DÜNDEN BUGÜNE CORONA VE SONRA(SI)[*]

“Locus minoris resistentia.”[1]

Salgın “Bitti”, “Nihayete erdi” mi? “Hayır”!

Covid-19’un yeni bir varyantı daha ortaya çıktı. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Altuntaş Aydın, “XBB.1.5 Omicron’un aslında bir alt varyantı, biraz daha kolay bulaşabilen, antikorlardan kaçan bir varyant. Sadece ABD’de değil 70’den fazla ülkede de benzer şekilde bu varyantta bir artış var… Covid ile 3 yıl önce tanıştık ve tanıştığımızdan bu yana pek çok varyantla karşılaştık. Sonuçta virüsler de varlıklarını devam ettirebilmek için çoğalmaları sırasında kendi yapılarında değişiklikler yapıyorlar,”[2] derken; “Covid-19 gibi bir salgın daha yaşama olasılığının yüzde 38 olduğunu ve bunun kısa sürede, on yıl içinde olabileceğini gösteriyor.”[3]

Gerçekten 2023’de de ‘Dünya Sağlık Örgütü’ (DSÖ/ WHO), coronavirüs ile ilgili tehlikenin devam ettiğini belirterek Covid-19 salgınının uluslararası bir acil durum oluşturduğunun altını çizerken virüsün hâlâ tehlikeli bir hastalık olduğuna dikkat çekiyor; bir dönüm noktasına yaklaşıldığı belirtiyor. DSÖ, yeni salgın için önemlerin alınması gerektiği açıklayıp; virüsün kontrolsüz dolaşımı endişe verici olduğuna dikkat çekiliyor.

DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus -25 Ocak 2023’de- 8 haftada Covid-19 nedeniyle 170 binden fazla kişinin hayatını kaybettiğini bildirirken; ‘Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu’ (IFRC) da, “Kayıtlı tarihte hiçbir deprem, kuraklık veya kasırga Covid-19 salgınından daha fazla can almamıştır,” açıklaması yaptı.

Ölü sayısının 6.5 milyondan fazla olduğunun tahmin edildiği açıklamada, hiçbir ülkenin bir sonraki salgına hazır olmadığı, ülkelerin “birden çok tehlikeye” hazırlıklı olması gerektiği vurgulandı.

Ayrıca IFRC Genel Sekreteri Jagan Chapagain “Covid-19 salgını, küresel toplumun bir sonraki sağlık krizine şimdiden hazırlanması için bir uyandırma çağrısı olmalıdır. Dünya liderlerine tavsiyelerimiz, güven inşa etmek, eşitsizlikle mücadele etmek ve hayat kurtarıcı işler yapmak için yerel aktörler ve topluluklardan yararlanmak etrafında toplanıyor. Bir sonraki salgın kapıda olabilir. Covid-19 deneyimi, hazırlıklı olma yolundaki adımlarımızı hızlandırmayacaksa ne yapacak?”[4] uyarısında bulundu!

Kolay mı?

2022’de Covid-19 varyantı “omikron” ile dünyadaki ölümler 1 milyon eşiğini aşmışken DSÖ başkanı Dr. Adhanom Ghebreyesus Tedros artık dördüncü yılına girmekte olan salgın için şöyle bir açıklama yaptı: “Vaka ve ölümlerde azalma var, ancak dünyada her 44 saniyede bir kişi öldü, pandemi sürüyor.”

ABD’de, salgın kontrolü ile ilişkili süreçlerin yönetimindeki önemli isim Dr. Anthony  Fauci “Tahmin edilebilecek tek şey tahmin yürütülemeyeceği; çünkü tahminlerin tutmayacağı bir virüs ile karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz,”[5] demekte sonuna dek haklı…

Gün geçmiyor ki coronavirüs’ün yeni bir türevi, herhangi bir ülkede ortaya çıkmasın!

Örneğin “Omicron türevi”, 2021’in son çeyreğinde ortaya çıkarak tüm dünyayı etkisi altına aldı. Omicron, “Delta türevine” göre daha yüksek bulaşıcılık hızı ve daha fazla virüs yükü ile öne çıkıyor...

2019’un sonunda Çin’in Vuhan kentinde ilk kez ortaya çıkan, “Sars” ve “Mers” adları konulan virüsler, dünyanın tümünü etkilemese de belirli bölgelerde yerel salgınlara neden olmuşlardı. Çin’de Vuhan’da ortaya çıkan ilk “SARS-Cov2” virüsünün “R0” değeri 3.3 idi. Daha sonra “Delta” türevi 5.1, “Omicron” 9.5 ve “BA.2 türevi” 13.3 “R0” değeriyle büyüdüler.

“SARS-CoV-2”, kısaca “Covid-19” denilen salgın ise son iki yıldır tüm dünyaya yayıldı.

“Covid-19” salgınına hazırlıksız yakalanan dünya ülkelerinde hastalığın yaygın kullanımda olan etkin bir tedavisi olmadığı için 6.45 milyondan fazla kişi, bu salgından hayatını kaybetti!

