Av.Kemal Kapuluoğlu, UEFA'nın ülke federasyonlarının iç işlerine karışmayacağını belirterek, "UEFA'dan yapılan yazılı açıklamada, 'Özerkliğe saygının bir tezahürü olarak ülke federasyonunun iç işlerine biz karışmayız. Ancak talep gelirse yine özerkliğe saygıdan çekinmeden onu tam olarak sağlamak kaydıyla destek olabiliriz' denildi. Fakat burada iç işlerine karışmamak ayrı bir şey. Bir takım müsabaka sonuçlarını etkilemek iddiaları ile ilgili gereğinin yapılıp yapılmamasına tepki vermek ayrı bir şey. Bence UEFA, şu anda da tahminim o ki içerdeki mevzuatla öngörülen cezaların ne olduğundan ziyade, ortadaki iddiaların bir an önce soruşturularak bir karara varılması, öncelikle tespit edilmesi, gerçekten bu iddialar doğru mudur değil midir, bu tespitin yapılması için talepte bulunmuş olabilir. Ben hala UEFA'nın 'Şu ceza ya da bu cazayı vermelisiniz iç hukukunuzda' dediğini tahmin etmiyorum" dedi.

"BİZİM MEŞHUR MEDDEMİZ TEK CEZA ÖNGÖRÜYOR, O DA KÜME DÜŞME"

Küme düşürme konusu ile ilgili de Av. Kemal Kapulluoğlu şunları söyledi:

"Bir dönem Türkiye Futbol Federasyonu mevcut hükmü küme düşmeyi öngördüğü için ve bir yaptırım yelpazesi o maddede olmadığı için şikede, teşvik priminde ve bunlara teşebbüste tek ceza görüyor bizim meşhur maddemiz; o da küme düşme. Doğal olarak o dönemde, federasyon yöneticileri böyle bir suçun var olduğu ispatlanırsa, 'Çektirilecek ceza budur, bundan farklı bir şey yapamayız' olarak dile getirmişlerdi. Fakat gelinen noktada artık puan tenziliyle de bunu sonlandırabileceği konusunda UEFA ile de bir mutabakat olduğu anlaşılıyor. Türkiye Futbol Federasyonu yönetimi, çok sert olan maddenin daha hafifletilmiş cezalarla bir defaya mahsus olmak üzere UEFA'nın da kabulü ile fubolun bütünlüğüne zarar vermeden çözülebileceği bir noktaya getirdiler diye düşünüyorum."

"UEFA VE TFF ARASINDA BENCE UYUM SORUNU YOKTUR"

Yaşanan süreçteki farklılıklara değinen Av. Kapulluoğlu, "Federasyon UEFA ile yaptığı her görüşmeyi kamuoyu ile birebir paylaşamayabilir. Çünkü bu kurumlar birbirine bağlı kurumlardır. Türkiye Futbol Federasyonu, UEFA'nın bağlılarındandır. Biraz mahremiyetlerine saygı duymak lazım. Belli bir noktada kamuoyunu zorunlu bilgilendirme halleri dışında UEFA ve TFF'nin kendi çalışma toplantılarında ne konuşulduğunu herkes ile paylaşmasını beklememek lazım. Süreçte farklılıklar olduğunu da düşünmüyorum. UEFA bugüne kadar bir defa kamuoyuna yansıyan bir tepki göstermişti. Yunanistan'da karar çıktığı zaman, benzer iddialar iki üye ülkede gündeme gelmesine rağmen bir tanesini sonuçlandırdı, diğeri için henüz gizlilik kaydı gerekçesiyle soruşturma bile başlatmadı. 'Bunu da kabul edemem' demişti. Şimdi ise gizlilik kaydı da ortadan kalktı. İddianame ve sanıyorum eki olan o meşhur 70 klasör, UEFA'ya da iletildi. İki kuruluş da artık gizlilik ortadan kalktıktan sonra da çalışmalarına başladı. Bence burada bir uyum sorunu da yoktur" diye konuştu.

"FUTBOL FEDERASYONU YETKİLİLERİ BAZEN ÇOK ERKEN KONUŞTU"

TFF tarafından yapılan açıklamaları erken bulan Kemal Kapulluoğlu, şöyle konuştu:

