Atanamayan öğretmenlerin var olan sorunlarının bütünüyle ve kökten çözülmesi, istemlerinin yanıt bulması ve eğitim kadrosunun güçlendirilmesi beklentisi içinde oldukları belirten Bahçeli, "Konunun zamana yayılarak, öğretmenlerimizin atanamama sıkıntılarına bigâne kalınması hiçbir şekilde kabul etmeyeceğimiz bir durum olacaktır. 2011-12 eğitim ve öğretim yılının ikinci yarısında, tüm öğrencilerimize ve öğretmenlerimize başarılar diliyor, aileleriyle birlikte huzur ve mutluluk temenni ediyorum" dedi.

"İFTİRA VE HAKARET VİRÜSÜ SALGIN HALİNE GELDİ"

Bahçeli, "Cumhuriyet'e diş bileyenler, Türk milletinin bir ve bütün olmasından dolayı uykuları kaçanlar, AKP çatısı altında toplanarak hücumlarını arkası arkasına tertip etmişlerdir" diedikten sonra şöyle devam etti:

"Ne hazindir ki, bu nifak siyaseti ileri demokrasi uydurmasıyla tarihimizi kamplara ayırmakta ve sanık sandalyesine oturtmak için her çirkin yola müracaat etmektedir. Dersim isyanıyla ilgili gelişmeler bunlardan birisidir. Başbakan Erdoğan bizim Dersim konusunun açılmasından rahatsızlık duyduğumuzu dillendirirken, bilmeden çok doğru bir noktaya temas etmiştir. Evet, çok haklısınız Başbakan, biz Dersim isyanını bastıran kudrete 'Katliamcı' demenizden ve isyan elebaşlarına hadlerini bildiren cesareti katliamla ilişkilendirmenizden dolayı son derece rahatsızız. Bugüne kadar hasıraltı edilmiş, sumen altına itilmiş ve geri planda tutulmuş ne kadar kin ve garez varsa, AKP eliyle devreye sokulmuş ve mesafe alması sağlanmıştır. Bu zihniyet algısıyla birlikte, çirkeflik adım adım güçlenmiş, çamur siyaseti hızla zemin bulmuş, iftira ve hakaret virüsü salgın haline gelmiştir."

"19 MAYIS'I AKILLARDAN SİLMEYE KİMSENİN GÜCÜ YETMEYECEK"

En kritik hususun iktidar anlayışının, 'Ustalık' dönemi olarak isimlendirilen 3'üncü 4 yıllık döneminin ilk etaplarında, maskesini indirerek asıl gündemini sergilemeye başlamadığını öne süren Bahçeli, şöyle devam etti:

"Bunlardan ilki hiç şüphesiz; milletimizle bütünleşmiş milli bayramlar ve bu çerçevede düzenlenen kutlama törenleriyle ilgili son gelişmelerdir. 23 Nisan, 30 Ağustos ve 29 Ekim’in etrafının sarılmasından sonra sıra Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkış tarihine gelmiştir. 19 Mayıs törenlerinin; öğrencilere ve ailelerine sözde külfet getirmesi, eğitim ve öğretim sürecini olumsuz etkilemesi ve soğuk hava şartları gibi bahanelere sığınılarak kısıtlanması planlanmıştır. Elbette bunlar, AKP’nin kendi ucube görüşü olmakla birlikte, yanlışı savunmaya dönük mazeret kurgusundan öte bir anlam taşımayacaktır. Bu milli bayramımızın kutlanmasını engellemek, boş ve mesnetsiz mazeretlerle alanını daraltmak olsa olsa, 19 Mayıs ruhunu, idealini ve hedeflerini etkisiz kılmakla bir ve eş değerde olacaktır. Bilinmelidir ki, 19 Mayıs, esarete karşı dik duruşun, işgale karşı direncin ve millet varlığını yaşatma konusundaki tavizsiz kararlılığın bir özetidir. 19 Mayıs kutlamaları, milli mücadelenin hatıralarda yaşatılması ve sahiplenilmesinin doğal bir neticesi ve yeri dolmayacak bir zorunluluğudur. 19 Mayıs’a, Cumhuriyet’e ve Türk milletine karşı hazım zorunu yaşayan kim varsa, bugün küllerinden yeniden dirilmiştir. 19 Mayıs’ı akıllardan silmeye, gönüllerden silikleştirmeye, vicdanlardan sürmeye kimsenin gücü ve dermanı da yetmeyecektir."