DSÖ, yoksul ülkeler yeterince aşıya erişemedikleri için Covid salgınının “gereğinden bir yıl daha uzun süreceğini” söylerken; DSÖ Avrupa Bölge Yöneticisi Dr. Hans P. Kluge, “Covid-19 dalgası, Omicron varyantının alt soyları, özellikle BA.2 ve BA.5, her biri baskın alt Omicron soyu, daha önce dolaşan virüslere göre, açık iletim avantajları gösteriyor! Virüsün süren evrimi nedeniyle SARS-CoV-2 ile tekrarlanan bulaşmaları oluşuyor ve her yeni bulaşma, uzun süreli Covid’e yol açabilir,”[6] uyarısını dillendirken; Ben Krishna’nın şu uyarısı da göz ardı edilmemeli:

“Virüsün birçok değişkeni mevcut… Mutasyonlar sayesinde önce alfa varyantı küresel vakaların çoğunluğunu oluşturur hâle geldi, ardından delta varyantı geldi. Bilim insanları şimdi Omicron’un da aynı süreci takip edeceğini düşünüyor… Mutasyonlar eşzamanlı olarak belirebiliyor… Her sene grip sezonu yaşadığımız gibi coronavirüs sezonu yaşayabiliriz. Enflüanza virüsleri de zamanla aynı doğrultuda mutasyon geçirebiliyorlar. Buna ‘antijenik kayma’ diyoruz. Her sene karşılaştığımız yeni grip virüsü, bir önceki senekine kıyasla daha etkili olmayabiliyor, yalnızca ‘farklı’ oluyor. Bu olguya dair en bariz örnek 229E virüsü. Soğuk algınlığına sebep olan bu virüs, tarif ettiğimiz döngüye hâlihazırda girmiş bir coronavirüs tipi… Salgının gidişatı öngörülemiyor.”[7]

Yani “Coronavirüsün” neden olduğu “Covid-19” hastalığı ile mücadelenin henüz sona ermediği konusunda uyarılar ciddiye alınmalıyken; Çin’in bir süre önce sıfır Covid-19 politikasını terk etmesi üzerine artan vaka ve ölüm sayıları dünyanın gündeminde. Şimdilerde Çin, pandeminin bitmediğini dünyaya öğreteceğe benziyor.

* * * * *

Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın, “Çinli virüs”, “Vuhan virüsü” deyip durduğu ve Çin’in Wuhan kentinde başlayıp dünyayı etkisine alan Covid-19 pandemisinde 670 milyonu aşkın vaka görüldü. 7 milyona yakın insan da pandemi nedeniyle yaşamını yitirdi.

Türkiye’de ise resmi rakamlara göre 17 milyonu aşkın vaka görüldü, 101 bin 492 kişi hayatını kaybetti. Pandemide hastalığa yakalandıktan sonra kurtulan çok sayıda kişide ise çeşitli rahatsızlıklar ortaya çıktı. Covid-19 vakaları henüz sıfırlanmamışken, yeni virüs salgınları ve varyantları da yayılıyor.[8]

Tam da bu kesitte ‘Çin Ulusal Sağlık Komisyonu’ndan yetkililer günlük Covid-19 verilerinin yayınlanmasının durduğunu[9] açıkladı ki, Pekin Üniversitesi’ne göre 11 Ocak 2023 itibarıyla ülkede Covid-19 vakaları 900 milyona ulaştı ve vakaların zirve yapması bekleniyor. Üniversitenin yürüttüğü araştırmaya göre ülkenin yüzde 64’ünde corona virüsü tespit edildiği belirtildi. Ganksu bölgesinde nüfusun yüzde 91’inin enfekte olduğu düşünülüyor. Yunnan’da bu oran yüzde 84, Çinghay’da ise yüzde 80 olarak hesaplandı.[10]

Ülkede yeniden Covid vakalarında yaşanan patlama endişe yarattı. Morglarda yer kalmadığı dünya basınına yansırken şimdi de 20 günde 250 milyon kişinin Covid olduğu belirtiliyor. Vaka ve ölü sayılarının hükümetin bildirdiği rakamlarla örtüşmemesi de tartışmalara neden oldu.[11]

Bloomberg, Çin’de oluşan “Covid tsunamisinin” yeni ve daha tehlikeli bir varyanta evrilebileceğini ve böyle bir durumun ise bütün dünyayı etkisi altına alabileceğini belirtiyor.

ABD merkezli ‘Sağlık Metrikleri ve Değerlendirme Enstitüsü’nün (IHME) tahminlerine göre de, 1.4 milyar nüfuslu Çin’in Covid’le mücadelede katı kısıtlamaları aniden kaldırması ülkede bir milyondan fazla insanın ölümüne neden olabilcekken; IHME Direktörü Christopher Murray de o döneme kadar Çin nüfusunun yaklaşık üçte birinin enfekte olacağını söyledi.[12]

Özetle 100 milyonu aşkın nüfuslu Henan’da 10 kişiden 9’u Covid iken;[13] Pekin’in ağır kısıtlamalarına karşı[14] Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin başkenti Urumçi’de ve liman kenti Şanghay’da gerçekleşen protestolar, Pekin’e sıçradı.[15]

* * * * *

Covid-19 en uzun süren ve yayılan pandemi olarak 2022 biterken 228 ülke ve bölgeye yayılmış, dünyada toplam vaka sayısı 600 milyonu geçmiş, toplam ölüm ise 6.5 milyon olmuştu. Fazladan ölümlere dayalı hesaplamalar ile yapılan iyi modelleme çalışmaları ölümlerin bundan en az 3.5 kat fazla olduğunu yani 20 milyondan fazla olduğunu gösteriyor. Tüm vakaların ve ölümlerin üçte biri, salgın başladığında, bu salgının Asya kıtasının laneti olarak kalacağını zanneden Avrupa’da gerçekleşti.

