Reklamın ve saltanatın böylesi…




Sevgili okuyucularım, önceki akşam İstanbul’da Fenerbahçe-İstanbul Büyükşehir Belediyesi futbol takımlarının maçı oynanacak. Maç öncesinde Lig tv ekranlarından reklam yayınlanmaya başlanıyor:

“12.12.12, 112 dev tesis hizmete alınıyor. Sayın Başbakanımız tarafından…”
Maç başlamak üzere. Hakemler ve oyuncular sahaya çıkıyor. İki takım futbolcularının elinde dev bir pankart…
Üzerinde yine aynı şeyler yazılı. Fenerbahçe seyircisi bu pankartı ıslıkla protesto ediyor. İktidar gücünü kullanıp spora bile siyaseti böylesine açık açık sokan zihniyeti protesto ediyor.
Dün Devlet Su İşleri’nin internet sitesine girip bu ilanın tam metnini gördüm. Aynen şöyle:
“Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle 12.12.12 saat 12. 112 dev tesis hizmete alınıyor. 16 milyarlık yatırım.” Sözünü ettikleri tesislerin hiçbiri yeni değil. Bazıları yıllar önce açılmış, bazıları zaten bitmemiş durumda. Peki amaçları ne?
Takvim ve rakam oyunu ile propaganda yapmak.
Pek çok insan belli günlerde evlenmek, ya da çocuğunun o günlerde doğması için önceden hesap yapmıştı. 11.11.2011, ya da 12.12.2012 gibi.
Ama bugüne kadar hiç kimsenin aklına bu rakamların bunların siyasi propagandası için kullanılacağı gelmemişti. 10 yıllık iktidarları döneminde bir tek barajın temelini atamayanlar, bir tek barajı tamamlaması mümkün olmayanlar, şimdi takvim rakamlarına sığınıp işi siyasete alet ediyorlar.
Üstelik stadyumları, sporu bile kullanmaktan utanmayarak.

* * *

Reklama değindik, şimdi gelelim işin saltanat boyutuna. Saltanat denildiğinde işin içine en büyük yolsuzluklar giriyor. Yandaşlar bu yolla vurgun vuruyor, devletin ve milletin parası yerli ve yabancı işbirlikçilere böyle peşkeş çekiliyor.
Dün bizim gazetede “Devlet malı deniz” manşeti ile bazı kamu binalarının fotoğraflarını gördünüz.
Bunlar yandaş kişi ve şirketlerden kiralanan, ya da satın alınan binalar.
Bu en lüks binalar ya Bakanlık binası, ya da kendi adamlarına lojman olarak kiralanıyor. Her ay bunlara trilyonlarca Törkiş lira para ödeniyor. Bu beyler, bu AKP kodamanları en büyük saltanatı sürerken, fakir fukara ahaliye beleş kömür torbası, nohut makarna paketleri
dağıtarak insanların gazını almaya kalkışıyor. Kodamanların altında son model Mercedes, Audi makam araçları…
Bakanlık binaları yeni, gıcır gıcır… İçleri ünlü mimarlar tarafından yeniden elden geçiyor, ithal malı malzemelerle donatılıyor.

* * *

Tayyip’in Hariciye Nazırı olan Davutoğlu Ahmet isimli şahıs için Ankara’da, Kırlangıç Sokak’ta Hattat Ailesi’nden kiralanan beş katlı süper lüks villaya ayda 51 bin Törkiş lira kira ödendiğini artık bilmeyen kalmadı.
Bu neyin konutudur, neyin kirasıdır kardeşim?.. Bu nasıl iştir?
Nasıl bir lüks, nasıl bir saltanat ve şatafattır?
Adamın villasında aşçılar, hizmetçiler, uşaklar,
korumalar, özel sekreterler görev yapıyor. Mobilyalar gıcır. Hepsinin maaşları bizim kesemizden çıkıyor.
Bu kira rezaletini aylar önce ortaya çıkarmıştım ve sonrasında da defalarca yazdım.
Ahmet’ten tık yok, devletten tık yok!..

* * *

Tayyip’in Meclis’teki makam odası için yeniden 330 bin Törkiş lira harcandı. Tayyip çalışmalarını İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda sürdürüyor. Altında son model araçlar, uçaklar, helikopterler…
Çankaya’da, Mustafa Kemal Atatürk’ün makamında oturmakta olan şahıs aynı durumda.
Bakanlıklar derseniz, her biri öyle. Sahip oldukları lojmanlar dört dörtlük, ödenen kiraları bir tek Allah biliyor. Biz kullar ise her şeyden habersiz yaşıyoruz.
İktidar yandaşları iki yoldan zengin ediliyor. İlki, bu kiralama ve satın alma dümenleri.
İkincisi ise çok daha vahim!
İhale dümenleri.

