EMPERYALİZM VE TAŞERON...




Emperyalizm,kendi çıkarlarına hizmet edecek olan ve maşa gibi kullanılabilecek kişileri uzun süren tethiklerden sonra,birisinde karar kılar.Vakit geçirmeden,nabız yoklamaya girişir, sonra  irtibata geçer ve o kişiyi "TAŞERON"olarak tayin eder. Seçtikleri taşeron'a  karşı, öyle bir  psikolojik davranış biçimine girerlerki, o'nu büyük lider havasına sokarlar.. Artık seçilen kişi onlar için,bir "TAŞERON"dur..Kendi çıkarlarına olan hizmetleri yapmasını bekler...Bu süreç uzun bir süreçtir..Yıllar evvelinden planmış biçimde adım adım,yürürlüğe koyarlar..Uzun vadeli,menfaat yatırımlarıdır...

O'na her yönden destek verirler..Hedef ülkede taşaronu iktidara getirmek için,fikir üretme kuruluşları adeta seferber olur.. "TAŞERON" olarak seçilen kişi de kendisini,büyük bir lider sanmaya başlar...Ve TAŞERON "VAY BE,BEN NEYMİŞİM BE ABİ"  sendromuna girer... 

Emperyalizm taşerona, bir misyon partisi kurdurur.Kendisini devlet adamı muamelesi yapmaya başlar.Hedef  ülkenin kamu oyu araçları,maddi ve manevi,sınır tanımadan ,her türlü fedakarlıkta bulurlar."Kazın geleceği yerden,tavuk esirgenmez"diye düşünürler.Yavaş yavaş zamana yayarak,kişiler ve unsurları hazırlanmaya başlanır.Davetler gelip gitme ziyaretleri gizli buluşmalar,gizli toplantılar yapılır..Bu faaliyetler,hedef ülkenin kamuoyundan gizli tutulur...Bir nevi yer altı örgütleri gibi çalışır...

Emperyalizm faaliyetleri,uzun süre asla gizli kalamaz.O ülkede,yazılı ve görsel medyanın her çeşidi ve birimleri,kafa kola alınır...Gerekirse maddi ve manevi çıkarlar önlerine serilir.. Gazeteci veya televizyoncu adıyla,mantar gibi,yeni isimler ortya çıkarılır...O ülkenin toplumu nezdinde,taşeronu lanse etmeye başlar, pohpohlayıp, allayıp pullayıp,ellerindeki en büyük propaganda aracı olan görsel medya üzerinden propaganda ve beyin yıkama harekatı başlar..

Toplumu oyalayan,gerçekleri gizleyen medya,toplumu bağımlı hale getirecek diziler,ilgi çeken yarışma programları,devreye sokulurken,öte yandan korkunç şekilde herşeyin, güllük gülüstanlık olacak yayınları ve propagandaları arka arkaya  yayınlanmaya başlanır...

TAŞERON, havaya girmye,gelecek seçimlere, arkasında duran korkunç maddi ve reklam gücüyle hazırlanmaya başlar...Yağcılar,yalakalar çoğalmaya,hatta saf değiştiren adına "DÖNEK"denilenler de,bu kervana katılırlar..Akla hayale sığmayacak ingiliz entrikaları oynanmaya başlanır...

Korku imparatorluğu topluma hakim kılınır..Kimse ses çıkaramaz hale sokulur.Toplumu geçmiş değerlerinden koparmak ve yerine emperyalizmin istediklerini koymak için; O ülkenin geçmişinde yapılmış hatalar ve bu hataları yapanları,yazılı ve görsel medyada, gün be gün ortaya atılmaya başlanır.

Geçmişin o günkü şartları ve koşulları,göz önünde bulundurulmadan, kamu oyu önünde,olaylar ve kişiler tartışmaya açılır ve bir linç girişimi başlatılır..Geçmişteki halkın gönlünde taht kurmuş şahsiyetleri,gözden düşürmeye,karalamaya,acımasızca haksız suçlamalar yapılır.Amaç emperyalizmin yeni boyutlarını hedef ülkede yaymaktır..Bu öylesine acımasızca ve pervasızca yapılırki,güçlü beyinlere bile inandırılmaya başlanır...

Bilgisiz,geçmişinden bihaber olan insanlar,kafa kola alınmış,inandırılmış ve beyinleri yıkanmıştır artık..Ülke  toplumu,öyle bir duruma getirilmiştirki,adeta akıl tutulması yaşanmaya başlanır...Herkes,biat etmeye zorlanır,tehditkar söylemler duyulmaya başlanır. Beyni yıkanmış ve inandırılmışlar, kraldan fazla kralcı olmaya başlamışlardır ve taşaron'nun propaganda aracı haline gelmişlerdir...Aklı selim olanlar bile şaşkın ördek misali,bir o yana,bir bu yana savrulmaya  başlamıştır.

