Bugün öyle bir hüzünlüyüm ki, seher yeli sesini kulağıma fısıldasa tutamam kendimi, ağlarım; sel olup akar gözyaşlarım. Bugün beni bırakıp gidişinin kaçıncı yıl dönümü bilmiyorum. O kadar uzun yıllar oldu ki saymayı bile unuttum. Ama gittiğin günü de seni de asla unutamadım.
İşte böyle hüzünlü bir günde Sefil Baykuş türküsü gelir aklıma. Bende, onarılması güç, hüzün dolu bir anısı vardır bu türkünün. Karslı Âşık Hıfzı tarafından Anadolu’ya adanmış, hüzünlü bir öykünün türküsüdür.
Keban Barajı’nın henüz yapılmadığı yıllardı. Abim Elazığ’dan Âşık Gülabi’nin Sefil Baykuş plağını getirmişti. Yeni çıkmış döner pikapların üzerine koyup çalar, dinlerlerdi.
Köyün üst tarafından Guzova köylerine giden bir yol vardır. Gazi Bey mevkiinde yol biraz kıvrımlıdır; kenarlarında büyük iğde ve söğüt ağaçları vardır. Karşıdan gelen araçlar görünmezdi. İşte tam orada bir kamyonetle bir kamyon çarpışmıştı. Kamyonet Karayolları’na aitti. İçindeki gencecik bir mühendis hayatını kaybetmişti. Yanındaki şoför, yeni nişanlı olduğunu söylemişti.
Rahmetli anamın Sefil Baykuş türküsünü dinleyerek saatlerce ağladığını ilk kez o zaman görmüştüm. “Allah anasına babasına sabırlar versin,” deyip ağlıyordu.
Hafta sonuydu. Tam tamına iki gün cenaze orada kaldı. Sonra savcı ve doktor gelmişti; daha sonra cenazeyi kaldırdılar. Bu iki gün içerisinde annemin bu kadar ağladığını bir daha, ölene kadar, görmedim.
Sefil baykuş ne yatarsın burada
Yok mudur vatanın, illerin hani…
Evet, selvi boylum, kara bahtlım… İşte ben de içten içe hep ağlıyorum gidişinden beri. Yüzünü göremediğim gibi sesini de duyamaz oldum. Nerede olduğunu biliyorum ama hastasın mı, sağlıklı mısın, bilemiyorum. Yaşayıp yaşamadığından bile haberdar değilim. Ama seni, yıllar önceki hâlinle hatırlayarak özlüyorum.
Beni bu kadar acıya boğmanın vebalini bir gün çekeceğini biliyorum ama onu da göreceğimi sanmıyorum. Çünkü zaman, her şeyimizi çaldığı gibi sağlığımızı da alıp götürdü. Aramızdaki bu sevdanın hep gizli kalmasını istemiştin; öyle de oldu. Kimseler bilmedi ama ayrılık yüreğime ateş düşürdü.
Sana Sefil Baykuş türküsünün iki mısrasıyla veda etmek istiyorum:
Küskün müsün, selamımı almazsın…
Öten şeyda bülbül, dillerin hani…