yarattığını görüyoruz. Ortadoğu, Kürtler, dünya çok büyük bir değişimden geçmekte bu yeniden şekillenmede Kürtler Türkler nerede duracak nasıl davranacak bunu felaketlerle yüzyüze kalmadan yaşamadan bu güne kadar edindiğimiz bilinçle deneyimle bunu değerlendirerek, yeni bir paradigmayla çözecek bir yol bulmalıyız. Bu yolu da bulmak yakınlaşmaktan tartışmaktan insanı olarak da göz göze bakmaktan geçer.”

 

Eski MİT'çi Cevat Öneş de sorunun demokratik yollarla çözülmesi konusunda herkesin hemfikir olduğunu ve Türkiye'de yeni bir açılım ikliminin yaratılması gerektiğini belirterek şunları söyledi: “Türkiye'nin temel sorununun Türkiye'nin demokrasisine derinlik kazandırılması meselesinde bütünleştiklerini, Kürt sorununun ve PKK silahlı hareketinin çözümü konusunda bunun diyalogla empatiyle çözülmesi gerekliliği ve Türkiye'nin demokratikleşme sürecine devamlılık derinlik kazandırılarak çözülmesi konusundaki bütünleşme dikkat çekici bir durumdu. Türkiye'deki siyasal nitelikli gelişmlerin Almanya'da yaşayan vatandaşlarımızı doğrudan etkilemesini de buradaki temsilcilerin ifadesiyle bir kez daha görmüş olduk. Özellikle PKK'nın silahlarının sonlandırılabilmesi için Türkiye'de yeni bir iklim yaratılması konusu tüm temsilciler tarafından arzu edilen onaylanan bir husus. Siyasi iktidara yeni bir başlangıç yapması gerektiği de birleşilen bir konuydu. Temennimiz PKK'nın eylemlilik durumunun sonlandırılarak, silahların susturularak yeni bir açılıma imkan yaratılması meselesi Türkiye'nin öncelikli meselesi.”

 Ekopolitiğin çekirdek kadrosunda yer alan Doç. Dr. Gamze Kona ise çalıştay sonrası düzenlenen basın toplantısında şöyle konuştu: “Almanya iyi seçilmiş bir merkez onu söylemek isterim. Kürt arkadaşlar şunu söylediler 1990'lardan beri bizim şahit olduğumuz bu kadar farklı uçlarla bir araya getiren ilk toplantıydı. Bu Kürt sorununun çözümüne yarar mı hayır, bizimde zaten böyle bir hayalimiz hedefimiz yok. Biz sadece bir kişinin bile bu kulak dolgunluğuna sahip olmasını çarpı üç çarpı beş böylece toplumda bir taban oluşturması ve iyi niyet zemininin oluşturmasına yarayacaktır biz bunun peşindeyiz. Önce Türk hükümeti gerekli girişimlerde bulunsun sonra PKK silah bıraksın hayır. Burada eşit şartlarda iki taraf yok. Bir devlet bir terör örgütüyle karşı karşıya. Öncelikle PKK'nın TSK'ya dolayısıyla TC devletine karşı silahlı eylemlerini biran önce bırakıp ondan sonra da hükümetin şu sorumluluğunun devam etmesi lazım, eğer böyle bir iyi niyet girişimi başlayacaksa hükümette anayasada gerekli düzenlemelerle çok yönlü politikaların geliştirilmesi taraftarıyım. Muhatap olarak alınabilir bir hükümet herkesle görüşebilir.”

 Toplantıda farklı konulara ilişkin çeşitli çözüm önerileri de konuşuldu. Diyalogun gelişmesi, karşılıklı önyargıların kırılması için toplantıların diğer Avrupa ayaklarının İsveç, Fransa ve Belçika'da gerçekleştirilmesi, benzer toplantıların genç jenerasyonlar ile yeniden yapılması, Avrupa'da bu toplantıların sürdürülebilirliğine yönelik bir çekirdek ekibin oluşturulması ve eş zamanlı olarak bu sorunların Türkiye'de de, örneğin Diyarbakır'da da durum ne olursa olsun, silahlar susmasa da, konuşulmaya devam edilmesi önerileri sunuldu. Hak ve özgürlüklerin demokrasi çerçevesince hukuk tarafından güvenceye alınmasının öneminden sıklıkla bahsedildi. Özellikle, bir grubun hak ve özgürlükleri tartışılırken bunun genel demokratikleşme konusunda herkese eşit uzaklıkta politikalar oluşturacak şekilde ele alınmasının, örneğin Kürt sorunu tartışılırken, farklı konularda yaptıkları protestolarda tutuklanan genç öğrenci eylemcilerin de durumlarının değerlendirilip tartışılmasının gerekliliği vurgulandı. Alman ve Türk devletlerinin Avrupa'da yaşayan Türkiye kökenli vatandaşların durumlarına ilişkin, kendi aralarında şeffaf bilgi alışverişinin sağlanması, yurtdışında yaşayan Kürtler ve Alevilere ilişkin Türkiye'den ilgili bakanlıkların yetki alanlarının tahsis edilerek, Avrupa'da göç ettikleri ülkelerin hükümetlerine karşı kültürel hakları başta olmak üzere haklarının korunması konuları da öneriler arasındaydı. Çifte vatandaşlığın tanınmasına yönelik temennilerin yanı sıra, anayasa tartışmalarından çıkacak sonuçların önemi üzerinde de sıklıkla duruldu. Genel olarak, demokratikleşme ve açılım süreçlerinin yeniden değerlendirilmesi ve barışçıl çözüm önerilerinin tekrar konuşulmaya başlanmasının gerekliliğinden bahsedildi. Ek olarak, yöntemsel anlamda bir katkı olarak, temsil edilen grupların içerisine devlet, hükümet, polis akademisi gibi tarafların da alınarak toplantıların genişletilmesi de Ekopolitik'in değerlendirmesine sunuldu.