İŞTE TAM BU ORTAM VE ŞERİAT İÇİNDE,bilgili ve neyin ne olacağını kestirebilen bireyler, kendilerince direnme iradesi gösterirler..Perşembenin geleceğini,çarşambadan bilen bu kesim,korkularıyla birkilkte,çaresizlikler içinde kabuklarına çekilip,adeta kış uykusuna yatarlar ve müsait bir ortamın oluşmasını,çaresizlik içinde beklerler...Alıştıra alıştıra,hazmettire hazmettire,toplumu hazırlamaya başlamışlardır..İlk seçimlerde "TAŞERON"  seçilir..

Kültürsüz okumayan toplumların bireyleri,"DUYDUĞUNA VE GÖRDÜĞÜNE İNANIR" prensibinden hareketle,önceden hazırlanmış olan planlar doğrultusunda icraatlarına başlar..Toplumun gözüne batan görsel icraatlar yapılır.Artık insanların içinde bir güven oluşturulmuştur...Karşı duruşlar izole edilir..Onlar,nefes alamaz hale getirilir..Ülkesinin milli servetleri emperyalizme peş keş çekilir..Tek güç kendileridir.Ülkenin tüm organları ellerinde olduğundan,rakipsiz güreşci gibi kendilerini zafer kazanmış gibi ilan ederler..Halbuki demokrasi,her istediğini yapma yetkisi vermez..

Diktatörlüğe göz kırpmaya başlarlar..

"Ohh ne ala,meydan bizim,yüce dağları ben yarattım demeye başlarlar.."ASTIKLARI ASTIK, KESTİKLERİ  KESTİK'TİR"artık. Ülkenin tüm kaleleri ele geçirilmiştir...Karşı gelenlerin fikirleri mutlaka susturulmalıdır. Toplumu etkiliyebilecek kanaat önderlerini toplum nezdinde itibarlı kişileri bile,acımasızca haksızlıklar yapılır, zindanlara bile tıkılır..Toplum, "" BU İNSANLARIN BAŞINA BUNLAR GELİYORSA,BENİM BAŞIMA KİMBİLİR NELER GELİR"sendromu içine sokulur.. Taşeron,çoştukca çoşar,azdıkca azar..Züccaciye dükkanına girmiş bir "FİL" gibi,herşeyi yıkar,döker,kırar.. Bizim TAŞERON,havalardadır ayakları yere basmaz haldedir artık...Uçuyor,uçuyor..!

Bilmezki,düşünmezki,o'nu havalara çıkaranların,gün geldiğinde,istedikleri anda,kendisini yükseklerden yere bırakacağını aklına getirmez.. Kervanın aksamadan yürüyeceğini, sonsuz iktidar sahibi olacağı rüyası ve hayaliyle yaşamaya devam eder..Ve bir an gelir, diktatörleşmeye başlamıştır artık...Yürüüüü seni kim tutar,diyen şakşakcıları çoğalmıştır. Halbuki o şakşakcılar ve etrafındaki yalakalar,taşaron'u,sonu meçhul bilinmez bir yola ittiklerinin farkına varamazlar.... Günden güne kendi toplumunda ve dünyada,gözden düşmeye,antipati kazanmaya başlar..

İNSANLIK TARİHİ,DİKTATÖR VE DİKTATÖR LÜKLERDEN ÇOK ÇEKMİŞTİR...

İtalya'da Mussolini,Almanya'da Hitler,İspanya'da Franco gibi diktatörler,en önde gelenlerdir.
Emperyalizm,modern çağda,yeni diktatörlere fırsat verilmesini,kendi hegoman modern diktatörlüklerinin önünde,başka bir dikltatörlüğü asla fırsat vermezler.. "Kral benim"derler..

Her sabah,güneşin yeniden doğacağını düşünemeyen orta çağ zihniyeti,at gözlükleriyle, herşeyi göremezler.. Haksızlıklara,adaletsizliklere,hukuksuzluklara karşı,toplumların karekete geçip direnmeleri için,küçük sayılabilecek semboller vesiledir.. Emperyalizmin hesaplarını alt üst edecek beklenmedik olaylar,hedefledikleri ülkede görülmeye başlamasına,küçük,ufak tefek şeyler sebep olur....

Alev için,bir kıvılcım yeter.

Toplumun direnişine vesile olacak,bu kıvılcım"BİR AĞAÇTIR,BİR ÇOCUKTUR,YÜREKLİ BİR İNSANDIR ve SEN-BEN-O'dur....
Gün gelir devran döner; Herşeyin bilincinde olan,hedef ülkenin çekirdek aydınları,liseli,üniversiteli öğrencileriyle, aydın önderleriyle,gençleriyle,kadınlarıyla baş kaldırmaya başlarlar...
Bu baş kaldırışa bir ağaç sebep olmuştur  ve "AĞAÇ" bu bu direnişlerde sembolleşmiştir. Ve dünyanın en küçük, yer ve mekanı bile olsa, adını dünyaya duyurur....İlk kıvılcım nerede çaktıysa,orası sembolleşir...