"Sanıyorum paydaşlar biraz erken konuşuyorlar ve kendilerini bağlayıcı konuşuyorlar. Tahminler üzerine eleştiriler yapıyoruz. Futbol Federasyonu yönetimine bazı davranışları atfediyoruz, ondan sonra da bunun üzerinden eleştiriyoruz. Bence Futbol Federasyonu temsilcilerinin bazen erken konuştuğu oldu. Kendilerini bağlayacak tarzda erken konuştukları oldu. Çok yoğunda bir kamuoyu ilgisi olduğu için de bu kirliliğin önüne geçmek çok kolay değil. Temmuz ayının başından beri Türkiye'de neredeyse tüm diğer güncel konular ikinci planda. Bir türlü güncelliğini yitirmeyen bu şike konusu ile yatıp kalkıyoruz. Futbol her zaman olağanüstü bir ilgi görüyor bizim ülkemizde, birçok ülkede olduğu gibi. Bu da onun tezahürlerinden bir tanesi ama sürece çok katkısı olduğunu pek düşünmüyorum. Herkes fikir yürütüyor. Herkes birilerine bir davranışı atfediyor, ondan sonra da bunu eleştirme durumuna giriyor. Türkiye Futbol Federasyonu'nun şu anda eleştirilmesini haklı bulmam. Bu demek değildir ki her şeyi doğru yaptılar. Her şeyi de doğru yapmadıklarını da söyleyebilirim. Mutlaka onlar da aynı şeyi kabul edeceklerdir, ama onların ayakkabısını giymeden sadece onları eleştirerek de bir katkımız olmaz. Haziran ayının sonunda seçilmiş bir yönetimden bahsediyoruz. Tabii ki geçmiş yönetimde yer alan kişiler de olmakla birlikte yeni kurulmuş bir yönetimdir. Sayın Aydınlar ilk defa başkan oldu. Herhalde bunun tam farkına varmadan belki çalışma arkadaşlarının yakın çevresi ile tam tanışamadan bu olayla karşılaştı. Fakat bir tek şunu söylemekte fayda var. Bunu o zaman da dile getirmiştik. Bu içerisinde bulunduğumuz sezon 2011-2012 sezonu başlamadan bu iddiaları değerlendirip gereğini yapmadığımız sürece iyi bir netice beklememiz mantıklı değildi. Bu günden sonra da UEFA ile uyumlu ya da uyumsuz, kulüplerin desteklediği ya da karşı çıktığı ne çözüm getirirsek getirelim bazı paydaşlar bundan memnun olmayacak. Artık bunun az zararlı bir çözüm hali kalmadı maalesef. Geçen sezon sonunda sportif olarak küme düşmüş kulüplerin eğer müsabaka sonucu etkilemeye ilişkin tespiti yapılırsa bizim mağduriyetimiz ne olacak şeklinde başvuruları olmuş, işte bahsettiğim konu da tam bu. Bu sezon eğer play-off öncesi inşallah varit olmaz ama şike iddaalarının bir kısmı dahi varit olup da puan tenziline gidersek doğal olarak bu soruyla karşılaşırız. Bu geçen sezon yapılmış eylemlerden dolayı, geçen sezon puan tenzilleri ya da küme düşmeler yapılsaydı, biz ligde kalacakken gecikmeden dolayı bir mağduriyetimiz söz konusu oluyor. Bunun artık giderilmesi de çok kolay değil. Futbolun takviminin hep hatırlatmaya çalıştığımız çok hızlı işlemesi gerektiği bu sebeptendir. Ama yıllara salih olarak bu sezonu mevcut lig yapısıyla başlattığımızda geri dönüp bazı şeyleri düzeltmemiz çok mümkün değil. Bakalım 26 Ocak'ta genel kuruldan ne karar çıkacak, neticesi nasıl tahakkuk edecek. Görünen o ki, futbol müsabakaları rekabet üzerine kurulu. Rekabet her alanda. Transferde dahi ülkemizde çok ön plana çıkıyor. Kulüpler artık yeşil sahada oyuncuları arasında yarışmıyor. Bir transferde oyuncuları kadrolarına katabilmek içinde yarışıyorlar. Taraftarların da etkisiyle bu basit bir oyuncu transferinden öteye gidiyor. A takımı oyuncu ile kontrat yapabilir, B takımı yapamaz ise bu da bir mağlubiyet olarak algılanıyor, bir başarısızlık olarak algılanıyor. Şimdi bu kadar kapsamlı bir dosya neticesinde alınacak kararların sonrasında benzer yaklaşımlarla eleştiriler gelebilir. Ben birçok kulüp yöneticilerinin de bu baskıyı şimdiden hissettiğini tahmin edebiliyorum. Belki kafalarından, vicdanlarından geçeni birebir yansıtamıyorlar. Çünkü taraftar, kulüp hakları yeterince savunulmuyor tepkisi verebilir endişesini taşıdıklarını düşünüyorum zaman zaman. Ama dediğim gibi 26 Ocak'ta ne tür bir karar çıkacak, sonra bunun bu olaylara yansıması ne olacak göreceğiz. Ama biz herhalde önümüzdeki temmuza kadar bu konuları konuşmaya devam edeceğiz."

