Erdoğan Gezi’de Neden Yenildi?

Yenildi Erdoğan… 
Sadece alışık olmadığı kitlesel dirence ve yarışamadığı orantısız zekâya değil, kendi kibrine yenildi. 
İktidar denilen gözbağı, topluma verdiği gözdağının yarattığı bıkkınlığı görmesini engelledi. 
25 bin polisle ülkeye hükmedebileceğini zannetti. 
Gücünün sınırlarını görmeyen, doğru yerde çekilmeyi bilmeyen bir komutan gibi yenildi.

***

Yenildiğini gözüne, sözüne yerleşen hiddetten anlıyoruz. 
Sözünün hükmü azaldıkça, sesinin tonunun yükselmesinden… 
Herkese laf yetiştirme, her muhalifi sindirme gayretinden… 
Protesto korkusuyla meydanları kapatıp ulaşımı engellemesinden… 
Yarattığı olağanüstü hal rejiminde, polise “göstericileri vur” emri verecek kadar çaresizleşmesinden... 
Medyadan sonra sanal âlemi de kelepçelemesinden… 
Gençlere, sanatçılara, yazarlara tahammülsüzlüğünden… 
Her gittiği toplantıda karşıtlarıyla karşılaşıp bir olaya sebebiyet vermesinden… 
Devrilmeye yüz tutan her despot gibi cadı avına yeltenmesinden… 
Eridiğini gördükçe daha çok yasak getirmesinden, daha çok TOMA, polis, biber gazı istemesinden…

***

Komutanlar, düşmana yenilmez aslında; kaybetme korkusuna yenilir. Kuvvetini abarttığı veya hırsına engel olamadığı için yenilir. 
Erdoğan üçüne birden yenildi: 
Sandık desteği ve şişirilmiş meydanların alkış sesi, onu ağzından çıkanın kanun olacağı yanılgısına sürükledi. Boy aynasındaki “uzun” görüntüsüne yenildi. 
Her narsisist gibi kendine hayrandı; iktidarına karşı çıkanların hepsini düşman saydı. Kutuplaştırma kampanyasında rakiplerini çoğaltıp birleştirerek yenildi. 
Devrilirse başına geleceği fark etti. Düşme korkusuna yenildi.

***

Her eskiyen, yeninin gücünü kendi tarihinden bilir. 
Erdoğan, statükoya direnen adam” postunun çoktan delindiğini, artık kendisinin statüko haline geldiğini görüyor. 
Askeri vesayete karşıyım” diye diye bir polis vesayeti kuruyor. 
Oylarını alarak iktidara geldiği mağdurlara vuruyor. 
Ve haramla zenginleştikçe peynir ekmek yediği günleri anlatıp duran milyarderler gibi habire mağduriyet dönemlerini hatırlatıyor. 
Eskidikçe yeniliyor.

***

2013 baharında Gezi Parkı’ndan yayılan rüzgâr, sadece Erdoğan’ı küresel çapta gözden düşürmekle kalmadı, ülkenin üzerine çökmüş suskunluk iklimini de değiştirdi. 
İnsanlar, habire fırça yemekten usanmış bir çocuk gibi, “Yetti be” diye ayağa kalktı. 
Kendi korkularını yendiklerinde, iktidarı korku nöbetine soktuklarını gördüler. 
Korku barajını yerle bir ettiler. 
Sessizliğin kuyularından delifişek bir cesaret fışkırdı ve sokağa taştı. 
Gezi”, yaşamak istediğimiz özgürlük ülkesinin bir modeliydi. 
Şimdi sıra o ülkeyi kurmaya geldi.