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AK Parti'nin sahnelediği oyunların bir diğer hedefinde ise, Andımız'la birlikte Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi'nin yer aldığını ileri sürerken, "İlave olarak İstiklal Marşı’nın, başkent Ankara’nın ve Cumhuriyet rejiminin pusuya yatmış ihanet lobileri tarafından hedefe konulduğu anlaşılmaktadır"dedi. Bahçeli şöyle devam etti;

"AKP’den çıkan çatlak sesler, bozuk ve aksak nefesler, Türkiye’nin gündemini karartmak ve kapatmak için sanki özel olarak görevlendirilmiş gibidirler. Öncelikle ifade etmek isterim ki, tartışmamız gereken Gençliğe Hitabe değil, AKP’nin seviyesizlikleri, sevimsizliği, Hürriyet ve İtilafçılıkla örtüşen şaibeli karakteridir. Açık bir şekilde söylemek lazımdır ki, AKP Damat Ferit’in izinden, Milliyetçi Hareket de Mustafa Kemal’in felsefesinden feyiz almaktadır."

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AK Parti zihniyetinin, iktidarını sürdürmek ve peşi sıra sağlamlaştırmak amacıyla; milli ve manevi değerleri hayasızca siyasi karaborsa malzemesi yaptığını, bunun üstünden azami yarar elde etmeyi umduğunu söyledi. Bahçeli, şöyle konuştu:

"İnanç hortumculuğu', 'Maneviyat tacirliği' hep bu sürecin bir mahsulü olmuştur AKP’nin ortakçısı ve siyasi serumu olan CHP de bu sürece büyük katkı ve destek vermiştir. AKP ne zaman sıkışsa, ana muhalefet partisi CHP cankurtaran gibi yetişmiş, tezgah altı siyaset ilişkisiyle kendisine pist olmuş ve suni teneffüs yapmıştır. Ne kadar inkar edilse de, CHP nehri, AKP değirmeni durunca, tahliye vanalarını açmış ve iktidarın çarklarını çevirmiştir. Bilhassa manevi değerler alanındaki sözde AKP-CHP atışması, paylaşım ve hisse kapma kurnazlığı, her defasında AKP’nin hanesine puan yazmış ve CHP’nin de işgüzarca gerçekleştirdiği acil yardım atağı yanına kar kalmıştır. CHP’nin, başı dara düşen AKP’ye anında yetişmesi, geçeceği tümsekli yollarda kılavuzluk yapması ve uçurum kenarlarında köprü olması bildik ve tanıdık halleri olarak hepimizin malumudur."

CHP'nin AK Parti ne zaman sıkışsa cankurtaran gibi yetiştini ve AK Parti'nin hanesine puan yazılmasına sebeb olduğunu iddia eden MHP lideri Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçen hafta yaptığı grup konuşmasında söylediği 'dinsizler-dindarlar' ayrımı yapıldığına yönelik suçlamaları, Başbakan’a pas olduğunu, bu kapsamda başlayan karşılıklı söz düellolarının yeni bir gerginlik alanının çırasını tutuşturduğunu savundu. Bahçeli, şunları söyledi:

"Hiç gereği ve yeri değilken, CHP Genel Başkanı’nın AKP’nin önünü açması ve elinden tutması, Başbakan Erdoğan’ın mütedeyyin kardeşlerimizi istismar etmesine bir kez daha dayanak olmuştur. Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede, Başbakan’ın manevi değerlerden nemalanma yarışına girmesi, istismarcılıktan medet umması ve ayrımları tetiklemesi gerçek niyetini bir kez daha açığa çıkarmıştır. Bunu CHP yardımıyla yapması da, işin bir başka manidar tarafıdır. Az önce de dile getirdiğim gibi, CHP, AKP’nin serumudur; yoğun bakım nöbetçisi ve karanlık sokaklardaki teşrifatçısıdır. Biz ise meseleye siyasi kaygılar ve çıkarlar penceresinden değil, ilke ve esaslar kapsamından yaklaşmaktayız."

