"EKONOMİ TIKIRINDA"

12 Eylül faşist cuntasının idam ettiği ilk devrimci olan Necdet Adalı ile Ankara Yıldırım Beyazıt Lisesi'nin öğrencileriydik. Altındağ Tiyatrosu lisemizin bitişiğindeydi. O yıllarda sahnelenen oyunların pek çoğunu izlemiştik. AST (Ankara Sanat Tiyatrosu) ise, en sevdiğimiz tiyatro topluluğu olmuştu. AST'ın sergilediği "Nereye Payidar", "Dimitrof", "Sakıncalı Piyade", "Zengin Mutfağı" gibi önemli oyunları izleme şansı olanlardık. AST'ın bir oyununda grev yapan işçilere moral vermek üzere gelen bir kadın sanatçı "Parayla Saadet Olmaz" parçasını söyleyince işçiler tepki göstermişlerdi.

12 Eylül 1980 darbesi sonrasında toplumsal muhalefet sindirilmek, yok edilmek istendi. 12 Eylül'ü devam ettirenlerin yaşattıkları OHAL döneminde, grev yasaklarına kolaylaştırıcı zemin hazırlandı. RTE, iş dünyasıyla bir araya geldiği etkinlikte "Biz OHAL'i iş dünyasının daha rahat çalışması için getirdik. Şimdi grev tehdidi olan yere OHAL'den istifade izin vermiyoruz" dedi.

Toplumsal muhalefet odaklarını kıskaca alan iktidar, barolar, odalar gibi tüzel kişiliğe sahip meslek kuruluşlarını bile, "çoklu baro," "çoklu tabip odası" sistemine bağlayarak yok etme çabasında. Uyguladıkları politikalarla Turgut Özal'ın prensleri haline getirdikleri yandaş sermaye gruplarına dikensiz gül bahçesi yaratmanın peşindeler.

"Ekonomiyi tıkırında" götürmek üzere medet umdukları yabancı sermaye, üretim alanlarından çok enerji, imalat, e-ticaret, sağlık ve finans sektörlerine aktarıldı. Ne var ki, son birkaç yıl içinde, ülkemize giriş yapan yabancı sermaye miktarı hızlı biçimde azalmaktadır. Kimi yerli ve yabancı sermaye grupları, yaşanan olumsuzluklar karşısında dışa kaçmaya başladılar. İktidarın son yıllarda medet beklediği yabancı sermaye Katar'ın petrodolarlarıdır.

Neredeyse her ay "Yeni Ekonomi Programı(YEP)" ilan eden Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak, Ahmet Hakan'a "Maaşınızı dövizle mi alıyorsunuz?" sorusunu sorunca alay konusu olmuştu. YEP sunumunda, “Kur benim için hiç önemli değil, hiç oraya bakmıyorum” diyebilecek kadar aymazlık içindeydi. AKP'li vekillerle yaptığı toplantıda ise, "Dövizdeki artışın birçok sebebi var. Dünyadaki belirsizlikler, ABD seçimleri, pandemi, ülkeler arasındaki sıkıntılar. Hepsi dövizin yükselmesine neden oluyor. Biz dolarla uğraşmıyoruz. İstesek düşürürüz. Faizi yükseltirseniz, döviz düşer. Ama bizim derdimiz bu değil" ifadelerini kullandı.

Kayınpeder ile damadı ekonomideki toparlanmanın tamamlandığından, yükselişe geçildiğinden, dünyanın ilk on büyük ülkesi listesine girmekten söz ederlerken, pandemi ve ABD seçimleri ciddi sıkıntılar yarattı.

"Sert adamı oynama. Aptallık etme!.. gelin iyi bir anlaşma yapalım! Binlerce kişinin öldürülmesinden sorumlu tutulmak istemezsiniz ve biz de Türk ekonomisini mahvetmekten sorumlu olmak istemeyiz ve bunu yaparız. Size bunun bir örneğini Pastör Brunson olayında yaşatmıştım." sözleriyle fırça atan Trump ile işleri iyi kötü idare etmekteydiler. Hatta damat Albayrak, Trump'ın damadı Jared Kushner ile kurduğu iyi ilişkilere güvenmekteydi. "Bakın burası çok önemli" olan başka bir güvencesi ise, Albayraklar Şirketler Grubunun Katar ile sermaye ortaklıkları. Hatta Albayrak'ın Suudi Arabistan ile yakın bağlantıları olduğu iddiaları da söz konusu. Ancak mevcut iktidarın uyguladığı dış politikalar ile S.Arabistan Türk mallarına ambargo koyar hale geldi. İyi ilişki kurdukları tek Arap ülkesi Katar'dır. Katar Prensleri, Varlık Fonu'na devredilen ve devredilecek olan her türlü özelleştirmenin bir numaralı alıcısı konumundadır. Bir süre sonra Katarlıların ülkemiz ekonomisini yönetir konuma gelmeleri hiç şaşırtıcı olmayacaktır.

İş bu minvalde giderken, ABD seçimlerinin gelip çatması iyi olmadı. Yandaş medya, iktidarın tercihi doğrultusunda Trump taraftarı oldu. ABD'yi Trump mı, Biden mı yönetecek tartışmaları yaşanırken, MB Başkanlığı görevine getirilen Murat Uysal'ın daha koltuğunu ısıtmadan başkanlıktan azledilmesi sürprizi yaşandı.

Murat Uysal niçin görevinden alındı, onun yerine niçin Naci Ağbal getirildi tartışmaları yaşanırken, Berat Albayrak'ın istifası haberi, siyaset sahnesine bomba gibi düştü.

