Zeki Kilercioğlu'nun anısına mücadele arkadaşı Kemal S. Çözüm yazdı:
Özellikle yenilgi dönemlerinde devrimci ilişkileri, değerleri, kişiliği yaşatmak çok zordur. Yenilginin her şeye damgasını vurduğu kaçışın, korkunun, yozlaşmanın egemen olduğu; insanların birbirine sırtını döndüğü, hatta düşman olduğu bu dönemlerde bazı insanlar vardır ki, her şey ve herkes için bir sığınak olurlar.
Yenilgi olanca tahribatına karşın onların yüreklerine nüfuz edememiş, herhangi bir tahribat yaratmamıştır. İlk günkü gibi kararlı ve umutlu, ve de ilk günün heyecanıyla devrimci görevlere hazır bir ruh haliyle kucaklarlar sizi.
Ve bunu da öyle engin teorik bilgileriyle veya ajitatif konuşmalarıyla değil, en doğal davranışlarıyla, en insani yaklaşımlarla size gösterirler. Onlarla her karşılaştığınızda, onlarla her konuştuğunuzda; yoldaşlığın, dostluğun, arkadaşlığın sıcaklığını hisseder, her şeyden önce insan olduğunuzu iliklerinize kadar duyumsarsınız.
İşte bugün kaybettiğimiz Zeki KİLERCİOĞLU bu özelliklere sahip nadir insanlarımızdan biriydi.
Covid nedeniyle 4 Mart’tan beri hastanede kontrol altında bulunan Zeki, 10 Mart sonrasında bağlandığı makineden bir daha çıkamadı ve bu sabah saat 09 sularında aramızdan ayrıldı.
Mücadele, direniş ve sürgünle tanımlanan, örnek bir yaşamı tamamlayan Zeki artık aramızda yok.
12 Mart dönemini Galatasaray Mühendislik Yüksek okulunda bir öğrenci olarak yaşayan Zeki, 12 Mart sonrasında herkesin tanıdığı Balıkesir Öğrenci Yurdu Müdürü Zeki’dir artık.
1974 sonrasında, İstanbul’daki anti-faşist devrimci mücadele açısından Balıkesir Yurdu’nun önemini birkaç cümle ile anlatmak mümkün değildir. Balıkesir yurdu uzun bir zaman boyunca ve her alandaki (okullar, fabrikalar, yoksul gecekondu mahalleleri vb.) anti-faşist mücadele ve örgütlenme çalışmalarının irtibat-dağıtım-lojistik ve hatta yönlendirme merkezi olmuştur.
Zeki tüm bu dönem boyunca ve gerek faşist saldırılar, gerekse de bürokratik engellere karşı Balıkesir Yurdu’nun bu işlevini sürdürmesi için elinden geleni yapmış, gözaltılar, işkenceler ve tutuklamalara karşın tek bir geri adım atmamıştır.
12 Eylül sonrası elinde her türlü olanak olmasına karşın bir an olsun kaçmayı aklına getirmeden mücadelenin kendisine yüklediği tüm görevleri coşkuyla üstlenmiş ve yakalanana kadar da bunu sürdürmüştür. 12 Eylül sonrasında Zeki’nin 2 yaşındaki çocuğu, yaşlı annesi ve fedakar eşiyle evinde misafir ettiği devrimci sayısı küçümsenmeyecek sayıdadır.
İçerden çıktıktan sonra mecburen geldiği Avrupa topraklarında da bir an olsun örgütsüz kalmamış, her dönem haklı ve doğru mücadelenin safında yer almış, örgütlü bir insan olmanın ötesinde kişisel ilişkilerinde de sağlam bir dost olarak sıcaklığı, fedakarlığı ve samimiyetiyle bir çok insanın yüreğini ısıtmıştır.
Böylesi insanların giderek azaldığı bir süreçte Zeki'yi kaybetmek hepimiz için gerçekten çok ağır oldu.
Unutmayacağız, Yaşatacağız!
Anısı Mücadelemize Işık Tutacaktır.