* * *

Sevgili okuyucularım, henüz bunlar iktidar olmamıştı. Kemal Derviş döneminde Batı dünyası ve AB’nin haklı bastırmasıyla yeni bir kurum kuruldu:
Kamu İhale Kurumu.
Bu kurum bütün kamu ihalelerini önceden inceleyecek, rüşvet, yolsuzluk olup olmadığını
belirleyecek ve özelleştirme dümenleri dahil bütün ihaleler bu incelemeler sonrasında kazanana verilecekti. Yani kısa adı KİK olan bu kuruluş, ihalenin dört dörtlük yapılıp yapılmadığına karar verecekti.
AKP 2002 yılında iktidar oldu… Ve sıra hemen geldi yandaşlarla birlikte yerli ve yabancı işbirlikçilerin, yeşil sermayenin büyük vurgunlarına… Ama ortada KİK vardı. Bu işe çözüm bulmak gerekirdi.
Çözümü en kestirme yoldan buldular.
Bugüne kadar ihale mevzuatını, başka bir deyişle KİK yasasını tam 57 (Elli yedi) kez değiştirdiler.
İhalelerin hemen hiçbiri artık bu kurumun incelemesine gitmiyor.
Kamu İhale Kurumu Başkanı Mahmut Gürses gazeteci arkadaşımız Aslı Işık’a şunları söylemiş:
“Kamunun yaptığı her 100 ihaleden sadece dördü bizim önümüze geliyor ve biz
inceliyoruz. Kamu ihale mevzuatı (AKP tarafından) 57 kanunla delindi. Böylece 60 kamu kurumunun yaptığı ihalelere (ve alımlara) istisna getirildi. Yapılan ihalelerin (ve alımların) çoğu bizim önümüze gelmiyor. Kanun çıktığı yıllarda sadece altı istisna vardı. (Genelkurmay, MİT gibi.) Bugün istisna kapsamındaki kurum sayısı 60’a çıkmış durumda. Yapılan her 100 kamu ihalesinden sadece dördü bizim önümüze geliyor. Sadece onları inceleyip karara bağlamamız mümkün oluyor.”

* * *

KİK Başkanı Mahmut Gürses’in şu sözleri başka bir ülkede olsa olay yaratır, hükümeti sallar. Bu sözlerin anlamı açıktır:
“Kamu ihale ve alımlarında yolsuzluk, yandaş zengin etmek, işi adamına vermek artık serbest!”
Korkunç bir vurgun. Türkiye soyuluyor, Türk milleti soyuluyor, bu efendiler krallar, padişahlar gibi yaşayıp saltanat sürüyor.
Bu kadar basit.
Üstelik bu rezalete AB bile karşı çıkıyor. İlerleme raporunda “İhale mevzuatı AB ilkeleriyle uyumlu değildir” deniliyor.
Ama bizimkilere sorarsanız, kim takar AB mevzuatını!.. Kendi bildikleri gibi at oynatıp
adamlarını devletin ve milletin parasıyla zengin etmek varken, bu süreç hızla çalışıp yandaşlara köşe döndürürken, kime ne AB mevzuatından!

* * *

Bakınız sevgili okuyucularım, bugün size üç kısa örnek verdim. İlki 12.12.12, saat 12, 112…
Siyasetin spora bile nasıl sokulup reklam aracı yapıldığı…
İkincisi, ödedikleri inanılmaz konut ve kurum kiraları… Tamamı yandaşlara gidiyor.
Üçüncüsü ise kamu alım ve ihalelerindeki en büyük rezalet… Ve KİK’in başına gelenler…
Peki bunları yapanlar, devletin ve milletin parasının göz göre göre lüks, saltanat ve şatafat için hortumlanmasını sağlayanlar kim?
Her gün Allah, peygamber diyen, Müslümanlık taslayıp o yolla vatandaş oylarını cebe atmayı başaran, vatandaşı nohut-bulgur-makarna paketi ile avutan uyanıklar!
Benim inim inim inleyen vatandaşım bir de başımızdakilerin marifetlerine ve yaşantısına baksın, oyunu bundan sonra da “O Müslümanlara” vermeye devam etsin!

SÖZCÜ- EMİN ÇÖLAŞAN