Dünyada en çok vaka ve ölüm görülen ülke, o zamanki başkanları Trump’ın virüsü “Çin virüsü” olarak dillendirdiği ABD oldu. Nüfusu, dünya nüfusunun yüzde 5 den azı olan ABD’de tüm ölümlerin ve vakaların yüzde 15’i gerçekleşti.[16]

2020’in başında pandemiye neden olan virüsün özelliklerini anlamak için geçen süreçte dünyada günlük ortalama vaka sayısı Ağustos 2020’de 250.000 civarında iken geçen sene kış aylarında bu sayı yaklaşık 800.000’e çıkmıştı.

2021’de virüsün iki büyük biçimi olan Delta ve Omikron varyantları dünyada yayılmaya devam etti. 2021 Şubat ayında dünyadaki ortalama günlük vaka sayısı 550.000 civarındaydı. Haziran’a doğru virüsün yayılması ile bu 800.000 civarına ulaştı.

Aslı sorulursa pandemi kapitalist sistemin doğaya ve doğada yaşayan canlılara müdahalesinin bir sonucudur. 

Kapitalizmin kâr hırsı, doğaya yönelik müdahale, devletlerin rant odaklı politikaları ile birlikte doğal yaşam alanları yeryüzünde giderek yok olurken; doğal alanların yok edilmesiyle birlikte canlıların yaşam alanları giderek daraldı.

Yerküre 2020’de ortaya çıkan coronavirüs salgını ile Friedrich Engels’in, “Doğa üzerinde kazandığımız zaferden dolayı kendimizi pek fazla övmeyelim. Böyle her zafer için doğa bizden öcünü alır. Her zaferin beklediğimiz sonuçları ilk planda sağladığı doğrudur ama ikinci ve üçüncü planda da büyük çoğunlukla ilk sonuçları ortadan kaldıran, bambaşka, önceden görülmeyen etkileri vardır,”[17] tesbitini doğruluyordu sanki…

Yani doğa, yağma sisteminin saldırısına virüslerle karşılık veriyor ve virüslerin en ağır faturaları ise insan(lık)a kesiliyordu.

* * * * *

“Fatura” dedik…

DSÖ’ye göre 2020 ve 2021’de görülen yaklaşık 15 milyon can kaybının coronavirüs ile doğrudan veya dolaylı bağlantısı var. Hesaplamaya göre, 1 Ocak 2020’den 31 Aralık 2021’e kadar dünya genelinde Covid-19 13.3 milyon ile 16.6 milyon arasında ölüme yol açtı.[18]

Covid-19’un dünya genelinde yarattığı yoksulluğa ilişkin olarak ODTÜ Öğretim Üyesi Helga Rittersberger Tılıç, “Yoksulluğun özellikle çocuk ve kadınlar arasında yaygınlaştığını vurgulayabiliriz,”[19] derken; pandemide milyonlarca insan coronavirüs yüzünden işsiz kaldı; yoksulluk çukuruna yuvarlandı; hastalandı ya da yaşamını yitirdi. Ama 2020’de 32 çokuluslu dev şirketin kârı 109 milyar büyüdü. Ayrıca Yine 2020’de 493 kapitalist mülti-milyarderler listesine eklendi; ‘The Forbes’ bunun bir rekor olduğunu yazdı...[20]

Bu tabloda pandeminin gençlerin gelecekleri açısından ne anlam ifade ettiği konusunda. ‘The New Scientist’ dergisi yazarı, İngiltere’de King College’de kamu politikaları profesörü Bobby Duffy’un aktardığı bilgilere göre, pandeminin tetiklediği ekonomik kriz en çok 30 yaş altını vurdu.

OECD’nin 38 ülkede yaptığı araştırma sonuçlarına göre her 6 gençten biri işini kaybetti; çalışma hayatını sürdürenlerin de saat başı ücretleri yüzde 23 azaldı. Ekonomistler uzun sürecek durgunluk dönemlerine işaret ediyor. Ödenmesi gereken borçlar, taksitler...