VE SONRA; "KESER DÖNER,SAP DÖNER" misali,hesaplar karışmaya başlar..

Keser'in sapı,belki dünyanın göbeğindeki küçücük bir parkta"dönmeye başlamıştır artık... Bir çığ gibi büyüyen ve dünya kamuoyunun ilgisini üzerinde toplayan bu parktaki direnişle başlayan gelişmeler sonucunda,emperyalizmin oyunları bozulmaya,taşaronlarda paniklemeye başlamışlardır. Ve Emperyalizm,bir manevra ile "U" dönüşü yaparak,kadim dostunu,yanlızlığa itmeye başlar...Taşeron,terkedilmişliğin,yanlız bırakılmışlığın ve o'na göre kalleşliğin yanlızlığını,hissetmeye başlar.

Yanındaki yalakaları o'na moral motivasyonluğu yapma gayretine girerler,yaptığı gafları düzeltmeye onarmaya başlarlar,ne çare,fayda sağlamaz..Birilerinin,"Durmak yok yola devam"sloganına karşılık,direnişci halk,""Dağ başını duman almış,yürüyelim arkadaşlar" mısralarını sloganlaştırmıştır... Çaresizdir TAŞERON"NE UMDUM NE BULDUM"demeye, yanlızlığa itildiğinin farkına varmaya başlamıştır...Çok gururlu ve kibirlidir..Bu durumuna bir kılıf bulmak zorundadır.Sessiz kalması onu gözden daha da düşüreceğini bilir..

Yanlız bırakılmasına güzel bir isim bulur..Düşünülmüş taşınılmış ve bu yanlızlığa"İTİBARLI YANLIZLIK"adı verilmiştir. Bir müddet bu slogan sürer ama toplum bunu yemez, yutmaz artık..Gündem değiştirmek ve belirlemek onun ustalığıdır...Yeni gündem,üniversiteli gençlerine namus bakçiliğine soyunmaktır...Aslında daha da zor durumlarda kalacağının hesabını yapma gereği duymaz.Şakşakcılarıda hatırlatmazlar... Kış uykusundan uyananlar gün be gün çoğalmaktadırlar. Bizim" TAŞERON"nun umutları tükenmeye başlar...Çıkar yol aramaya girişir...
Baraj taşmıştır,dev sular üzerine üzerine gelmektedir..Bir çıkış yolu bulamamanın çaresizliği içindedir.Tüm yollarını,sel suları kaplamış,tıkamış,boğulma korkusu sarmıştır.. 

Ve TAŞERON, "KENDİM ETTİM KENDİM BULDUM,GÜL GİBİ SARARDIM SOLDUM EYVAH...EYVAH.."türküsünü içinden,sessiz sessiz, mırıldanmaya başlamıştır ama,yiğitliğine leke sürdürmez,her fırsatta eser gürler,bağırır çağırır tehditler savurur. Bunların geri tepeceği ayan beyan belli olduğu halde neden hala bu tutumunda ısrarcıdır bilinmez.

Emperyalizm "TAŞERON'U,devamlı izlemeye,gözlemeye devam etmektedir... Amaçlarına vardığını düşündüğü noktada,"TAŞERON'"u gözden çıkarır..Sifonu çekmiştir. Acımasızdır..Kimsenin gözünün yaşına bakmaz..Besler,büyütür,nam şöhret,makam verir,sonra işine gelmediği zaman,uzaklaşır,terk eder,vefa dinlemez. Onlar,kan emiciler,hedef noktasına konan ülkedeki toplumların,direnme güclerinin ortadan kaldırıldığını,karar verdiği anda, desteğini çeker. Ama,azimli ve kararlı, korkusuz toplumların direnci,emperyalizmin oyunlarını bozmuştur.Oyunları bozulduğunda,hedef ülkede KAN,GÖZ YAŞI,ZULÜM,KATLİAM hakim olur...IRAK-LİBYA-TUNUS-MISIR-SURİYE hatırlayın neler oldu ve olmakta..

Emperyalizm,şan,şöhret,makam sahibi yaptıklarının,mission'nunu tamamlamış olduğuna,karar verdiğinde,o'nun yerine yenisini hazırlamak için,yeni taşaronlar aramaya başlar... Yerine yenileri hazırlanır ve halk bunun farkına varmaz önünü kesmezse,o toplum kişiliksiz, kimliksiz olma yoluna sokulmuş demektir..Emperyalistlerin kölesi olmaktan kurtulamaz. Diktatör rejimlerin her türlüsü,insan haklarına,özgürlüğe geçit vermemek için,öldürmekten, kan dökmekten geri kalmaz. Unutulmasın ki,diktatörler uzun ömürlü değillerdir..

Halkın gücü, er yada geç galip gelecektir...

SAYGILARIMLA...