Yürüdük böyle bir 1 Mayıs’ta: 2011’de Hannover Sanayi Fuarı’nda patlatılan, bir gelecek projesi olarak sunulan ve literatüre Almanya’nın geçirişinin yere göğe sığdırılamadığı “4. Sanayi Devrimi” kavramından 9 yıl sonra.

“4. Sanayi Devrimi” olarak sundukları bu gelecek projesinde yeralan firmaların arasındaki ilk yeri kapan Bosch’tu! Bu “gelecek projesi”ne göre; ağır metal işleri robotlara bırakılacak, işçi insanların sağlığı korunacaktı. Bu proje, üretim alanlarının hepsine yayılacaktı! Dijitalleşme ile insan emeğine olan ihtiyaç azalacak, işsizlik artacak, buna yönelik çözümler üretilecekti!

Oluşumunu ve geleceğini tam olarak bilmediğimiz, belki de hiç bilemeyeceğimiz Korona; bütün bu “4. Sanayi Devrimi” safsatalarını, bunun gelecekte yaratacağı çözümsüzlükleri-çözümleri, yani medya denen zehrin bize ne kadar yanlış şeyler tartıştırttığını da bir kez daha gösterdi.

***

Yürüdük böyle bir 1 Mayıs’ta: Yerlere tebeşirle işaretlenmiş yüzlerce ‘sosyal mesafe’ çarpısının yerine, emeği ve sosyalizmi simgeleyen semboller yerleştirerek.

Yürüdük böyle bir 1 Mayıs’ta: Buralardaki işsizlere sus payı olarak verilen 20-50 Avro ek yardımların yapıldığı, işi olanların işini kaybettiği ya da yarım gün çalışmaya başlayabileceği, ağırlıklı olarak esnafların kanağladığı, eğitim sisteminin meçhul bir döngüde salındığı bir zamanda.

Yürüdük böyle bir Mayıs’ta: Yeni iltica edenlere çalışma hakkı verilmesi tartışması neredeyse bir elli yıldır sürerken, tam da bu dönemde iltica edenlerin virüs-mirüs gözetilmeden tarım işlerine verildiği bir zamanda.

Yürüdük böyle bir 1 Mayıs’ta: Çin’de patladığı farzedilen virüs zamanlarında, Almanya’nın yeni bir dezenfekte maddesi icadederek, bu maddenin pazar talebini ancak aralıksız bir üretimle karşılayabildiği bir zamanda. Bilgisayar programlarının döneme uygun türevlerinin jet hızıyla pazara sürülebildiği ve rağbet gördüğü bir zamanda...

Yürüdük böyle bir 1 Mayıs’ta: “Korona Zamanı”na özel, Türkiye de dahil birçok ülkedeki özel şirketlerin-tarım alanlarının uluslararası tekellere peşkeş çekildiği bir zamanda.

Yürüdük böyle bir 1 Mayıs’ta: Afrin’de yeniden insanların katledilmeye başlandığı, ölenlerin sayısının 40-50 olarak alıştıra alıştıra kamuoyuna açıklandığı, hapishanelerin boşaltıldığı, ancak politik tutsakların salıverilmesi ne kelime, yeni yeni yargılamaların da kesintisiz-artarak sürdürüldüğü bir zamanda.

***

Yürüdük böyle bir 1 Mayıs’ta: Yerlere tebeşirle işaretlenmiş yüzlerce ‘sosyal mesafe’ çarpısının yerine, emeği ve sosyalizmi simgeleyen semboller yerleştirerek. Yüreklerimizdeki umudu yeşertmekten vazgeçmeyerek.

Ancak “kapitalizmin sonu” tespitleri için çok erken. Evet kapitalizm öldürür, sürekli sömürdüklerinin kanıyla beslenir. Ve bizzat kapitalizmin sömürdükleri onu gömmenin ortak iradesine-bilincine sahip olamadıkça; can çekişmesinin bedelini ödeyenler hep sömürülenler olacaktır.

Evet işte böyle bir 1 Mayıs’ta yürüdük! Çeşitli dillerde söylenen, dünya devrim tarihlerinde yer etmiş parçaların sesleri eşliğinde. Tüm 1 Mayıs Şehitleri’ni anarak. Issız sokakların bize terkedilmişliğinde güzel bir dünya hayalini yüreğimizde taşıyarak.

Yürüyebilmemiz bize iyi geldi belki; ancak evlerinde kalan büyük çoğunluğun, sadece çok ama çok az bir kesiminin camlardan bizi selamlayışına yüreğimiz sızım sızım sızlamadı da değil!

İnsanın insana dokunamadığı ilk 1 Mayısımız’ı yaşadık! Bakalım 1 Mayıslarımız daha hangi renklere tanıklık edecek!