SEÇİMDEN SONRA DA NORMAL OLMAZ

Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerin yakın geçmişini anlatmak gerekmiyor, bilinen şeyler. AKP yönetimi her zaman olduğu gibi nereye kadar gidebileceğini denedi ve Almanya’nın ekonomik önlemleriyle karşılaşmaya başlayınca da tornistan etti. Başbakan, “Almanya firmalarını kendi firmalarımız olarak görüyoruz” dedi ama bunun karşı tarafı etkilediğini sanmıyorum.

Ardından Gümrük Birliği Anlaşması’nın yenilenmemesi gündeme geldi ve bu liste artarak sürecek gibi görünüyor. Erdoğan ve AKP’nin iddiasına göre “Bütün bunlar Almanya’da Eylül ayında yapılacak genel seçimle ilgilidir, seçim bitince ilişkiler normale dönecektir.”

Başkalarını da kendileri gibi sanıyorlar herhalde…

Erdoğan ve AKP referandum öncesinde Almanya, Avusturya ve Hollanda’ya yönelik olarak epeyce sert ve suçlayıcı bir söylem kullanmıştı; referandum sonrasında “unutalım bunları” denildi ama insanların unutmaya niyeti bulunmuyor.

Bizde aile hayatında da adettir; bir taraf ağzına geleni söyler, ardından işlerin ciddiye bindiğini görünce geri adım atmaya başlar. Bu yöntem genellikle tutar çünkü karşı taraftaki de farklı bir anlayışa sahip değildir.

Almanya’da bulunan çok sayıda AKP yandaşının bugüne kadar şu gerçeği Erdoğan ve AKP’ye iletmiş olması gerekirdi: Alman halkı Erdoğan’dan nefret ediyor! Bu nefreti yanlış bulabilirsiniz ama bu durum gerçeği değiştirmiyor.

Almanya’da hiçbir partinin genel seçim sonrasında da bu nefreti dikkate almadan adım atması mümkün değildir. Tersi durumda sert eleştiriler sadece muhalefetten değil halktan da geliyor.

Bu nefretin çok sayıda nedeni olmakla birlikte iki tanesi temeldir denilebilir: nazi suçlaması ile Deniz Yücel’in rehin tutulması…

Bir halk gazetecisine sahip çıkıyor. Deniz Yücel’in çalıştığı Die Welt yönetimi de Türkiye’yi AİHM’ne şikayet etti, Alman hükümeti bu şikayeti desteklediğini açıkladı.

Sonucun ne olacağı önemli değildir, önemli olan gösterilen tavırdır.

Türkiye ile Almanya arasındaki yoğun ekonomik işbirliği sürüyor ve AKP de bu ilişkinin zarar görmemesi için daha da geri adımlar atmaya hazır görünüyor. Sorun, gelişmenin tıkanmış olmasıdır. Almanya Türkiye için en önemli ekonomik partnerdir ve ülke ekonomisi gelişmenin tıkanmasından bile etkilenir.

Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki ilişkinin gelişmesi de Almanya’nın tutumuna bağlıdır. Almanya’nın kesinlikle hayır dediği bir adım AB tarafından atılamaz. Türkiye bazı AB üyeleriyle iyi ilişkilerini sürdürebilir ama belirleyici olan Almanya’dır.

İşin kötü tarafı AKP’nin Almanya’da yaslanabileceği politik bir güç de bulunmuyor. İktidar partisi sertlikten yana ama Türkiye’ye karşı yumuşak olmakla eleştiriliyor. SPD daha da sert olunmasından yana… Sol Parti de öyle… Liberal Parti’nin bunların arasından muhalif bir ses çıkarması beklenemez.

Geçen yıl ve bu yıl Alman turistler Türkiye’ye rağbet etmediler. Yunanistan dolup taştı, İspanya da öyle… O kadar ki “daha fazla turistin gelmemesi” yönünde talepler duyulmaya başlandı. Gelecek yıl için durumun değişik olacağını gösteren belirti bulunmuyor.

Türkiye’ye başka ülkelerden turistler geliyor olabilir, Almanlar büyük oranda gelmiyorlar.

Bir halka küfrettiğiniz zaman size karşı nefret duyulması normaldir, sonuçta herkes bizdeki gibi balık hafızalı da değildir. Dini imanı para olanlar Almanya’da da bulunuyor ama Türkiye fiyatları düşürünce oraya akın edenler yine de fazla olmuyor.

Türkiye ile Almanya arasındaki politik soğukluğun ve bunun sonuçlarının seçimden sonra önemli oranda değişeceğini sanmıyorum.