Kürt liderleri neden erken havlu attı?

"Kürd ulusal mücadelesi çok sağlam bir zeminde gelişmemiştir. Bu kadar gelişmiş olmasının temel sebebi ise, bu hareketin üstün görüş ve taktikleri nedeniyle değil, Türk, Arap ve İran'ın uyguladığı ırkçı politikaları ve katliamları sonucudur."

Kürd ulusal mücadelesi, APO, DEM yöneticileri ve kimi devrimci gruplar tarafından sona erdirilmiş bulunuyor. Bunu da: "barışa gidiyoruz" diyerek yapıyorlar. Onlara göre ABD-İsrail-Bahçeli ve Erdoğan, Kürd ulusunun hak ve özgürlüklerini verecekmiş. Halbuki 'hak verilmez alınır'. Bakalım:

  1. Sovyetlerin yıkılmasının yarattığı şok, sadece Kürd ulus temsilcilerinin değil yüz binlerce devrimcinin safları terk etmesine yol açtı. Kürd ulusal mücadelesinde önemli yeri olan APO, bu etkiyi uluslararası polise düştüğünde şu sözlerle açıkladı: "Türk devletine yardımcı olmak istiyorum". Şimdi bu sözünü yerine getiriyor.
  2. Emperyalist kampta 1946'dan itibaren önemli değişiklikler ve gelişmeler oldu. Bu konuda ki esas gelişme, ABD'nin İngiltere'den liderliği alması ve 1949'lardan itibaren komünizme karşı önemli adımlar atmasıyla olmuştur. 1959 Küba devriminden bu yana devrimlerin olmaması, ABD'nin İngiltere ile geliştirdiği strateji ve taktiklerin bir sonucudur. Bu stratejik ve taktik adımlar sınırsız sayıda mevcut*. Fakat özü özel harp taktiğine dayanır. Hitler'in Meclisi yakıp, suçu devrimcilerin üzerine atarak onları ortadan kaldırması bir yöntem olarak benimsendi ve bu terör taktiği kendilerine bağlı tüm ülkelerde hayata geçirildi. Örneğin Endonezya'da yüzbinlerce komünist bu şekilde öldürüldü. Ülkemizde de bu taktik hep uygulanıp gelmektedir.

Sonuçta emperyalistler, 1990'da Sovyetlerin yıkılmasıyla birlikte dünya halklarının liderlerini yanlarına çekebildi: G. Afrika'da Mandela, Kürdistan'da APO ve Barzani gibi!

  1. İngiltere egemenleri, 300 yıldan fazladır İrlanda, İskoç ve Galler ulusuna otonom hakkı tanıyarak ulusal soruna Çoklu Üniter Devlet projesiyle yaklaştılar. Uluslara merkezi devletten ayrılmamaları koşuluyla her hak tanınmıştı. İşte ABD, bu sistemi dünyada hayata geçirmek için canla başla çalışıyor. Bu Taktik adım**, Irkçı G. Afrika, Irkçı Cumhuriyetçi Türkiye, bazı Arap ülkelerinde ve İran'da ki uygulananlara göre 'ileri' noktadadır. Ne var ki bu ulusların bağımsızlıkları yoktur ve Avrupa'dakilerin aksine emperyalistlerin politikalarını uygulayan köle ülkeler statüsündedirler. Tıpkı halkların tepesine binen zalim İsrail gibi olmaları istenmektedir!
  2. Kürd ulusal mücadelesi çok sağlam bir zeminde gelişmemiştir. Bu kadar gelişmiş olmasının temel sebebi ise, bu hareketin üstün görüş ve taktikleri nedeniyle değil, Türk, Arap ve İran'ın uyguladığı ırkçı politikaları ve katliamları sonucudur. PKK hareketi bu nedenle insan malzemesi konusunda sıkıntı çekmedi. Ve geçmiş mücadele tarihine baktığımızda ilk örgütlenme aşamasında, 'sol içi' terörü kullanarak ismini duyurmuş ve sivil hedeflere yönelik saldırılar ile giderek anti Marxist bir çizgiye savrulmuştu. Yani Kürd proletaryası içinde sınıfsal hiçbir etkisi yoktur. Dolayısıyla; sağlam bir zeminde inşa edilmeyen bir bina, zamanla nasıl yıkılır ise, PKK'da bu sağlam olmayan tarihsel geçmişi nedeniyle havlu atıp, ABD'ye ulusal mücadeleyi teslim etmiştir.
  3. Kitlesel olmayan Türk sosyalist gruplar ve aydınlar da bu hareketin içinde kişiliklerini Marxist anlamda koruyacak şekilde değil(Kürd örgütlenmesindeki biat kültürüne ve sivil hedeflere yönelik şiddet politikasına vb. yanlış politikalara karşı çıkmayarak), kendi zaafları ve eksikliklerini kapatmak için yer aldılar. Bu, aslında karşılıklı bir alış verişti. Kürd hareketi güç vererek meşrutiyet alırken, Türk devrimci grup ve kişiler ise, baskı gören Kürdlerin yanında durma karşılığında, milletvekilliği ve kendi zaaflarını kapatma ile ödüllerini almış oldular. Dolayısıyla bu ilişkiler, Kürd hareketinin yanlış yapmasına karşı sigorta görevini görmesi gerekirken, 'aman çıkarlarımız zedelenmesin' diyerek Kürd liderlerinin yanlışlarını destekler hale gelmiştir.
  4. Bugün gelinen aşamada Kürd ulusal mücadelesi kötürüm hale getirilmiştir. Ulusal vb. haklar APO'nun da belirttiği gibi gitmiş onun yerine Öcalan'ın da kabul ettiği Bahçeli ve Erdoğan'ın paradigması konmuştur.

