Kemal S. Çözüm yazdı:

6 Mart 1993 Tarihinde İstanbul Kartal’da bir evden 5 ceset çıkarıldı.

Bedri, Gürcan, Menekşe, Asiye ve Rıfat…

Yıllarını, ömürlerini devrimci mücadeleye vermiş, yeri doldurulamaz 5 devrimci…

Delik deşik edilmişlerdi. Bedri, Rıfat ve Gürcan’da 6’şar kurşun deliği tespit edilirken, Menekşe’de 16, Asiye’de ise 18 kurşun deliği sayılıp tutanaklara geçirilmişti.

Bu kadar merminin sıkılmasına neden olan katillerin korkusundan başka bir şey değildi.

12 Eylül’ün tüm baskısına, terörüne karşın 80’li yılların ikinci yarısından itibaren yeniden yükselen örgütlü devrimci mücadeleyi büyümeden yok etmenin oligarşi açısından temel görev haline geldiği 90’lı yıllara damgasını vuran yargısız infazlardan biriydi bu katliam.

Bu katliamın failleri, cezalandırılmak bir yana ödüllendirildi, kariyerlerinde birer ikişer basamak yükselmeye devam ettiler.

Aralarından Ayhan Çarkın gibi itirafçılar da çıktı, boy boy resimleriyle, ses kayıtlarıyla işledikleri cinayetleri, gerçekleştirdikleri katliamları, işkenceleri anlattılar. Ancak şu veya bu şekilde itirafları, ifadeleri geçersiz hale getirildi, sesleri bastırıldı.

Dahası Hanefi Avcı gibi, bu türden onlarca “operasyonu” planlayıp yönetenlerin bazıları, bu katliamları nasıl gerçekleştirdiklerini ayrıntılarıyla, neredeyse saat saat, adım adım kitaplara yazdılar. Kimse haklarında bir işlem yapmadı.

Katillerin bir kısmı öldü, bir kısmı ise beyinlerinden-güdülerinden silemedikleri korkularıyla yaşamaya devam ediyor. Geçmişlerinden, yaptıklarından, hatta isimlerinden ve belki de yüzlerinden kaçarak saklanarak yaşadıklarını sanıyorlar.

Ne yaparlarsa yapsınlar kaçamıyorlar, herkesten, her yerden kaçtıklarını sandıkları anda, daha kendilerinden bile kaçamadıklarını farkediyorlar. Adaletten çok korkuyorlar ve korkmakta da çok haklılar, çünkü, iki küçük çocuğun önünde, bu çocukların anne ve babası da dahil 5 savunmasız insanı canice kurşunladılar.

Diğer yandan 6 Mart katliamı, salt failleri açısından değil, başka yönleriyle de ülkemiz solunda tartışılmış ve hakkında çeşitli teoriler üretilmiş bir dönüm noktasıdır.

Birincisi, tüm spekülasyonları, komplo teorilerini bir kenara bırakalım, bu katliam yarattığı sonuçlarla, objektif olarak sol içi tartışmaya yapılan kanlı bir müdahale olmuştur.

İkincisi, oligarşinin asıl olarak genel devrimci karakteri-kişiliği ve ahlakı hedefler tarzda alttan alta körüklediği “ihbar” türünden söylentilerin somut bir kanıtı yoktur. Ancak Hanefi Avcı’nın kitabında vurguladığı teknik yöntemler ve bu tekniği küçümseyenlerin biraz da panik havasıyla birilerini uyarmak için yaptığı telefon konuşmalarının rolü, aydınlatılması gereken karanlık noktalardan bazılarıdır.

Tüm bunlar 6 Mart katliamının sorumlularının, dönemin siyasi iktidarı ve başta Necdet Menzir olmak üzere Hanefi Avcı ile emirlerindeki katiller sürüsü olduğu gerçeğini değiştirmez. Öyle veya böyle bu suçun failleri olarak tarihe kaydedileceklerdir.

Bedriler ise yaşıyor, hala aramızdalar. 6 Mart’tan sonra binlerce çocuğun ismi Bedri oldu, Gürcan oldu, Menekşe oldu, Asiye ve Rıfat oldu.

Öldüremediler, yok edemiyorlar, yok edemeyecekler!