Hazine ve Maliye Bakanı'nın istifa haberine Anadolu Ajansı dahil, hiçbir yandaş medyada yer verilmemesi talimatı verilince, Berat Albayrak da istifa mesajını instagramdan yayınlamak zorunda kalmış. Albayrak'ın istifa metnine ilişkin açıklama 27 saat sonra geldi. İletişim Başkanlığı'nın yalana dayalı açıklamasında, Albayrak'ın istifa etmediği, affını istediği iddia edildi.

Mevcut iktidarın Murat Uysal ile Berat Albayrak'a ilişkin aldığı kararların arka planında Halkbank Davası olduğu yorumları da yapılmaktadır. Çünkü, Joe Biden bir konuşmasında şöyle demişti;

"Yani çok endişeliyim. Ama benim yaptığım gibi onlarla doğrudan temasa geçip Erdoğan'ı yenecek duruma gelmeleri için hala var olan Türk liderliği unsurlarından daha fazla verim almalı ve onları güçlendirmeliyiz. Darbe ile değil, seçim süreci ile..."

Biden'ın bu açıklaması da gösteriyor ki, ülkemizde kimlerin hükümet olacağına ilişkin kararlar Beyaz Saray'da alınıyor. Biden Erdoğan'ı hizaya sokma planları çerçevesinde Halkbank dosyasını raftan indirtirse, iddianamede adları geçen M. Uysal ile B. Albayrak AKP açısından ciddi sıkıntı yaratabilir. RTE'nin hükümette çok önemli misyon üstlendirdiği, hatta kendisinin yerine geçireceği iki isimden biri olduğu iddia edilen damadı ve damadının babası ile görüşmemesi, AKP içindeki sıkıntının büyüklüğünü göstermektedir.

Berat Albayrak'ın yerine atanan Lütfi Elvan'ın ABD'nin 46. Başkanı Joe Biden ile ABD'deki Delaware Üniversitesi'nde eğitim görmesi tesadüf müdür, yoksa iktidarın bilinçli bir tercihi midir? ABD seçimlerinde Trump taraftarlığı yapanlar, Biden ile ilişkilerde "Delaware hemşehriliği"nden medet mi umacaklar acaba?

ABD'yi hangi başkanın yöneteceği dünya halklarını çok fazla ilgilendirmiyor. Çünkü, Amerikan emperyalizmi dünyanın baş belasıdır. Başkan'ın adı değişse bile, Amerikan emperyalizmi, uzun vadeli stratejilerini adım adım uygulamak zorundadır.

Ülkemiz açısından, tek adam rejiminin işbaşına getirdikleri kim olursa olsun, ekonomide artılar hanesine ekleyecekleri bir şey kalmamıştır. Çünkü ekonomideki kararları verenler MB ile hazine ve maliye bakanları değil, Saray'dır.

Makro ekonomist ve finans tarihçisi Russell Napier, İsviçre’nin en saygın gazetesi Neue Zürcher Zeitung’la mülakatında, "Türkiye iflas ediyor!" dedi.
Alman Die Welt’te yayımlanan ayrıntılı haber-analiz, ABD Merkez Bankası’nın bir süredir faizlerde artışa giderek gelişmekte olan ülkelerdeki yatırımları kendisine çektiğini belirtmektedir. Yatırımcı kaçışı ilk etapta Arjantin’i vurdu. Arjantin'i Türkiye'nin izleyebileceği yorumları yapılmaktadır. Derinleşen ekonomik krizlerde çöken bir ülke, başka ülkeleri de uçurumun dibine yuvarlayabilmektedir.

Ekonomi alanındaki bu gelişmelerin, sonuçlarını yaratması kaçınılmazdır. Tencereler kaynatılamaz hale geldiğinde, diktatörlüğünü zirveye çıkaran iktidarlar bile bu ağır yükün altından kalkamazlar. Önümüzdeki günlerde, yaşananların bu kadarla sınırlı kalmayacağını, devamının geleceğini göreceğiz.

Yazımı, sözlerini Yılmaz Onay'ın yazdığı ve "Nereye Payidar" oyununda söylenen Timur Selçuk'un(*) bestesi "Ekonomi Tıkırında" ile noktalıyorum. 

Ekonomi tıkırında
Kriz var bunalım var
Ekonomi tıkırında

İşveren zor durumda
İsçiyi bağrına basar
Reva mı bu efendim
Bunalım bundan doğar

Demek ki ne yapmalı
Paradan at bir sıfır
Artsın öyle fiyatlar
İsçi fazla at gitsin

İşsizlik pahalılık
Konjonktür enflasyon
Milletçe fedakarlık
Kriz bunalım derken
Bilançoya bir baktık:
Bu yıl iki misli kar
Hayret su işe bak sen
Nerden geldi bu karlar
Kime gitti bu karlar

Aman kimse sormasın
Kim kazandı bu isten
Aman kimse duymasın...

(*) Müzik dünyamıza önemli katkılarda bulunan ve sol kesimde yer alan Timur Selçuk'un, 74 yaşında aramızdan ayrılmasının üzüntüsünü yaşadık. 12 Eylül cuntası yıllarında, T.Selçuk da diğer aydın ve sanatçılar gibi baskı gördü, konserleri yasaklandı. T.Selçuk, değer verdiğimiz bir çok aydın, sanatçı gibi eski çizgisinden bazı tavizler verse de, müziğe katkıları tartışılmazdır. 1970'li yıllarda zevkle söylediğimiz, "Güneşin Sofrasında" "Nereye Payidar", "Ekonomi Tıkırında", "1 Mayıs", "İspanyol Meyhanesi"... gibi parçalarını söylemeye devam edeceğiz.