ALEVİLİKTE İKRAR GÖRÜMDEN/SORUMDAN GEÇMEK

Alevi inancında Görgü Cemleri genel olarak Perşembe Günü başlar. Cem’in yapılacağı yerleşim merkezinde peyik ev ev dolaşarak bütün halka Görgü Cemi’nin başlayacağını haber verir. Gündüzden ya da bir iki gün önceden kurbanlar alınır.1 Akşamüzeri halk Cemevinde toplanmaya başlar. Halk Cemevine toplandığında Mürşid ilk olarak Cemi yürütecek Dede’yi sonrasında da Dede talipleri görümden/sorumdan geçirir.

Garip Musa Ocağına bağlı Ankara Kalecik Hançılı Köyü Alevi yol süreğinde her yıl bir defa tekrarlanan rızalık sistemine dayanan görümden/sorumdan geçmek şöyle olmaktadır:

Cemin bir bölümünde görüm/sorum yapılacağı zaman meydana bir post serilir. Görümden/sorumdan geçecek olan musahip kardeşler yanlarında rehber olmak üzere eşleri ile birlikte bellerine kemerbest bağlayarak, ayakları yalın olarak posta çıkarlar. Yaşı büyük olan kardeş, Dede’ye ve postun dört köşesine niyaz ettikten sonra postun alt tarafında sağda ayakta bulunan Rehber’in ayağına niyaz edip ayağa kalkar. Talip, Rehber’in ayağına niyaz ederken Rehber eğilerek ayağına niyaz eden talibin yüzünü tutar. Ayağa niyaz edilmesiyle insanoğlundaki kibrin kırılması amaçlanır. Talip ayağa kalkınca sağ ayak başparmağı sol ayak başparmağının üzerine gelecek şekilde kollar yana salınmış bir vaziyette Dede’nin karşısında dâra durur.2 Musahip kardeşi ve eşleri de önce Dedeye, postun dört köşesine, Rehbere, büyük olan musahip kardeşe sırasıyla niyaz ederler. Niyazı bitiren kardeşinin yanında ayağını aynı şekilde mühürleyerek durur ve eşleri de sırayla niyaz ederek dâra dururlar.

Dâra duran talipler “El bağlayıp geldim evliya erkânına, çok şükür yine durdum pirimin divanına, günahım çoktur sığındım erenlerin lütfüne ihsanına. El-aman, el-aman, el-aman. Özüm dârda, yüzüm yerde, erenlerin huzurunda, Muhammed Ali’nin yolunda, İmam Hüseyin’in dârında, Nesimi gibi yüzülürüm, Mansur gibi asılırım, ne hakkımdan kaçarım, ne hakkımdan geçerim. Hakk’ı olan kardeşler hakkını talep etsin” der.

Dede, görümden/sorumdan geçen taliplere “Aşk Ola Sofu” der. Talipler secdeye kapanırlar.

Talipler secdede iken Dede “İndiğin Hak kapısı, durduğun Mansur dârı, gördüğün Hak didarı, Hak cesedine can verdi, kalbine iman verdi. Can talip, dil mürşit. Erenler meydanında ne gördün, neye geldin” diye sorar.

Görümden/sorumdan geçen talipler secdeden kalkmadan “Hak gördüm, Hakk’a geldim” diye cevap verir.

Dede “Hak gördüğün başlar ağrımasın. Baş kaldır, beyan eyle, dilli başlısın, şirk ile itaat, hile ile ibadet olmaz, özüne sındı sal (özünü yokla), bu meydanda yalan söylenmez, doğru gez, dost gönlünü incitme, yazıda, yabanda, yolda, yolakta ağlattığın varsa güldür, boşalttığın varsa doldur, yıktığın varsa yap, sakladığın varsa senin, sağ erenlerin.”

Bunun üzerine görgüsü/sorgusu yapılan talipler, dâra kalkıp, ayaklarını mühürlerler ve suçları varsa söylerler, yoksa “Allah Eyvallah” derler.