"MAĞDUR KULÜPLERİN TALEPLERİ OLABİLİR"

Mağdur kulüplerin talepleri olabileceğini de belirten Kapulluoğlu, " Bu yılki sıralama ve geçen sene küme düşmüş kulüplerin talepleri ve yakınmaları ortaya çıkabilir. Kulüplerin müracaatları olabilir, ama son yaptığımız anayasaya değişikliğinde Tahkim Kurulumuz nihai olarak karar verecek. Bir şekilde herkes hakkını aramakta tabii ki serbestir. Ama yetkili kurullar tabii ki bunları değerlendirerek karar verecek" dedi.

"YETKİNİ KULLANMIYORSAN GENEL KURUL'A MÜHÜRÜ TESLİM ETMEK DOĞRU OLURDU"

"Türkiye Futbol Federasyonu yetkisini kullanamıyorsa mühürü genel kurula teslim etmesi gerekir" ifadesini kullanan Kemal Kapulloğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"O yönetimin durduğu noktada hissettiklerini hissetmeden yorum yapmak çok adil olmaz. Ama ilk bakışta doğrudur. Yetki kullanılmak için verilir, bu yetki yönetim kurulundadır. Yönetim kurulunun, genel kurulda davet ederek bu konuda yol gösterici olması bir anlamda sorumluluğu paylaşması ya da üzerinden almasını beklemesi gibi algılanıyor. Bu çok doğru bir yönetim tarzı değil. Neticede yetki size verilmiş ise, bu size sorumluluk da getirir ve bu yetkiyi kullanmanız beklenir. Daha yukarıdaki tartışmasız makamların daha alttaki makamların mevzuatla tanımlanmış görevlerini, onların yerine geçip yapması diye bir şey düşünülmez yönetimsel olarak. Herkesin yetkisi bellidir, o yetkiyi kullanması beklenir. O yetkiyi kullanmamışsa ve kullanmakta endişeleri varsa, bunu da üste danışma ihtiyacı duyuyorsa bu eleştiriye her zaman açık bir durumdur. Ben rahatlıkla şunu söyleyebilirim, genel kurula belki mührü teslim etmek daha doğru olurdu o noktada. Çünkü mevzuatla verilmiş bir görev tanımı var. O görev tanımına göre de mevzuata uygun olarak sizi o göreve getiren bir genel kurul iradesi var. O genel kurula bizim burada endişelerimiz var. Bu sorumluluğu tek başımıza üstlenmek istemiyoruz diye götürdüğünüzde, o genel kurul, 'Siz mühürü teslim edin, o yetkiyi aldığı zaman kullanacak kişileri seçelim' tepkisi verebilir. Verirse de çok eleştirilecek bir tavır olmaz bu. Ama neticede şu anda yetkinin kullanımı, kullanılmaması, genel kuruldan destek beklenmesi konularını bu olağanüstü durumda birazcık da yumuşak görmek lazım. Önemli olan ortadaki sorunun bir an önce ve mümkün olan en çok paydaşın karara karşı ile aşmakta bir çözümdür neticede. Bizim çözüme odaklanmamız lazım. 26 Ocak'ta yapılacak genel kurul neticesi inşallah bugün itibarıyla ulaşabileceğimiz en iyi neticeye hizmet eder. Öyle olduğu zamanda bizim artık yetkiyi kullandınız kullanmadınız konularını bir yana bırakmamız ve artık biraz oyunu öne çıkartmak için de acele etmemiz lazım."

"SİYASİ BASKILARLA İLGİLİ DUYUMUM YOK"

Av. Kemal Kapulluoğlu, siyasi baskılarla ilgili bir duyumu olmadığını belirterek, "Ben hukukçuyum, siyasetten anlamam. Böyle bir duyumum da yok. Ama biz de dedikodular duyuyoruz zaman zaman. Bir hukukçu olarak o tür dedikodular benim pek kulağımın içine girmiyor. Var ya da yok, beni çok ilgilendirmiyor. Ben olabildiğince teknik olarak hukuki kısmı ile kafa yoruyorum. Bu nedenle cevap veremem" ifadesini kullandı.

"58. MADDENİN DEĞİŞMESİNİ SÖYLEYEN İLK BENİM"

