Soyguna, ‘takipsizlik’ kararı!

Sevgili okuyucular,

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük, yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma, kamu mallarını talan etmek suçundan, ‘yargılanan’ düzenbazlara; Türkiye cumhuriyeti yargısı tarafından, ‘takipsizlik’ kararı verildi.

Bu ne anlama gelmektedir? Devleti dolandırmak, kamu mallarını talan etmek, ihaleye fesat karıştırmak, rüşvet vermek, ayakkabı kutularında milyonlarca ABD dolarını saklamak, bankaların içini boşaltmak, suç değil artık.

Ama bir tek farkla, yandaş olmak, medya için yaratılan havuza dolar aktarmak, dindar görünüp, ‘’milletin anasını s……..’’ ‘kindar’ yetiştirip, gerektiğinde IŞİD gibi çetelere, canilere yardım etmek esas alındığında mümkündür.

Yeni Türkiye’nin, ‘yeni’ yüzü. AKP devletinin, Türkiye toplumuna, ‘yeni’ hediyesi, ülkemiz için, hayırlı ve uğurlu’ olsun.

Kamu mallarını talan etmek isteyenlere duyurulur. İhaleye fesat karıştırmak isteyenlere, duyurulur. Rüşvet almak isteyenlere, duyurulur. Yolsuzluk yapmak isteyenlere duyurulur. Nu topu gibi bir çocuğunuz daha oldu. Kendinizi yeniden, talana, rüşvete, yolsuzluğa hazırlayın…….

Soygunculara, ‘takipsizlik’ kararı veren mahkemelerin ileri sürdüğü gerekçesini anlamak için, ‘kâhin’ olmak gerekmektedir. İşte size, ‘yeni’ Türkiye’nin, mahkemelerinin, yargı kurumlarının insan aklıyla dalga geçen, Türkiye toplumu, ‘aptal’ yerine, ‘koyan’ kararı.

17 Aralık 2013 yılında, yolsuzluk, ‘operasyonunda’ ‘’suç unsuru oluşmamış’’ ‘’deliller usulüne uygun toplanmamış’’ davaya bakan savcının iddiasına bakalım; ‘’Terör ve Örgütlü Suçlar Birimi Savcısı Ekrem Aydıner, 17 Aralık "Rüşvet ve Yolsuzluk" soruşturmasına 305 gün sonra takipsizlik kararı verdi. 65 sayfalık takipsizlik kararında, işadamı Reza Sarraf, eski Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan ile eski İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler ve eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Kaan Çağlayan'ın da aralarında bulunduğu 53 kişi hakkında "Usulüne uygun delil toplanmadığı, suçun unsurlarının oluşmadığı ve herhangi bir örgüte rastlanmadığı"...

Gözünüz aydın; Zaten Türk yargısı, savcı Ekrem Aydıner, ne zaman, ‘suç unsuru’ aradı, ‘usulüne uygun delil’ aradı, ‘herhangi bir örgüt’ aradı da, tüm ‘uğraşlarına rağmen’ bir şeyler bulamadı?

Çok basit, Türkiye yargısı, mahkemelerinin ‘suç’ unsuru ararken, örgütlü ‘suç’ ararken, usulüne ‘uygun’ delil ararken, nasıl davrandığını, bu konudaki, ‘başarılarının’ örneklerini sıralarsak, nelere rastlayacağımızı tahmin dahi etmek istemiyoruz.

İnsan bazen hafızasını kısaca yoklama gereğini gösterdiğinde; muhtelif toplumsal olaylarda, polise, taş atan çocuklara verilen cezalar, bu vb. vakalarda aranan, ‘usulüne uygun deliller’ ‘suç unsuru’ aramak, arkasında örgüt ‘aramak’ için gösterilen çabalar, ne çabuk unutuldu.

Sadece açlığını gidermek, karnını doyurmak için, fırından ekmek, ‘çalan’ çocuklara verilen cezalar, Türkiye Cumhuriyeti'nde değil de, değil de, patogonyada mı, yaşandı? Daha sonraları bu çocukların çektiği çileler, Pozantı ceza evi, vb. yerlerde yaşananlar, hafızalrdan hnüz silinmedi, tazeliğini hala korumaktadır.

Öyle ya, bu çocuklar, bakanların, iş adamlarının, havuz medyasında dolar deryalarında yüzenlerin çocukları değiller. Evlerinde, milyonlarca dolarları, ‘sıfırlayacak’ kasalar bulunmamaktadır. Ayakkabı kutusu dahi alacak paraları yoktur. Türkiye Cumhuriyeti devletinin, dolandırıp, ihalelere fesat karıştırıp, bankaların içini boşaltıp, rüşvet alıp, dolandırıcılık yapmamışlar.

 En büyük, ‘suç’ları da, bütün bunları yapmamak, doğarken, bu dünya ya, gelirken ailelerini, kendilerinin seçme hakkı olmamasıdır.

Evet, ‘yeni’ Türkiye, ‘demokrasi’ yolunda ilerleyen Türkiye, ‘güvenlikli’ Türkiye dendiğinde akla gelen ilk cümle, kim için, yeni? Kim için demokrasi? Kim için güvenlikli? Sorusu akla gelmektedir.

Bir gerçeğin altını kalın kalemle çizmek durumundayız. Bu akla ziyan veren mahkeme kararı, Türkiye halkları, toplumsal güçleri açısından hiçbir şey ifade etmemektedir. Çivisi çıkmış, kokuşmuş bu sistemde, yolsuzluklar, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma, talan, vb. suçların mevcut düzende, cezai yaptırım karşılığı olmayabilir. Mahkemeler, Savcılar, ‘takipsizlik’ kararları verebilirler.

Türkiye halklarının, toplumsal güçlerinin adaleti, vicdanları bu kararınızı asla tanımayacaktır. Bir gün mutlaka ama mutlaka, kendi adaletlerini, adil ve demokratik çerçevede uygulayacağı bir süreç yaşanacaktır.

Bu asla unutulmamalıdır!

Bir sonraki yazımda buluşmak üzere,

18 Ekim  2014

Face:aliekber.pektas

Twitter: @AliekberP