Bu paradigmanın iki yüzü vardır. Birincisi; PKK'nın kendini fes etmesi ve Suriye'de Kürd güçlerinin silahlarını bırakarak gericilerle birlikte, ABD ve İsrail'in gözetimi altında bir hükümetin inşasıdır. Fakat bugün ABD-İsrail ve Türkiye arasında sorun var. RTE rejimi, Suriye'de ki iktidarın kurulmasında Kürdlerin değil, gericilerin tam hâkimiyetini isterken, ABD ve İsrail ise, Kürdlerin belirleyici olmasını istemektedir. Dolayısıyla APO'nun da katıldığı Bahçeli ve Erdoğan'ın amacı, Kürdlerin silahlarını bırakarak hükümete katılmasını sağlamaktan ibarettir. Yani Bahçeli İmralı'ya "kimse gitmezse ben 3 arkadaşımı alır giderim" demesinin arkasında bu amaç yatmaktadır.

Ki zaten Meclis Başkanlığı da bu yönde görüşmenin sonuçlarını açıkladı:

" Suriye'de 10 Mart*** mutabakatının hayata geçirilmesine yönelik sorulan sorular kapsamında beyanlar alınmıştır" denmiştir.

"Sürecin pozitif ilerletilmesi için olumlu sonuç alınmıştır" açıklamasıyla da APO'nun Bahçeli ve Erdoğan gibi düşündüğünün bir ifadesi olarak okunmalıdır. İkinci amaçta, kişisel ve siyasi kariyere dayanmaktadır: APO özgürlüğünü ve kurucu önder sıfatını, Erdoğan Kürdlerin desteğini alarak yeniden başkanlığını, Bahçeli de devlet içinde faşist örgütlenmesini ve kilit adam rolünü oynamasının devamını istemektedir

Kürd ulusunun bu 'solcu'-sağcı karışımı liderleri, emperyalistler ve hempalarının açtığı kanalda suya kapılmış gidiyorlar. Bu akıntıya Kürd ulusunu, Türk solu ve devrimcilerini de çekmeye çalışıyorlar. Bunun için ellerindeki tek silah ve koz, APO'nun Kürd ulusu üzerinde artık eskisi gibi olmayan prestiji. Bu konuda 3 yıl önce yapılmış bir anket var: Metropol Araştırmanın yaptığı anket sonucuna göre Kürd ulusunun, APO %21,2; Demirtaş ise % 51.1. oranında desteğini almış. Daha ilginci ise güncel olan: DEM partiye oy veren seçmene sormuşlar: "Meclis kürsüsünde DEM Partiyi temsilen kimin konuşmasını tercih edersiniz" Bu soruya DEM'li seçmenlerin % 88'i Demirtaş derken, % 9'u Öcalan yanıtını vermiş.(Toplum Çalışmaları Enstitüsü araştırması, 25-29 Eylül 2025, 2 bin 17 kişiyle yapılmış).

Peki, bu durumda Kürd liderler ne yapmak istiyor? Kürd halkının anadilde eğitim dâhil hiçbir hakkını dile girmeyip, APO'nun meşrutiyeti ve özgürlüğünü isteyerek, 'ulusal hakları bırakın APO'ya bakın' diyorlar.

"Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur" misali Kürd liderlerin bu nakaratı, aynı zamanda onların, ulusal kurtuluş mücadelesinde neden havlu attıklarının da bir işareti oluyor.

*Bu konuda teoripratik.com adresindeki GENİŞLEYEN EMPERYALİZMİN KIYICILIĞI VE SALTANATI NEREYE KADAR başlıklı yazıya göz atabilirsiniz.

** Bu konu oldukça önemli ve girift özellik taşımaktadır. Konu ayrı bir başlık altında ele alınacaktır.

***10 Mart mutabakatı ise, Suriye'deki Kürdlerle Şeriatçı iktidar arasında imzalanan bir entegrasyon anlaşmasıdır