„Gelişmelere ayak uydurmak, çağa ayak uydurmak“ gibi değerlendirmeleri hep duyarız. Zaman zaman çevredekilerin yaşam biçimleri de yukarıdaki değerler süzgecinden geçirilerek söz konusu yapılır.

Yaşam biçimi içinde yetişilen aileye, topluma ve de çevreye göre şekillenir. Her ailenin, her toplumun ve ülkenin kendilerine göre yeme, içme, giyinme, gezme ve de zevk aldığı uğraşılar farklıdır.

Başkasına zarar vermediği sürece herkesin istediği gibi hareket etmesi, birbirine saygılı olması insanoğlunun görevi olsa gerek. Ama … değerlendirmeler yapılırken günün getirdiklerine göre „Geri Kalmış Ülkeler“ ya da, „ Az Gelişen Ülkeler“ veya „ Gelişmiş Ülkeler“ diye sınıflandırılır. Neye göre bu değerlendirmeler yapılır!? Doğaldır ki yaşam kalitelerine göre, çağın sunduğu olanaklardan yararlanmalara göre olsa gerek.

Geriye dönüp bakılacak olursa yaya gidilen yerlere binek hayvanları, sonra kağnılar ve atlı arabalar, daha sonra motorlu arabalar, trenler; deniz yolları kullanılır oldu. Kayıklar, yelkenliler derken inanılamayacak büyüklükteki gemiler; sonra hava trafiği geliştirildi ve uçaklar, helikopterler ve dahası uzaya yolculuklar yapılır oldu.

Ulaşım sürelerinin kısalmasıyla, haberleşmenin akılalmaz şekliyle „Dünya küçüldü „ deniyor ya giyim-kuşam, hatta yiyecek-içecekler de küreselleşmedi mi!?

Bu gidişatın doğruluğu- yanlışlığı tartışılabilir ama bir şey çok önemli olsa gerek, eşyaların kullanıldığı yer ve zaman.

Bir yolcu,

-Ata binerken kullandığı heybeyi arabaya binerken kullanması normal karşılanabilir mi!?

-Uçağa binerken çuvalla veya plastik torbalarla giyecek ve yiyecek taşıması vb. uygun olabilir mi!?

-Uçak personeli tarafından tekerlekli sandalye ile taşınan hasta eşinin yanıbaşında iki elinde plastik torbalarla uçağa binen yolcuların uzun yıllardır gelişmiş bir ülkede yaşadıklarına insan inanabilir mi!?

-Elli - altmış yıl önce özellikle Anadolu'nun kırsal kesimlerinde halkın kullandığı deriden veya kıldan yapılan sırt çantasından (Dağarcık) esinlenerek yapılan çantalar veya el çantaları çok pahalı birşey de değil onu taşıyamazlar mı!?

-Topuklara kadar uzun elbiselerin üzerine dizlere kadar inen paltolar birbirleriyle aynı uzunlukta giyilemez mi!?

-Artık bu uygun olmayan görüntülerden vazgeçme zamanı daha hala gelmedi mi!?


Kalabalık bir ortamda ayağa kalkamayacak durumdaki Adamın eşine „ Bana bağırarak konuşma Karı“ diye kendisinin de çevresindekilerin duyacağı şekilde sesli ikazını anlamak mümkün mü!? Yetişkinlerin sergilediği olumsuzlukları örnek alan gençlerde aynı davranışları sergiliyorlar.

Ulaşım araçlarında ve sokaklarda saldırgan davranışları, küfürlü ve çevreyi rahatsız edecek şekilde sesli konuşmaları da küçümsenecek boyutta görünmüyor.

Hamburg'da yolcu taşıyan değişik ülkelerden gelen „Taxi“ciler var. Bunlar bile 50-60 yıldır Hamburg'da yaşamakta olan Türkiye insanın inanılmaz yüklerinin görünümlerine inanamadıklarını fırsat bulduklarında söylemeden daha doğrusu yakınmadan edemiyorlar ama getirilenlerden beklentilerini de gizlemiyenlerle karşılaşılıyor.“Siz vatandan birşeyler getirmediniz mi? Gelenler getirdikleri çok güzel yiyecekleri bize de veriyorlar.“ diyerek beklentilerini, alıştırıldıklarını ifade ediyorlar. İnsanların vatanlarından taşıdıkları yiyeceklere alıştıran davranışları görüntülenen „aşağılık kompleksi“ den mi kaynaklanmaktadır acaba!?

Üzerinde durulabilecek yukarıdaki benzer örnekler çoğaltılabilir ama artık günümüzde bu görüntüleri gidermenin yolları üzerinde durulması gerekmez mi!?

Bunu da yapacak iyi yetişmekte olan gençlerden başka kimse olamaz sanırım. Kapalılık, açıklık değil sorun, sorun insanların sergiledikleri olumsuz imaj olsa gerek.

Çoğu gençler bu olumsuz görüntüleri sergilemiyorlar ama Ninelerine, Dedelerine veya Ailelerine de uyarıda bulunamazlar mı!? Bazan küçükler büyüklerden, bazan da büyükler küçüklerden çok şeyler öğrenirler. Bırakın çevreden, kendi çocuklarından öğrenmeyi; torunlardan bile çok güzel şeyler öğrenilebilir; yeterki öğretmeye, öğrenmeye açık olunsun.

Özellikle Anadolu insanının yolculuklarda ve de sokaklarda sergiledikleri manzaralar gençlerin olumlu önayak olmasıyla, eleştirileriyle çok olumluya dönüştürülebileceğine inanıyorum.

HH, 28.11.2015