2000-2019 kesitinde 18-24 yaş arası gençlerin anksiyete ve depresyon gibi ruhsal sorunlarında ciddi artışlar olduğu saptandı. Covid-19 pandemisi bunu daha da artırdı. Araştırmalara göre Ocak 2021 itibarıyla 45 yaş altı her üç kişiden biri ruhsal sağlık sorunları yaşadığını bildirdi. Bunların arasında 18-21 yaş arasında olanlar yüzde 40 ile birinci sırada. Yine araştırmalara göre 2008 krizinde ruhsal sorunlar yaşayan gençlerin beş yıl sonra işsiz kalma olasılıkları sorun yaşamayan gençlere oranla yüzde 75 daha fazlaydı.[21]

Yine İskoçya’da yaklaşık 100 bin kişinin deneyimlerinden yola çıkan bir araştırmaya göre Covid-19 geçiren her 20 kişiden birinde virüsün etkileri uzun süre boyunca devam ediyorken; uzun Covid’in etkileri yoksul bölgelerde yaşayan ve yaşı daha yüksek olan kadınlar ve önceden çeşitli psikolojik ve fiziksel hastalıkları olan kişilerde daha yaygın bir şekilde görülüyor.

DSÖ Başkanı Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, uzun Covid’in milyonlarca kişinin hayatını olumsuz etkilediğini söylerken; dikkat çekici semptomların nefes darlığı, göğüs ağrısı, çarpıntı ve kafa karışıklığı veya “beyin sisi” olduğu bildirildi…[22]

Ve daha neler, neler?[23]

* * * * *

Pandemi, kapitalizm koşullarında sağlık hakkının ezilenler için kocaman bir “Hiç” olduğunu bir kez daha ortaya koyarken; ‘Türkiye Toraks Derneği’nin coronavirüs salgınındaki ölümlerle ilgili araştırmasına göre, virüs yoksul kesimler için daha ölümcül sonuçlara yol açtı. Araştırma sonuçlarına göre sosyoekonomik durumdaki her yüzde 20’lik düşüşte, ölüm oranları yüzde 4 oranında arttı.[24]

Hani hep söyleniyor ya, “Covid-19 herkesi vuruyor,” diye, siz bakmayın, burada da eşitlikten söz etmek mümkün değil! Hemen tüm bulaşıcı hastalıklar gibi bu da en çok yoksulları, zor durumdaki insanları sarstı. DSÖ sağlığın sosyal belirleyenleri ve eşitsizliklere odaklanan raporu Covid-19’dan etkilenmedeki farklılıkları tüm çıplaklığıyla gösterip; eşitsizliklerin altındaki öne çıkan sosyal belirleyenler şöyle sıralanıyordu: Yoksulluk ve yoksunluk… Düşük ücretli, değişen yerlerde, güvencesiz çalışma… İş yerinde sağlıklı çalışma koşullarının olmaması, koruyucu önlemlerin zayıflığı… Sosyal güvence olmaması…[25]

Kimse inkâr etmeye kalkışmasın: Covid-19’unbir yoksul hastalığı olduğu, sınıfsal bir nitelik taşıdığı tartışmasızdır ve zengin-yoksul farkını büyüttüğü, derinleştirdiği de bir vakıadır...

Kolay mı?!

Covid-19’dan kaynaklanan ölümler yaş, sosyo-ekonomik durum, hane halkı sayısı ve hava kirliliğiyle doğrudan bağlantılıyken; ‘Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) raporuna göre Covid-19 krizi esnasında dört milyarı aşkın insan sosyal korumadan yoksundu ve dünya nüfusunun sadece yüzde 47’si en az bir sosyal koruma yardımından yararlanıyordu.[26]

Bu arada coronavirüs vakalarına ilişkin aşı ve tedavi konusundaki eşitsizlikler derinleşiyorken;  Afrika’da Covid-19’a karşı tam aşılanan nüfusun oranı yüzde 4.57’de kalmıştı.[27]

Ulaşılan noktada DSÖ Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus, Covid-19 aşılarının paylaşımındaki adaletsizliğin devam etmesi hâlinde daha fazla varyantın ortaya çıkacağı, sosyal ve ekonomik bozulmanın uzayacağı uyarısını dillendirmekte çok haklıydı. Çünkü dünya genelinde 5.7 milyar doz Covid-19 aşısı uygulandığında, Afrika kıtasının bu aşılardan sadece yüzde 2’si düşmüştü.[28]

Tam da buna tepki olarak Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa’nın aşı adaletsizliğine isyan ederek, cezalandırıldıklarına dikkat çekip, “Zengin ülkeler aşı ırkçılığı yaparken… Batılı ülkelerin aşı konusundaki tavrı karşısında hayal kırıklığına uğradım,”[29] demesi çok şey özetliyordu!

* * * * *

Gerçekten de pandeminin başlangıcından beri yoksulluğun derinleştiği herkesin malumu. Covid’in yarattığı yoksulluk ile sınıfsal eşitsizlikler daha da arttı.

İrlanda’dan Sosyal Politika Uzmanı Dr. Matthew Donoghue’nun, “Covid-19, refah sistemlerinin yetersiz olduğunu günyüzüne çıkardı… Devletler sadece konu ekonomiyi kurtarma olunca para bulabiliyorlar,”[30] diye betimlediği tabloda yoksulluk ile hastalık ilişkisi bire bir örtüşüyordu.

Aslı sorulacak olursa yoksulluk ile sağlık arasındaki ilişki iki yönlüdür: Olumsuz sosyoekonomik, kültürel ve çevresel koşullar, riskli sağlık davranışları, bulaşıcı olan ve olmayan akut - kronik hastalıklar ve erken ölümle ilişkilidir. Öte yandan hastalıklar daha fazla sağlık harcamalarına, engelliliğe, işgücü kaybına ve daha çok yoksullaşmaya yol açar.

