Bu yazıda, eti budu belli ve bir türlü belini doğrultamayan Türkiye devrimci hareketinden sadece İlyas Aydın örneğini vererek sol içi şiddetin saflarımızda açtığı yarayı sergilemeye çalışacağım.  

Yüzbaşı İlyas Aydın 1970’lerde THKP-C (Türkiye Halk Kurtuluş Parti ve Cephesi) içinde, askeri kanadın bir üyesi olarak yer alan birisidir. Mahir Çayan ve arkadaşlarının İstanbul eylemleri sırasında onlara yardımcı olmuş, daha sonra herkes gibi o da Ankara’da saklanır duruma düşmüştür. Aslında geleneksel sol militan formunun dışında özellikleri olan birisidir: uzun boylu, siyah gözlüklü, takım elbiseli vs gibi. 1971 yılı başlarında onunla Ankara’da buluşarak THKP-C yöneticileriyle görüşmeye götürmüştüm. Onunla ilgili gözlemlerim olmuştu. Hemen hemen herkes onun bu standart dışı görünümü ve davranışlarını yanlış yorumlamaya eğilimliydi. Çünkü devrimci mücadele için hazırlanan devrimcilerin ölçüleri dışında ve sorunumuza heyecanla yaklaşıp sonrada panikleyen bir karakteri vardı.

Sanırım bunun nedenini en güzel Oktay Etiman bize açıklıyor:

“Orhan üzerinden bağlantı kuruyorlar İlyas’la sanırım. MİT, İlyas’a ajanlık teklif etmiş. Mahir ise İlyas’a, ‘Teklifi kabul et, istihbaratı bize getir. Onlara da yanlış istihbarat götür.’ diyor. Mahir bana bunu anlatınca, İlyas’la olan bütün ilişkilerin kesilmesini, evlerin boşaltılmasını istedim. Bir keresinde İlyas şöyle demişti, ‘Siz bu mücadele yönteminizle ulaşmak istediğiniz amaca ulaşamazsınız.’ Bunu açıkça söyledi. İlyas için ‘ajan provokatör’ denir. Ben bu sözünden ötürü bu iddialara katılmıyorum. Kışkırtıcı ajan, ‘Doğru yapıyorsunuz, bastırın, yürüyün!’ der. Böyle bir tutum içinde değildi İlyas.” (Oktay Etiman’la röportaj, Halkın Kurtuluşu gazetesi, 07.04.2014)

Oktay ilerde, muhabirin şu sorusuna:

“-Dev-Yolcu Oğuzhan Müftüoğlu, Genelkurmay’ın önünden geçerken yolda tesadüfen Yüzbaşı İlyas Aydın’ı görüyor. Arkadaşlarına, ‘Koray Doğan (Bir başka devrimci) onu Genelkurmay’dan çıkarken görmüş’ diye haber yolluyor ve aynı gün Koray Doğan polisler tarafından öldürülüyor” (age)

Şöyle cevap veriyor:

“Bu bir rastlantı da olabilir. Spekülasyon yapmak istemem ama İlyas Aydın’ın ajan olduğunu düşünmüyorum. Hâlâ kafamda soru işaretidir. Filistin’de öldürülmesi de kafamda soru işaretidir mesela.” (age)

İşte bu talihsiz kişi, Ankara’daki polis baskı ve takibinden kurtulmak için Malatya’ya geçmiş ve orada bir yıldan fazla saklanmıştır. Onu Malatya’da saklayan ve koruyan Süleyman Kırteke bakın ne demiş: “İlyas gayet düzgün, o güne kadar görebildiğim, beraber olduğum devrimcilerden daha nitelikli bir profil çiziyordu” ( Orhan Savaşcı’nın THKP-C Anıları, Ek 6, Sf. 143, Ayrıntı Yayınları). 

Malatya’da Traktör şöförü olarak saklanan İlyas Aydın, aslında ajan olabilir bilgisinden dolayı sıkı gözlem altındadır. Fakat o Filistin’e gitmek ister. Ve Süleyman Kırteke onu bölgeye ulaştırır. İlyas Aydın, Filistin bölgesine gittiğinde yüzlerce devrimcinin Kalaşinkoflarla havaya ateş ederek karşılanır. Fakat şüpheli bakışlar orada da devam eder. Onun ajan olabileceği bilgisi herkes gibi orada bulunan THKO militanı Teslim Töre’ye de ulaşmıştır. Onu sorgulama isteği Teslim için en devrimci eylem gibi durmaktadır artık.  Filistin Demokratik Cephe’nin sorumluluğunda olan İlyas’ı, uzun uğraşlar sonu alamayan Teslim’in imdadına, THKP-C'den Ercan Erciyes yetişir(Orhan Savaşçının Anıları Ek 6). Çünkü Ercan’ın elinde Mahir’in eşi Gülten Çayan’a gönderdiği İlyas Aydın’ın ajan olabileceğini belirten bir yazı vardır. İşte bu not kapıları açar ve T. Töre bu belgeyi göstererek İlyas’ı teslim alır. Ondan sonrası ise tam bir felaket.

