Guardian, İngiliz parlamentosundan "IŞİD'e yönelik mücadeleyi artıralım" sesleri yükseldiğini duyuruyor.

Savunma Komitesi, çarşamba günü yayımladığı raporunda İngiltere'nin şu ana kadar IŞİD'e karşı savaşta "dikkat çekici biçimde mütevazi" davrandığını yazmıştı. Haberde, raporu hazırlayan milletvekillerinin IŞİD'i bölgesel istirkar ve uluslararası güvenlik açısından son 30-40 yıldır Orta Doğu'dan çıkmış en büyük tehdit olarak gördüğü ve Komite'nin Suriye ve Irak'ta IŞİD'le birlikte savaşıp geri dönen İngilizleri "doğrudan tehdit" olarak nitelediği belirtiliyor.

Milletvekillerinin "daha etkili bir mücadeleden" kastının bölgeye asker göndermek olmadığı, ancak özel güçler ve insansız hava araçlarıyla, ya da eğitim desteği verilerek daha güçlü bir mücadele yöntemi izlenebileceğini savunduğu bildiriliyor.Haberde IŞİD'e karşı oluşturulan uluslararası koalisyonun hava saldırılarından sadece %6'sının İngiltere tarafından yapıldığına da dikkat çekiliyor.

Independent ise aynı başlıkla ilgili olarak ilk sayfasında "Bir baba yas tutuyor, bir kral intikam yemini ediyor, bir koalisyon hesap yapıyor- ve milletvekilleri İngiliz güçlerinin IŞİD'e karşı savaşta gerekeni yapmadığından şikayet ediyor" ifadesini kullanıyor. Gazetenin savunma muhabiri Kim Sengupta, Ürdün'ün IŞİD'le sahada mücadele etme sözünün, Batı'nın büyük bir sorununu çözebileceği yorumunu yapıyor.

Ürdünlü pilotun IŞİD tarafından öldürülmesinin ve Ürdün'ün intikam olarak iki Iraklı tutukluyu idam etmesinin dolaylı sonuçlarının ilerleyen günlerde görüleceğini belirten Sengupta, "Ancak açık ki bu olanlar, Orta Doğu ve ötesinde, IŞİD'le mücadelede yeni bir durum değerlendirmesi yapılmasına sebep oldu" diyor. Independent yazarı, IŞİD ve ortaklarının yenilebilmesi için kara operasyonunun şart olduğunu, Batılı liderlerin ise bu görevi bölge ülkelere vermek istediğini belirtiyor.

"IŞİD cehennemini besleyen Suudiler değilse kim?"

Robert Fisk, Independent'taki yazısına bu başlığı atmış. Müslümanlar için kendileri gibi bir Müslüman'ın ateşe verilmesini izlemenin, bir "inanmayanın" öldürülmesini izlemekten çok daha korkunç olduğunu belirterek başlayan yazıda Fisk, Ürdün ve ülkede yaşayan Filistinlilerin kendilerine "gerçek dostlarının ve gerçek düşmanlarının kim olduğunu sormaları gerektiğini" belirtiyor. "Gerçek düşman arayışında Suudilerin yine pas geçileceğini" belirten Fisk, "Açıkça soralım, dünya IŞİD canavarı için Suudileri suçlamalı mı?" sorusunu soruyor.

ABD'de Savunma Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı'nın Suudi Arabistan'ın Selefi şiddet üzerindeki rolü konusunda fikir ayrılığı yaşadığını belirten Fisk,11 Eylül saldırılarında Suudilerin rolüne dair son çıkan haberleri de hatırlatıyor. Fisk'in yazısı şöyle devam ediyor: "IŞİD'i kimin finanse ettiğine karar vermek, dünyanın ne derece IŞİD'in kendi kendisini finanse ettiğine inanmak istediğine bağlı. Batılı hükümetler IŞİD'in petrol geliri ve Musul'daki bankalardan çaldığı nakit para üzerine detaylı hesaplar yaptılar. Ama petrol kaçakçılığı ve kasaları boşaltmak, Birleşik Krallık'tan daha büyük bir alanın yönetimi için zar zor yeterli olur. IŞİD'in eline Irak ve Suriye dışından milyonlarca dolar geçiyor olmalı. Burada şu soruyu sormalıyız: Eğer bu para Suudi Arabistan ya da Katar'dan gelmiyorsa nereden geliyor? İzlanda? Peru?"

"Fox TV cihatçılara platform verdi"

Guardian, Amarikan haber kanalı Fox News'in internet sitesine, IŞİD'in Ürdünlü pilotu yakarken çektiği videoyu yüklemesinin eleştirilere neden olduğunu da duyuruyor. Haberde, terör uzmanlarının Fox News'i "cihatçı grubun mesajını yaymakla suçladığı" ifade ediliyor. IŞİD videosunun başka hiçbir medya kuruluşu tarafından yayımlanmadığına dikkat çekiliyor. Guardian'a konuşan terör uzmanı Malcolm Nance "Bu tam IŞİD'in istediği şey. Terör, terörü yaymak için medyayı kullanıyor" ifadesini kullanıyor.Başka bir uzman da videonun yayımlanmasının IŞİD'i güçlendirdiğini söylerken "Fox News IŞİD'e platform vermiş oldu" diyor.

 "Türkiye'de hastaneler kürtaj yapmayı reddederek suç işliyor"

Guardian
, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'nın devlet hastanelerinde yaptığı kürtaj araştırmasına yer veriyor. Araştırmada İstanbul’da 37 devlet hastanesinden sadece üçünün isteğe bağlı kürtaj yapmayı kabul ettiği, 12’sinin ise zorunlu hallerde bile kesinlikle kürtaj yapmadıkları ortaya çıkmıştı.

 Haberde Türkiye'de mevcut yasalara göre, hamileliğin 10. haftasına kadar kürtaja izin verildiği hatırlatılıyor.
Gazeteye konuşan Mor Çatı sözcüsü "Türkiye hükümetinin duruş ve retoriği kürtaj konusunda dramatik bir değişime neden oldu. Şu an fiili bir kürtaj yasağıyla karşı karşıyayız" diyor.

İngiliz basınında Türkiye ile ilgili bir başka haber başlığı da Bank Asya yönetiminin TMSF'ye geçmesi... Financial Times haberi "TMSF Gülenci Bankaya el koydu" başlığıyla veriliyor. BDDK'nın (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) Bank Asya'nın yüzde 63'ünün TMSF'ye devrine karar verdiğini duyuran gazete, Bank Asya'nın 1996'daki açılışına Fethullah Gülen ile Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığını, ancak Gülen hareketi ile hükümetin arasının açılmasının ardından bankanın geleceğinin de tartışılmaya başlandığını hatırlatıyor.

"Bank Asya'nın mülkiyet yapısının tam olarak açık olmadığını" yazan Financial Times, Gülen hareketinin yapısının da benzer olduğunu, resmi bir örgütlenmesi bulunmadığını yazıyor. Haber şöyle devam ediyor: "1999'dan bu yana ABD'de Pennsylvania'da yaşayan Fethullah Gülen, Türkiye'ye dönmesi için Recep Tayyip Erdoğan'ın birkaç kez yaptığı çağrıyı reddetmişti. Ancak geçen yıl Erdoğan, Gülen hareketini hükümetine yöneltilen yolsuzluk iddialarının arkasında olmakla ve 'paralel devlet' oluşturmakla itham etti. Yolsuzluk soruşturmasının yıldönümünde de Gülen için arama kararı çıkarıldı".