Bu kısırdöngüye ek olarak yoksulların, koşulları değiştirebilecek politik ve sosyal gücü elde etmeleri zordur; yoksulluk ve sağlıksızlık, kuşaklar boyunca derinleşerek aktarılır. Bu yoksulluk-hastalık tuzağının kendiliğinden ortadan kalkması mümkün değildir.

Yoksullukla sağlık arasındaki bu çift yönlü ilişki hem düşük gelirli Güney, hem de yüksek gelirli Kuzey ülkelerinde mevcuttur. Yoksulluk, sağlık için en önemli sosyal belirleyicidir; bu ülkelerdeki hastalık yükünün neredeyse yarısı yoksulluk kaynaklıdır.

Olumsuz sosyoekonomik koşullar, yakın zamana dek büyük oranda tüberküloz, sıtma, HIV/ AIDS gibi bulaşıcı hastalıklarla ilişkilendirilmiştir.

Örneğin ABD’de gelir düzeyi ile yaşam beklentisi arasında ters yönlü bir ilişki vardır: En zengin yüzde 1’lik dilimdekiler, en yoksul yüzde 1’lik dilimdekilere göre erkeklerde 14.6, kadınlarda ise 10.1 yıl daha uzun yaşamaktadırlar.

Ayrıca Meksika’da en yoksul çeyrekte, en varlıklı çeyreğe göre Covid-19 nedeniyle ölüm oranı beş kat daha yüksektir. Bu veriler de, yoksulluğun hastalık ve erken ölüm için düzeltilebilir bir risk faktörü olduğuna işaret etmektedir.[31]

* * * * *

“Büyük şirketlerin kâr hırsı omicron varyantına yol açtı”ğı[32] yerkürede bunlara birkaç şey daha eklemekte yarar var…

İlki: Türkiye’de Covid-19’a karşı mücadelede vatandaşın cebine para koymak yerine vatandaşın borcunun artırılması ve ertelenmesi tercih edilmiştir. Böylece Covid-19 döneminde yurttaşların azalan gelirlerini borçla finansa etmeleri tercih edilmiştir.[33]

İkincisi ABD: Salgın yönetimi konusunda ağır eleştirilerin odağında olan Washington yönetimi, ülke içinde salgından en üst düzeyde etkilenen Siyah ve Latin nüfusuyken; ‘ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’ (CDC) verileri, “Yerli Amerikalıların ülke çapında en yüksek ölüm oranına sahip olduğunu” gösteriyordu.[34]

Patrick Martin’in ifadesiyle, DSÖ omicron varyantı ile ilintili ‘yüksek risklere’ dikkat çekiyorken; Joe Biden ulusal televizyona çıkıp ABD’nin aşılama haricinde herhangi bir ek önem almayacağını apaçık ortaya koydu. Yönetiminin ‘kapanma ya da karantina’ gibi uygulamalara başvurmayacağını ifade ederek ‘ülkeyi, işyerlerini, okulları açacaklarına’ yemin etti.”[35]

“Tüm siyasi görüş ayrılıklarına rağmen Demokrat Başkan ve Cumhuriyetçi muhalifler kitlesel ölümler karşısında aynı duyarsızlığı paylaşıyorlar. Amerikan kapitalist sınıfının çıkarlarını temsil ediyor ve savunuyorlar.[36] Milyarderlerin ise insan hayatını ve güvenliğini öncelemenin iyi bir fikir olabileceğine dair bir önerileri yok. Salgın süresince işyerlerini ve okulları açık tutmanın mantığı işte bu!

Dünyanın en güçlü emperyalist ülkesinin liderinin ‘demokrasi’ adıyla andığı şey de insanların hayatta kalıp kalmaması önemli değil. Asıl kast ettiği kapitalizm ve rant sistemi. Bu sistem hiçbir gerçek demokraside tahammül edilemeyecek ekonomik adaletsizlikler üretti. Dünyanın her yerinde faşist hareketler türetmekten başka bir işe yaramıyor. Bu hareketler demokratik hakları lağvetmek ve işçi sınıfını zenginlerin çıplak diktatörlüğü ile yönetmek istiyorlar”ken;[37] 6 Kasım 2021 verileriyle yinelenen Amerika’daki coronavirüs rekorlarında, hastalıktan toplam ölen sayısı 73 bin 605’e yükseldi, yeni vaka sayısı 22 bin 85, yedi günlük ortalama ise 73 bin 505 idi.[38]

Ve üçüncüsü de: İlaç şirketlerine ve gelişmiş ülkelere yönelik “Covid-19 aşı patentlerini paylaşma ve küresel güneydeki firmalarla ortak olma’ yönünde baskılar artıyorken; üretici tekeller kontrolü bırakmak konusunda isteksizdi![39]

ABD’li ilaç firması Moderna, Covid-19’a karşı ürettiği aşısını özellikle zengin ülkelere satmak ve yoksul ülkeleri bekletmekle suçlandı. CDC eski başkanı Dr. Tom Frieden, ABD’li ilaç firması Moderna’yı “Gelirini artırmaktan başka hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi davranmakla” suçluyordu.[40]

* * * * *

“Yeni Covid Düzeni”nde[41]  corona patentli kapitalist iflas tablosunda zevarihi kurtarmak için pandemiyi fırsata çeviren sağcı, popülist, muhafazakâr liderler otoriter ve güvenlikçi politikalarını birer birer hayata geçirmeye başladı. İngiltere’den Yunanistan’a, Fransa’dan Cezayir’e dört bir tarafta temel insan hakları askıya alındı.

