SEÇİM SONUÇLARI VE GÖÇMEN SORUNU

Almanya’da Federal Parlamento  seçiminin sonuçları ve partilerin aldıkları oylar ve milletvekili sayıları söyle sıralanmıştır. 

İlk sonuçlara göre SPD'nin oy oranı yüzde 25,7.  CDU/CSU Birlik partilerinin oy oranı ise yüzde 24,1. Üçüncü sırada yüzde 14,8 oy oranı ile Yeşiller yer alıyor. Yeşiller’i yüzde 11,5 oy oranı ile Hür Demokrat Parti (FDP), yüzde 10,3 oy oranı ile sağ popülist Almanya İçin Alternatif (AfD) ve yüzde 4,9 ile Sol Parti izliyor. Buna göre SPD'nin federal mecliste 205, Birlik partilerinin 194, Yeşiller ’in 117, FDP’nin 91, AfD’nin 82 ve Sol Parti’nin de 39 sandalyesi olması bekleniyor. 

Koalisyon imkânları için ilk etapta SPD ve CDU büyük koalisyonu ya da SPD, FDP ve Yeşiller'in yer aldığı, Olaf Scholz’un Başbakanlığında bir hükümet kurulabilir. 

Bir başka olasılık ise CDU, FDP, Yeşiller koalisyonu. Yani Armin Laschet'in Başbakanlığında bir Hükümet, 

Göçmenler acısından, Federal seçimin sonuçlarına göre; Alman vatandaşlığı olan yabancı kökenlilerin federal seçime katılım oranın düşük olduğu ifade edilmektedir. 

Bu sonucun alınmasında; yabancı dernek ve federasyonların, seçimlerde göçmenleri yeterince mobilize edememeleri rol oynamıştır.  

7 Milyonun üzerinde göçmen kökenli seçmen olmasına rağmen seçime katılım oranı düşük oldu. 

Edinilen bilgilere göre yabancı kökenli adayların sadece arkadaş ve tanıdık çevrelerinden, az sayıda kişi seçime katılmış bulunuyor. 

Türk ve Kürt seçmenlerin içinde de seçime katılım oranı düşük olmuştur. 

Göçmen kökenli gençlerden 2000 yılında Almanya da doğanların çifte vatandaşlık hakkı olmasına rağmen, kendi ülkelerinin seçimlerine ve Federal seçimlere fazla ilgi duymuyorlar. 

Bunun, göçmenlerin yasadığı süreç, verilmeyen demokratik hakları ve çeşitli nedenlerle ilgili olduğu düşünülmektedir. 

Yıllardır bu ülkede yaşayan birinci nesil göçmenler, seçme-seçilme hakkı verildiği için buradaki seçim sistemine entegre olamadılar. 

İkinci, üçüncü nesil de  yine böyledir. Bunlar da seçme-seçilme, hakkı olmadığı için seçimlere hiç ilgi duymadılar ve politize olamadılar. 

2000 yılında doğanlar da diğer nesilerden politik bir gelenek göremedikleri için seçime ilgi duymadılar. 

Diğer yanda, Alman partileri de göçmenleri başlangıçta sadece çalışan misafir iş gücü olarak gördüler. 

SPD başlangıçta, Alman vatandaşlığını almış birinci neslin azda olsa oylarını alabiliyordu. Bu nesil neredeyse önemli oranda yok olup gitmiştir. 

3. ve 4. nesil göçmen kökenliler içinde, hemen hemen tüm partilere oy verenlerin olduğunu az da olsalar görüyoruz. 

Bundan sonra Demokrat partilerin Alman vatandaşlığına geçmiş göçmenlere karşı yeni bir  politik anlayışla ve yöntemle yaklaşmaları gerektiğine inanıyorum. 

Partilerin bu konuda göçmen içerikli programlar hazırlamaları gerekiyor. 

Seçimlerde azınlık yani göçmen kotası uygulamaları gerekiyor. Bunun, çözüm olacağı konusunda garanti verilemez ama denemekte fayda vardır. 

Almanya, kendinin bir göçmen ülkesi olduğunu artık yaşamın tüm alanlarında kabul etmesi gerekiyor. Sadece göçmen ülkesi olduklarını kabullenip, soruna köklü çözüm getirmemeleri halinde, göçmenleri tüm sorunları ile baş başa bırakmış olurlar sadece. 

Bu durumda, toplumun örgütlemesinde yeni programlar ve tek ulus anlayışına göre değil de çok ulusluluk anlayışına göre örgütlenmek gerekir. 

Bu yapılmadığı sürece, göçmen azınlığın topumun içine çekilemeyip, politik bilinçten mahrum bırakılacağına inanıyorum. 

Şimdiye kadar göçmenler sadece seçim zamanı varlığı göz önünde bulunduruldu. 

Fakat görüldü ki, bu metot ve yöntemin, Alman vatandaşlığını almış göçmen kökenliler üzerinde (seçimlerde de) bir etkisinin olmadığı ortaya çıktı. 

Bu konuda tüm partiler, çok ulusluluk olgusu ile yeni programlar ve ülkede yasayan göçmen azınlığın sorunları doğrultusunda yeni açılımlar yapmaları gerekiyor. 

Bunlar olmadığı sürece göçmenler toplum dışında yaşamlarını sürdürecekler ve kendilerinin yalnız bırakıldığı düşüncesi ile yasayacaktır. 

Partiler, göçmen azınlık sorununa, fazla zaman kaybetmeden köklü çözümler sunmaları gerekir.