58. maddenin değişmesi gerektiğini ilk olarak kendisinin söylediğini belirten Avukat Kemal Kapulluoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Kamuoyuna ulaşacak şekilde ilk söyleyenlerden biriyim. Temmuz ayı sonunda, yani geçen sene bunu söyledim. O zaman hiçbir kulüp adına ya da ona karşı bunu söylemedim. 58. madde küme düşürülme cezası, tek ceza olarak öngördüğü için. Zamanında futbolu yöneten bizler de oralarda görevler yaptık. Hem hukuk, hem de yönetim kurulunda görev yaptım. Hiçbir zaman bu kadar kapsamlı bir şike iddası ile karşılaşacağımızı ön görmedik, bunu kabul etmek lazım. Bizim algımızda şike, 'Çok kritik bir maçta düşmemek için ya da şampiyon olmak için tekil olur' diye hep öngörmüşüz. Ancak bu kadar kapsamlı bir dosya ortaya çıkınca, o öngörülere konan kuralın istisnasız uygulanmasını sadece ihlalede bulunanlar var ise, onlara bir yaptırımdan öte bir noktaya vardığını görüyoruz. Bu Türk futboluna bütün olarak zarar vereceğini, bir çok sistemi bozacağını görüyoruz. Ayrıca bir nokta daha var, o madde o haliyle ön görüldüğü zaman 6222'li yasa yoktu. Bu eylemleri bizzat gerçekleştiren, gerçek kişilere ceza öngören gerçek bir düzenlememiz yoktu. Şöyle düşünün tribün olaylarında da onu yapıyoruz. Tribünde sahaya birileri bir şey atıyor. Onu tespit edip kişi olarak onu cezalandırmak mümkün olmadığı için kulüplere ceza veriyoruz, ki o kişileri caydıralım, bu konuda birazcık cesaretlerini kıralım, kulüpleri ceza alıyor diye bundan vazgeçsinler. Ama burada şike ve teşvik primine benzer bir durum var. Kişiler hapis cezası ile karşı karşıya kalmıyorlar ve böyle bir ceza hükmümüz yoktu. Nisan ayında o haliyle hem de 5 ile 12 yıl yöneticilerdeki yüzde elli artırılmış haliyle gibi şiddetli bir şey mevzuatımıza dahil olduğunda, o yokken öngörülmüş bir düzenlemenin elden geçirilmesi de çok yadırganmamalıydı. Ama maalesef, böyle bir değerlendirilme yapılmadan bu dosya ortaya çıktığı zaman A şahsı için yapılıyor, B şahsı için yapılıyor tartışmalarının içersinde boğulduk. Halbuki objektif olarak herhalde herkes kabul eder. Eylemi bizzat gerçekleştiren kişilere ağır yaptırımlar varken, kulüplere de bu kadar ağır cezalandırlmaya devam edilmeli mi neticesi de çıkabilir. Ama bu konuda bir değerlendirme yapılmalı mıdır dense, kimse itiraz etmezdi. Gelinen noktada bazı kulüplerin 58. maddenin değişmemesi talebinin neye dayalı olduğunu, ancak onlar cevaplayabilir. Biz sadece tahminde bulunabiliriz. İtham altındaki bir kulübün bu talepte olmadığını söylemesi en basitinden masumiyetine olan inancından kaynaklanıyordur diye tahmin ediyorum. Böyle bir talebin bayraktarlığını yapıyor gibi görünmeyi tabii ki istemezler, çünkü bu eylemler gerçekleşmedi, biz bu ihlalleri gerçekleştirmedik diyenlerin bir yandan da eylemlere öngörülen yaptırımların hafifletilmesini istemesi birazcık tezat oluşturuyor. Birden ziyade kulübün ismi geçtiği için farklı durumlar olabileceği, bazı kulüplerin daha hafif yaptırımlarla ve çok ekspoze olmadan dosya dışında kalıp temmuz ayından beri yaşadığımız bu şike kaosunun sadece bir kulüple anılır ve hafızalarda kalır endişesi olabilir. Gücüne güvendiği için kulübümüz bunu söylüyor olabilir. Yaptıysak cezamızı çekeriz, doğru bir yaklaşımdır. İsmini söylemeden geçtiğimiz kulübün birçok taraftarı, yöneticisi de biz bunları yapmadık yaptıysak da yaptırımına biz razıyız diyor. Bu da erdemli bir davranış. Ona uygun olarak da 58. madde ile ilgili değiştirilsin talebimiz yok diyorlarsa, bunun da detayında daha bir şey aramamak lazım."

"TRABZONSPOR'UN KUPA ISRARINI ŞU AŞAMADA DOĞRU BULMUYORUM"

Son olarak Kapulluoğlu, Trabzonspor'un kupa ısrarını doğru bulmadığını vurgulayarak, "Çünkü değerlendirme henüz bitmedi. Ortada kesinleşmiş henüz hiçbir şey yok. Bu bitmeden de bu talep doğru değildir. Zaten yapılan incelemeler neticesinde bazı takımların ihlalleri gerçekleştirdiği ortaya çıkarsa, tabii ki bunun gereği yapılacaktır. Ama şu aşamada bu talep doğru değildir. Yürüyen bir soruşturma var, hem genel yargıda, hem de TFF nezdinde. Orada bir karar çıkacak ki ona göre de neticeler farklı olması gerekiyorsa düzeltilecek. Şimdi erken" şeklinde konuştu.


EA(OS/FG)