İngiltere’de Muhafazakâr Parti hükümeti, polise bugüne kadar sahip olduğu yetkilerin çok daha fazlasını tanıyan ve eylem hakkını polisin keyfi uygulamalarına bırakan yasa tasarısı hazırladı.

Fransa’da Emmanuael Macron hükümetinin “Genel Güvenlik Yasası” kapsamında emniyet güçlerine halka açık mekânlarda görevleri dışında da silah taşıma izni veriliyor.

Yunanistan’da hükümet, bireyi polis şiddetinden koruyan ve medya, ifade özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklerini garanti altına alan birçok yasayı yürürlükten kaldırdı.

İsrail’de hükümet, kişinin evinin 1 km ötesinde herhangi bir basın açıklamasına katılamamasını öngörüyordu.

Cezayir’de sokaklarda protesto girişiminde bulunanlar ve eylem çağrısı yapanlar, “ulusal birliğe ve çıkarlara zarar verme” suçlamalarıyla mahkemeye çıkartıldı.

Polonya’da aşırı sağcı ‘Hukuk ve Adalet Partisi’ (PİS) hükümeti de baskıcı kararlar almak için krizden faydalanan bir diğer AB ülkesi oldu.

Macaristan’da sağ muhafazakâr Başbakan Viktor Orban, Mart 2020’de ülkeyi kararname ile yönetme yetkisi aldı.

ABD Yale Üniversitesi’nden Aniko Szucs, “Bu adımlar, Ortaçağ karanlığından pek farklı değil,”[42] tespitinde hiç de haksız değildi…

* * * * *

Toparlarsak: “Çoktan ölmüştü neo-liberalizm, ama cesedi şimdi Covid-19 krizi içinde kaldırılabiliyor”ken;[43] -Walter Benjamin’in ifadesiyle- “Kıvılcım dinamite ulaşmadan fitili kesmek gerekir,” noktasındadır insan(lık)…

Güneydoğu Asya ve Latin Amerika dahil olmak üzere gelişmekte olan bölgelerde pandemi döneminde yoksullaşma, işçileşme derinleşiyor. 2000’li yılların orta sınıflaşma döngüsü tersine işlemeye başladı bile.

PEW araştırmanın yayımladığı sonuçlar da bunu doğruluyor. Şili’den Güney Afrika’ya, Brezilya’dan Hindistan’a kadar geniş bir coğrafyada orta sınıflar işçileşiyor, yoksullaşıyor. Buna, orta sınıflaşma arzusu taşıyan ama beklentileri karşılanmayan, hayal kırıklıkları derin, eğitimli alt tabaka gençlerin karşı karşıya kaldıkları işsizlik ve güvencesizlik tablosu da ekleniyor. Bu düzeyde işçileşmes tarihsel açıdan olağanüstü politik sonuçlara yol açabilir. 

Karl Polanyi’ye atıfla “Büyük Dönüşüm”ün ileri adımı bu.

Emeğiyle geçinenler, ezilenler açısından kapitalist vahşet = pandemi + yoksulluk  +   işsizlik  +  sömürü  + iş cinayeti  + intihar yani ölmek demekken; bu çürümüş sistem ya da “zırh içindeki ölü” insan(lık)ı yaşatmaya odaklı değil.

Dünya halkları bu koşullar altında üzerine düşeni yaptığında, pandemi büyük insanlığın tarihin sahnesinde yer almasında önemli bir etmen olarak anılacak…

3 Şubat 2023 13:09:54, İstanbul.

N O T L A R

[*] Kaldıraç Dergisi, No:260, Mart 2023…

[1] “Direncin en az olduğu yer.”

[2] “Covid-19’da İkinci Perde: ‘XBB.1.5. Varyantı’…”, Cumhuriyet, 6 Ocak 2023, s.3.

[3] Esin Davutoğlu Şenol, “Pandeminin Üçüncü Kışı”, Birgün, 27 Kasım 2022, s.10.

[4] “DSÖ’den Korkutan Açıklama: Yeni Salgın Kapıda Olabilir”, 31 Ocak 2023… https://www.turkiyegazetesi.com.tr/saglik/bir-donum-noktasina-yaklasiyor-dsoden-korkutan-aciklama-yeni-salgin-kapida-olabilir-945765

[5] Esin Davutoğlu Şenol, “Pandeminin Üçüncü Sonbaharı”, Birgün, 11 Eylül 2022, s.13.

[6] Özgen Acar, “Covid-19 Salgını (1)”, Cumhuriyet, 29 Temmuz 2022, s.12.

[7] Ben Krishna, “Omicron Son Varyant mı?”, Birgün, 27 Aralık 2021, s.11.