Dede “Erenler meydanında, pir huzurunda mürşidine teslim oldun mu? Hak Muhammed Ali, On İki İmam ve Ehlibeyt soyuna iman-ı ikrar ettin mi? İmam Cafer-i Sadık’ın içtihadı üzere Hak dediğimizi Hak bilip, batıl dediğimizi batıl bildin mi? Muhammed Ali’nin ve Ehlibeyt’inin sevdiğini sevip tevella, sevmediğini sevmeyip teberra ettin mi? Evvel kapı şeriat hak mı? Tarikat hak mı? Pir, mürşit, musahip rehber hak mı? On iki yas, matem hak mı? Kırk sekiz hafta hak mı? Tarik tercüman hak mı? Yol hak mı? Konu komşu hakkı hak mı? Dört kapı kırk makam hak mı? Yıl kurbanı hak mı? Büyüğünü bilmek hak mı? Suret-i Hak’tan görünüp dünya menfaatine gözünü kamaştıracak münafıkların sözlerine aldanıp erenler yolundan uzaklaşırsan mahşer günü yüzün kara olsun mu?” şeklinde sorular sorar.

Talipler her soruya “Hak” diye cevap verir.

Dede bu defa taliplere “Hak ile yolunan yol sürücü müsün?”

Talipler “Allah eyvallah” der.

Dede de “Allah eyvallah” dediğinde talipler “ikrar iman” der.

Dede “Geldik durduk Ali’nin divanına, geldiğiniz hac ola durduğunuz miraç ola. Muharrem hak mı dedim hak dediniz. Muharrem orucu tutuyor musunuz?” diye sorar.

Talipler bu sorulara kendilerine uygun olan cevabı doğru olarak verirler.

Dede, cemde bulunanlara hitaben “Erenler, bu mihman, Nesimi gibi yüzülürüm, Mansur gibi asılırım, Hakk’ı olan canlar hakkını talep etsin” diyor. Erenler bu canları nice bilirsiniz? Bu canlardan razı mısınız? Eğer sizin bu candan bir şikâyetiniz yoksa duran oturan boynuna, oturan duranın boynuna bu candan şikâyetiniz olmadığına dair mümine mâna, aşığa nişan” verin diyerek halktan helallik ister.

Cemde bulunanların meydandaki taliplerden bir şikâyeti yok ise herkes birbirinin yani yanındakinin omzuna ya da oturduğu yere niyaz ederek veya yüksek sesle “razıyız” diyerek helallik verir. Dede topluma razı olup olmadıklarını üç kere sorar. Şikâyet var ise meydana çıkılır ve o sorun toplum önünde mutlaka düzeltilir. Görgüye/sorguya çıkanlar cemden önce anlaşmazlıkları çözüp, helalleştiği için genelde orada bulunanlar “razı olduklarını” belirtirler.

Rızalık alınınca dardaki talipler ellerini dizlerinin üzerine koyarak rükuya eğilirler. Dede “Bismi Şah. Allah Allah. Dârın divanın kabul ola, isteğini dileğini Hak Muhammed Ali vere, On İki İmam katarından ayırmaya, namazın niyazın Hak katında kabul ola. Dil bizden, kerem Hünkâr Hacı Bektaş-i Veli’den ola. Gerçeğe hü” diyerek dua eder.

Dardaki talipler yere niyaz edip kalkarlar ve kişinin görümü/sorumu biter. Bu musahipli bütün canlar için tekrarlanır. Buna geleneksel inançta “Halka namazı” denir.

Dipnot:

1. Alevi-Bektaşi inanç sistemi içerisinde Cemler için yapılan masraflar Cem’e katılan toplum tarafından -herkesin gönlünden geçen miktar oranında- ortaklaşa karşılanmaktadır.

2. Bazı toplumlarda buna Mansur Dârı ya da Hüseyin Dârı denilir. İnanışa göre bir gün Hasan ile Hüseyin dururken Muhammed su ister. Hüseyin tez davranınca sol Ayağını taşa vurur ve parmağı kanar. Dedesine su verirken bu durumdan utandığı için sağ Ayağını sol Ayağının üzerine koyar. Buna “Ayak mühürlemek” ya da “peymençeye durmak” denir. Anlamı Hüseyin gibi Yol’a teslim olmak, Yol uğruna baş eğip, baş vermektir.