T. Töre ve ekibi, İlyas Aydın’ın işkenceyle ölmesine neden olurlar. Çünkü astım ve kalp hastası olan İlyas Aydın bu haksız şiddete sanırım daha fazla dayanamaz.

Fakat kötü ve acıtıcı olan ise; İlyas Aydın’a devrimcilikle ilgisi olmayan bu yapılanların herhangi bir özeleştirisinin yapılmamış ve aksine çok farklı şekilde kamuoyuna açıklanmış olmasıdır. Bu konuda bakın Gülten Çayan ne diyor: “Teslim Töre’nin gazeteci ve yazarlarla yaptığı görüşmelerde olay değişik biçimlerde anlatılıyor. Ya bu yazar ve gazeteciler olayı tahrif ediyorlar ki böyleyse Teslim Töre’nin onları tekzip etmesi gerekir, yok etmiyorsa olayları kendisi tahrif etmektedir.” (age, Ek 5, Sf 137 den başlayan bölümden)

THKP-C'li olduğu söylenen Halid Özkul’da şöyle demiş: “Adam durmadan yalan söylüyor”(age. sf 151)

"O dönemde, THKP-C'liler, Avrupa’da Gülen Çayan’ın (Mahir’in eşi olması nedeniyle) etrafında toplanmışlardır. Onlar da aslında İlyas’ı alıp sorgulamak istemektedirler. Tabi ki işkence metoduna başvurup vurmayacaklarını bilmiyorum. Fakat G. Çayan, bu anti devrimci tarzı tümden mahkûm ederek bize şu dersi verdiğini görüyoruz: “ … yoldaşlarımız bize o dönemin polisinin, işkencesinin bizden alamayacağı bir miras bırakmışlardır. O da dostluk, arkadaşlık, karşılıklı inanç ve güvenç, destek, saygı(özellikle insan saygısı, işkence değil) dürüstlük gibi moral ve etik değerler.” (age, aynı bölümden)

Orhan Savaşcı’nın THKP-C Anıları adlı kitabı, İlyas’la ilgili bize gerekli belgeleri birinci ağızlardan vererek tarihi sorumluluğunu yerine getiriyor. Çünkü bu kitapta yukarıda saydıklarımın dışında Teslim Töre’nin Ömer Polat ile yaptığı röportajı, Sedat Kesim’in Ankara’daki izlenimleri,  THKP-C'li Nazım Güvenç ve Hasan Kırteke’nin tespitleri de var.  

Tüm bu yaşananlardan sonra kendimize şu iki soruyu sormalı ve cevaplamalıyız:

 Birincisi İlyas Aydın gerçekten ajan mıydı?

 İkincisi, eğer ajan ise ona işkence etmek doğru muydu?

Birincisi İlyas Aydın Ajan mıydı? ajan olmadığı söylenebilir mi? Bu konuda iki noktaya yoğunlaşmamız gerekiyor:

A- Bildiğim kadarıyla hiçbir ajan deşifre olduğunda tekrar göreve gönderilmemiş bugüne kadar(böyle bir tarzları olsa sanırım ajan bulamazlardı). Teslim Töre’nin iddiasına göre ise İlyas, ‘Şimdi de T. Töre’nin işini bitireceksin’ Denerek ‘tekrar görevlendirilmiş’ti (age sf. 136). Yani ajandan herkes şüphelendiği halde sorumlular, onu merkeze çağırıp güvenceye almak yerine tekrar sahaya ölüme göndermişti. Mantığın bittiği an böyle bir şey olsa gerek!  

B- İlyas, Ankara’da 1971 başında THKP-C’nin iki Merkez Komitesi üyesiyle buluştu ve onlara ve bizlere her hangi bir zarar gelmedi. Malatya’da bir yıldan fazla bir zaman kaldı. Kimseye zarar verdiğini söyleyende yok. Fakat daha da ilginci ve önemlisi, İsrail Başkonsolosu Elrom’un sorgulanıp öldürüldüğü evin kontratının İlyas Aydın’ın üzerine olmasıdır. Ne biçim ajan bu? THKP-C’nin beyni olan tüm kadrolar onun tutuğu evde ve o kılını bile kıpırttatmıyor.

İkincisi ise, daha da önemli. İlyas’ın gerçekten ajan olduğu belgelerle ortaya çıkmış olsaydı ona işkence yapılmalı mıydı? Buna evet diyecek seslerin çok olduğunu biliyorum. İşte tüm sorun da burada. Size Castro’dan, Vietnam’dan hatta elinde istihbarat sorumlularını bulunduran gerilla hareketlerinden örnekler vermeyeceğim. Sadece şunu söyleyeceğim:

İnsana kim olursa olsun işkence etmek sadece ve sadece zalimlerin işi. Düşmanınıza insani davranmak sadece ve sadece ezilenlerin temsilcisi devrimci komünistlere hastır ve bu davranışımız bizim geleceği kuracağımızın da bir müjdesidir. Bu insani yaklaşımımız onların cezalandırılmayacağı anlamına gelmez. Çünkü bizde cezaları siyasiler değil, halkı temsil eden ve konusunda yetkin olduğu için oraya seçilen yargı sistemi verir. Düşmanını taklit etmek sosyalizm değildir.