[8] Rojda Aydın, “SES Amed Şube Eşbaşkanı Yıldız Ok: Virüsler Farklı Korunma Yöntemi Aynı”, 21 Ocak 2023… http://jinnews41.xyz/SAGLIKSPOR/content/view/203022

[9] “Çin’den Tartışma Yaratan Karar: Salgın Şiddetlenince Veri Paylaşımına Son”, Karar, 26 Ocak 2023, s.10.

[10] “Covid Vaka Sayısı 900 Milyona Ulaştı: Çin’de Sağlık Sistemi Çöküyor”, Sözcü, 15 Ocak 2023, s.20.

[11] Çin, yeni Covid salgını nedeniyle vatandaşlarına seyahat kısıtlaması uygulayan Güney Kore ve Japonya’ya misilleme olarak bu ülkelerin vatandaşlarına yönelik kısa dönemli vize uygulamasını durdurdu. Güney Kore, Çin’de artan Covid vakaları nedeniyle bu ülke vatandaşlarına turist vizesi verilmeyeceğini açıklamıştı. Çin Dışişleri Bakanlığı ise bunun “bilim dışı” ve “kabul edilemez” olduğunu duyurdu.

Pekin’in “Sıfır Covid” politikasını gevşetme kararının ardından vaka sayılarının artmasıyla birlikte, ABD, İngiltere ve Fransa’nın da aralarında olduğu 10’dan fazla ülke Çin’den gelen yolculardan negatif test istemeye başladı. Güney Kore artık Çin’den sadece az sayıda iş insanı ve diplomatların seyahatine izin veriyor. Bu kişilerin seyahat öncesi ve sonrası negatif Covid testi belgelemesi gerekiyor. (“Çinde Kısasa Kısas”, Birgün, 11 Ocak 2023, s.2.)

[12] “Çin’de Covid Krizi Büyüyor… 20 Günde 250 Milyon Vaka”, 24 Aralık 2022… https://www.sozcu.com.tr/2022/saglik/cinde-covid-krizi-buyuyor-20-gunde-250-milyon-vaka-7534438/

[13]  “100 Milyonu Aşkın Nüfuslu Henan’da 10 Kişiden 9’u Covid”, Karar, 10 Ocak 2023, s.16.

[14] Çin’deki birçok büyük kent Urumçi’deki yangının ardından büyüyen tepkilerin etkisiyle düzenlenen Covid-19 protestolarına sahne oluyor. Sokaklarda ve üniversite kampuslarında toplanan protestocular, kapanma tedbirlerinin sonlandırılmasını talep ederken hükümet karşıtı sloganlar atıyor. İsyanın sembolüne dönüşen boş beyaz “A4” kâğıdını taşıyan protestocular, sansür ve baskıya tepki gösteriyor. Sık sık polisle göstericiler arasında çatışmalar yaşanırken sosyal medyada ‘sıfır Covid’ politikası kurallarına uymayanlara sert müdahalelerde bulunulduğu paylaşılıyor. (Yaren Çolak, “Şi’nin Covid Sınavı”, Birgün, 3 Aralık 2022, s.11.)

[15] “Çin’de Covid-19 Protestoları Pekin’e de Sıçradı”, Cumhuriyet, 29 Kasım 2022, s.7.

[16]  Esin Şenol Davudoğlu, “Sana da İyi Yıllar Omikron”, Birgün, 25 Aralık 2022, s.14.

[17] Friedrich Engels, Doğanın Diyalektiği, çev: Arif Gelen, Sol Yay., 1970.

[18] “Covid, 15 Milyon Kişiyi Öldürdü”, Birgün, 6 Mayıs 2022, s.2.

[19] Setenay Kızılkaya, “Yoksulluk Kadınlar ve Çocuklarda Yaygınlaştı”, Birgün, 15 Ağustos 2021, s.5.

[20] Fikret Başkaya, “Coronavirüs: Ölenler ve Kâr Edenler...”, Yeni Yaşam, 5 Ekim 2021, s.14.

[21] Özlem Yüzak, “Pandemi Kuşağı... Pandexit ve Gelecek...”, Cumhuriyet, 17 Eylül 2021, s.11.

[22] “Virüse Yakalanan Her 20 Kişiden Birinde Etkileri Sürüyor”, 15 Ekim 2022… https://www.dokuz8haber.net/yeni-covid-19-arastirma-sonuclari-aciklandi-viruse-yakalanan-her-20-kisiden-birinde-etkileri-suruyor

