KARGADAN KILAVUZ OLMAZ!..

Barzani Kürt halkının en kutsal ve en büyük hayali olan bağımsızlık sözünü telaffuz ettiğinde, Kürdistan’ın bütün parçalarında Kürt halkının yürek telleri titredi. Herkes büyük bir sevinç ve mutluluk içinde gelişmelere kulak kabarttı. İlk birkaç gün konuyu, heyecan dorukta izleyen Kürtler, daha sonra yoğun bir tartışmanın içinde buldular kendilerini. Referandum kararının alınış biçiminden, referandumun zamanlamasına ve başkaca konulara ilişkin bir dizi eleştiri yapıldı. Bu eleştirilerin içinde son derece anlamlı ve doğru eleştiriler de bulunuyordu.

Öte yanda Kürdistan referandumu, işgalci devletler ve bölgede güç ve etki sahibi olan diğer devletlerin de ilgi odağı oldu. Herkes farklı dozlarda ama referandumu desteklemeyen bir noktada konuyu ele alıyordu.

Buna rağmen Kürt halkının özgürlük özlemlerinin rüzgarıyla beslenen Barzani, referandumu gerçekleştirildi.

Tarihte tutarlı, kararlı ve bedel ödeyerek ulusal önderlik yapmış liderlerin bulunduğu bilinmektedir. Ancak Barzani’nin böyle bir ulusal önder olmadığı biliniyor. Sonuçları bilinen bir iddiayı ortaya koymak, bu iddianın gerektirdiği bedeli göze almakla mümkündür. Bedeli olduğu bilinen bir iddiaya kalkışmak, sonrada bunun gerektirdiği bedeli ödemekten kaçınmak, ancak ve ancak ciddiyetsizlik ve halkını satmak anlamına gelir ki Barzani bunu yapmıştır.

Referanduma karşı çıkan devletler, ellerindeki bütün imkanları kullanabileceklerini, referandumun ertelenmesini veya yapılmamasını istediklerinde, Barzani yüksek perdeden, bu tehditlere karşı durulacağını ifade ediyordu. Referandum karşıtlarına boyunda büyük cevaplar veriyordu. Doğrusu Barzani’nin aldığı bu tutum, sosyal konumuna ve bugüne kadar ortaya koyduğu pratiğe hiç uygun değildi. Barzani, referandum sürecinde aldığı tavırla, Kürt halkı nezdinde yaşadığı yıpranmışlığı aşabileceğini hesaplamış olmalıdır. Buna karşın Türk devletinden ve Erdoğan’dan koparak ulusal birliğe yönelmesi mümkün olabilirdi.

Referandumun yapılmasından sonra Türk devletinin çabalarının da etkisiyle, Irak ordusu ve İran’ın Irak’ta ki çetesi Haşdi Şabbi Kerkük’e saldırdığında, Barzani ve Talabani peşmergelerini geri çekerek direnmekten kaçındılar, ihanet ettiler. Barzani direnmek yerine ihanete ve teslimiyete yönelince, gerçekten bir halkın önderi olmadığını çok net biçimde göstermiş oldu.

Tarih bir kez daha gösterdi ki önderlik, ben önderim demekle veya bir statüyü, bir yetkiyi gasp ederek, insanlara hükmetmekle olunmuyor. Liderlik, hele de ezilen bir halka önderlik etmek için büyük bir öngörüye, derin bir ferasete, güçlü bir basirete ve yüksek bir fedakârlık ruhuna ihtiyaç bulunmaktadır. Ayrıca ideolojik ve siyasal olarak günün gelişmelere vakıf olacak kadar bilgi birikimine sahip olunmadan bir halka önderlik etmek mümkün değildir. Barzani ve Talabani gibi ideolojik zayıflıklar taşıyan, kendi halkının özgücü yerine başkalarına dayanmayı marifet sayan öngörüsüz kişiliklerin ezilen cefakâr ve fedakâr Kürt halkına önderlik etmeyeceği/edemeyeceği bir kez daha bu vesileyle ortaya çıkmıştır. Ezilen halklarının önderliği ancak ve ancak aynı ruhsal şekillenmeyi yaşayan, aynı ideolojik gıdayı almış olan insanların yapabileceği bir iştir.

Zaten Barzani Talabani Kürtlerin kahır ekseriyetini temsil eden bir durumda değillerdir. Ve zaten Kürtlerin büyük bir kısmının temsiliyetini yapamıyor olmaları onların bu tutarsız, güvensiz ve halka dayanmayan politikalarından kaynaklanmaktadır.

Bugün Barzani ve Talabani veya benzer durumda olan Kürt hareketleri, Kürt özgürlüğünü sağlayabilecek güç ve imkanlara sahip olmadıkları gibi son gelişmeyle Kürt halkının güvenini de kaybetmiş durumda olacaklardır. Dolayısıyla bu yapılanmalar ne bütün Kürtleri temsil edebilmekte ne de Kürt sorununu çözebilecek güç ve kabiliyete sahiptirler.

Bütün bunlara karşın, bu olan bitenlerin avantajlarının da olabileceğini kabul etmek gerekir. ‘Bir musibet bin nasihatten iyidir’ derler, bu yenilgi birçok gelişmenin başlangıcı olabilir. Öncelikle ulusal birlik sorunu bu vesileyle bir kez daha etkili ve yangın bir biçimde Kürt halkının gündemine girecektir. Bununla kalmayacak, Kürt halkının ulusal birlik ihtiyacı dayatacak ve gerçekleşmesi mümkün hale gelebilecektir. Kürt Özgürlük Hareketinin temsil ettiği özgürlük siyaseti daha güçlü bir kabul görecektir.

Yaşamın her aşaması öğreticidir. Toplumsal hayatın ayrıntıları da aynı şekilde öğreticidir. Kürdistan’da yapılan referandum ve arkasında Kerkük’ün işgal edilmesi genel olarak toplumsal önderlik konusunda özel olarak Kürt halkının önderliği ve ulusal birlik konusunda önemli derslerle doludur. Karganın kılavuz olmayacağını bu gelişme bir kez daha ve en net haliyle ortaya koymuştur. Ne mutlu ki Kürt halkını özgürlüğe taşıyacak politikaları da önderliği de örgütü de vardır.