Son bir ayı aşkın süredir televizyonlardaki ilk haber, genelde Alman Cumhurbaşkanı Christian Wulff'un dost bir işadamının eşinden aldığı özel kredi, tanıdıkların villalarında yaptığı “beleş” tatiller ve başka iddialar. Gazeteler ve dergilerde de öyle.
En ciddi Alman gazeteleri ve dergileri bile Cumhurbaşkanı Wulff'un bir “açığını” ortaya çıkarmak için tüm imkanlarını seferber etmiş durumda. Wulff'un 2003-2010 yılları arasındaki Aşağı Saksonya Eyalet Başbakanlığı dönemi didik didik ediliyor. Zaman zaman abartılı bulsam da, “İşte demokratik hukuk devleti budur”, “işte basın özgürlüğü budur” diyorum...
Ama geçen yıl kasım ayına geri dönüyorum...
Almanya'da Neonaziler tarafından işlenen seri cinayetleri düşünüyorum. 38 yaşında öldürülen Enver Şimşek'i düşünüyorum...
Öldürüldüklerinde 49 yaşında olan Abdurrahim Özüdoğru'yu, 50 yaşında olan İsmail Yaşar'ı, 38 yaşındaki Habil Kılıç'ı, 21 yaşındaki Halit Yozgat'ı, 39 yaşındaki Mehmet Kubaşık'ı, 31 yaşındaki Süleyman Taşköprü'yü, 25 yaşındaki Yunus Turgut'u düşünüyorum...
41 yaşındaki Yunanlı Theodoros Boulgaridis'i, 22 yaşındaki Alman kadın polis Michele Kiesewetter'i düşünüyorum...
Onların geride kalan annelerini, babalarını, eşlerini, çocuklarını, akrabalarını ve yakınlarını düşünüyorum... Çektikleri acıları düşünüyorum...
Neonazi çetesinin Federal Anayasa Teşkilatı ve Eyalet Anayasa Teşkilatlarıyla bağlantısı olduğu yönünde ciddi iddialar var. Neonazi çetesinin aşırı sağcı Almanya Milliyetçi Demokrat Parti'yle (NPD) yakın ilişki içinde olduğu yönünde ciddi iddialar var...
Alman medyasına bakıyorum...
Cumhurbaşkanı Wulff'un geçmişini didik didik eden Alman medyasının aynı duyarlılığı göstermediğini görüyorum...
Almanya'daki sivil toplumun duyarsızlığını ve tepkisizliğini görüyorum...
Politikacıların bu cinayetlerin aydınlatılması, ilgili güvenlik birimlerinin ilişkisinin ortaya çıkarılması için gereken kararlılığı göstermediklerini görüyorum...
Demokratik bir hukuk devletinde Neonaziler tarafından işlenen bu cinayetlerin 10 yılı aşkın bir süre ortaya çıkarılamamasına tepkisizliği anlamakta güçlük çekiyorum...
Hatta kızıyorum...
Kendi kendime “nerede demokratlar?” diyorum...
Hem de milliyet ayırımı yapmadan...
Yerli ve göçmen ayırımı yapmadan...
Anamuhalefet Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) Genel Başkanı Sigmar Gabriel'in “Acaba öldürülen bu insanlar Alman olsaydı bu kadar tepkisiz kalınır mıydı?” sözleri aklıma geliyor...
Ben, öyle düşünmek istemiyorum...
Ben, hala Almanya'da demokratik hukuk devletinin tüm birimlerinin işlediği inancını koruyorum...
Ben, hala Almanya'da demokratların demokratik yöntemlerle tepki göstereceklerine inanıyorum...
Ben, hala Almanya'da “Büyük Frederik” olarak bilinen Prusya kralı 2. Friedrich'in Potsdamm'daki Sanssouci Sarayı'nın yanındaki yel değirmenini yıktırmak istemesine tepki gösteren ve “Siz kral olabilirsiniz, ama Berlin'de daha yargıçlar var” diyen değirmencinin bu inancının geçerli olduğuna inanıyorum...
Ben, hala bu seri cinayetlerin ve tüm bağlantıların aydınlatılacağına inanıyorum...
Bunu unutturmak isteyenler olsa da, “asla unutturmayacağız, takipçisi olacağız” diyorum...
Ahmet Külahçı,Hürriyet