[23] Salgın döneminde yanlış bilgi yayılımı inanılmaz bir hızla arttı. Bilhassa Covid-19 salgınıyla birlikte sosyal medyadaki yalan haber sayısı arttı. Covid-19 salgınında da gördüğümüz gibi, bir salgın (ve hatta herhangi bir felaket) ortaya çıktığında, halk arasında yayılan sadece enfeksiyon olmuyor. Vakalar arttıkça; hastalığın ne olduğu, nasıl tespit edileceği ve nasıl önleneceği hakkında bilgiler, bu salgından etkilenen (veya yakın gelecekte etkilenme riski olan) bölgelerdeki insanlar arasında da hızla yayılıyor. Hani kelle paça yiyerek veya buruna tuzlu su çekerek SARS-CoV-2’yi durdurabileceğimizi iddia edenleri hatırlıyorsunuzdur… Salgının şu anda içinde bulunduğumuz gibi ileri bir evresinde bile, aşı karşıtları gibi bilim düşmanları, aşıların geliştirilmesinden önce katiyen inanmadıkları Covid-19 ölü sayılarını veya “Uzun Covid” olarak bilinen, aylarca semptom yaşayan vakaları, şimdilerde “aşının etkileri” olarak pazarlamaya devam ediyorlar - ve epey de insana bu yalanı yutturuyorlar. Yalan, zor olanı kabullenmek istemeyenlere çok kolay satılabilen bir emtia. (Çağrı Mert Bakırcı, “Salgın Hızıyla Yanlışın Kıyası”, Birgün, 27 Kasım 2022, s.10.)

[24] Dilan Ayırkan, “Pandemideki Ölümler de Sınıfsal”, Cumhuriyet, 3 Haziran 2022, s.3.

[25] Bayazıt İlhan, “Covid-19’un Sınıfsal Karakteri”, Birgün, 7 Ocak 2022, s.6.

[26] Olcay Büyüktaş, “İki Kişiden Biri Korumasız”, Cumhuriyet, 2 Eylül 2021, s.6.

[27] “Afrika’da Yeni Tip Coronavirüse Karşı Tam Aşılanan Nüfusun Oranı Yüzde 4.57”, 10 Ekim 2021… https://www.yolculukhaber.net/afrikada-yeni-tip-coronaviruse-karsi-tam-asilanan-nufusun-orani-yuzde-457

[28] “Dünyadaki 5.7 Milyar Doz Covid Aşısından Sadece Yüzde 2’si Afrika’da Uygulandı”, 11 Eylül 2021… https://www.avrupademokrat.com/dunyadaki-57-milyar-doz-Covid-asisindan-sadece-yuzde-2si-afrikada-uygulandi/

[29] “Ramaphosa: Zengin Ülkeler Aşı Irkçılığı Yaparken, Afrika Henüz Nüfusunun Yüzde 7’sini Bile Aşılayamadı”, 7 Aralık 2021… https://www.avrupademokrat.com/ramaphosa-zengin-ulkeler-asi-irkciligi-yaparken-afrika-henuz-nufusunun-yuzde-7sini-bile-asilayamadi/

[30] Uğur Şahin, “Sefalet Salgını”, Birgün, 2 Şubat 2022, s.2.

[31] Özlem Kayım Yıldız, aktaran: Orhan Bursalı, “Yoksulluk-Hastalık Tuzağı”, Cumhuriyet, 1 Şubat 2022, s.6.

[32] Nick Dearden, “Büyük Şirketlerin Kâr Hırsı Omicron Varyantına Yol Açtı”, Atılım, Yıl:1, No:41, 17 Aralık 2021, s.20.

[33] Aziz Çelik, “Türkiye’nin Covid-19 ile İmtihanı”, Birgün, 3 Mayıs 2021, s.13.

[34] M. Birol Güger, “… ‘ABD’ye Rağmen’ Salgınla Mücadele”, Cumhuriyet, 28 Kasım 2022, s.2.

[35] Patrick Martin, “Hepsi Kâr İçin”, Birgün, 6 Aralık 2021, s.11.

[36] ABD’de Hollywood çalışanlarından sağlık emekçilerine dek birçok sektörde işçiler tepkili… Covid-19’la birlikte daha iyi çalışma ve güvenlik koşulları isteyen işçiler, daha yüksek ücret talebine ve maaşlarından yapılan kesintilerle mücadeleye odaklanıyor. Pandemi sırasında yaygın ekonomik kapanmaların şiddetli deneyimini yaşayanlar hâlen derin eşitsizliği barındıran bir ekonomik zeminde bulunduğunun farkında. (Michael Sainato, “Amerikan İşçi Sınıfı Huzursuz”, Birgün, 2 Ekim 2021, s.4.)

[37] Patrick Martín, “Coronavirüsün Etkileri Gizlendi”, Birgün, 24 Ocak 2022, s.5.

[38] Şükran Soner, “Amerika, Coronada da Rekordan Vazgeçemiyor”, Cumhuriyet, 9 Kasım 2021, s.11.

[39] Özlem Yüzak, “Üreticiler İsteksiz, Hükümetler Sessiz, Düşük Gelirli Ülkeler Aşısız”, Cumhuriyet, 27 Eylül 2021, s.16.

[40] “Moderna, Covid-19 Aşısını Zengin Ülkelere Satmakla Suçlanıyor”, Cumhuriyet, 11 Ekim 2021, s.7.

[41] Nilgün Cerrahoğlu, “Yeni Covid Düzeni”, Cumhuriyet, 28 Kasım 2021, s.7.

[42] Özde Çelikbilek, “Salgından Polis Devleti Çıkardılar”, Birgün, 31 Mart 2021, s.4.

[43] Ergin Yıldızoğlu, “Neo-Liberalizm Geride Kalıyor”, Cumhuriyet, 15 Mart 2021, s.11.