Suriye’deki gelişmeleri değerlendiren Bahçeli, Arap Baharı olarak anılan isyan ve halk hareketlerinin Türkiye'nin yakın coğrafyalarını altüst ettiğini ve olumlu beklenti içinde olanları hayal kırıklığına uğrattığını söyledi. Bahçeli şöyle devam etti;

"Mübarek Mevlit Kandili’ni karşıladığımız gün, Humus kentinde sayıları 300’e yaklaşan kişinin saldırılara kurban gitmesi, insanım diyen herkesin, her vicdan sahibinin yüreğini sızlatmıştır. Bize göre Suriye yangını gittikçe genişlerken, buradan Şam uzmanı kesilenler, tam vakıf olmadıkları bilgi kırıntılarıyla ahkâm kesenler yaptıkları yorumların nerelere varacağını da iyi görmelidirler. Hele hele, Humus’taki cinayetlerin tarafı kesin olarak netleşmeden; dağa doğru bir deyimle, saldırıların muhaliflerden mi yoksa Esad rejiminden mi kaynaklandığı açıklık kazanmadan, Batı’nın istediği şekilde değerlendirme yapanların, yakın coğrafyalarımızdaki bunalımda küçük ya da büyük oranda payları olacağını unutmamaları gerekmektedir. AKP hükümeti, Esad yönetimiyle, muhalifleri buluşturacak ve uzlaşmalarını sağlayacak yeni kanallar oluşturmalı ve meseleye tek yanlı yaklaşmamalıdır. İki tarafta karşılıklı taviz ve kolaylaştırıcı tutumlarla mutabakat zemininde buluşmalı ve kardeşlik bağlarıyla uluslararası operasyonların ve iç çatışmaların önüne geçmelidir."

"TÜRKİYE KÜRESEL ÇEVRELERİN PLANINA TESLİM OLDU"

AK Parti'nin 2003 yılında Saddam’a 'Git' dediğini, bugün de Beşşar Esad’a aynı tempoyla çağrıda bulunduğunu belirten Bahçeli, "Bu yüzden Türkiye’nin küresel çevrelerin planlarına teslim olan bir politikayla komşu coğrafyalara model olması ve emsal teşkil etmesi bize göre eşyanın tabiatına aykırı olacaktır. Geldiğimiz bugünkü aşamada, tüm kartlar, Suriye’deki rejimin düşmesi, yönetimin tasfiye olması üzerine dağıtılmıştır. AKP, özellikle Birleşmiş Milletler nezdinde, Suriye’nin geleceğini Suriyelilerin tayin etmesini karalılıkla muhataplarına iletmelidir. Parti olarak Suriye’nin toprak bütünlüğünü, Müslüman bir ülkenin içişlerine karışılmaması gerektiğini aynen Irak’ta olduğu ki gibi savunuyor ve bu ülkenin huzura, barışa ve istikrara bir an önce kavuşmasını diliyorum. Libya’da, Fransa ve diğerlerinin peşine takılan AKP, ümit ederim ki, aynı yanlışı Suriye’de tekrarlamaz ve Türk milletini sonu olmayan bir maceranın içine sürüklemez. Konuşmama son vermeden önce kısaca bir konuya değinmek istiyorum" dedi.

"HÜKÜMET BİR AN ÖNCE GEREKLİ TEDBİRLERİ ALMALI"

Türkiye'nin çeşitli kentlerinde etkili olan yağışlardan zarar görenlere 'Geçmiş olsun' dileğinde bulunan Bahçeli, "En başta Hatay’da etkili olan yağışlar, geniş tarım arazilerinin sular altında kalmasına yol açmıştır. Ayrıca Bulgaristan’daki bir barajın su kaçırması ve yoğun yağışlar Meriç Nehri’nin taşmasına zemin hazırlamış ve Trakya bölgemiz yeni bir tehdidin eşiğine gelmiştir. Buradan sel baskınlarından zarar görmüş vatandaşlarıma geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, kayıplarının karşılanmasını istiyor ve muhtemel afetlerin önüne geçmek için lazım gelen tedbirlerin bir an önce alınmasını hükümetten beklediğimi ifade etmek istiyorum"dedi.