Sevgili okuyucular,

Yine aynı provokasyon! Bu sefer yer Adana. Yöntem aynı, kapılar işaretleniyor, evlerine ve iş yerlerine ‘cihat çağrısı’ yapan bildiriler bırakılıyor.

‘’CHP Adana Milletvekili Ümit Özgümüş, Adana’da özellikle Alevi vatandaşların ev ve işyerlerine cihat çağrısı yapan ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a destek verenlerin başının gövdesinden ayrılacağı yönünde tehditler içeren Türkçe ve Arapça yazılı bildiriler dağıtıldığını açıkladı. Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, bildirileri dağıtanların birkaç kişi olduğunu, amacın vatandaşlar arasında huzuru bozmak olduğunu söyledi.’’


Kendilerini bu ülkenin, ‘tek sahibi’ olduğunu zanneden, gerici, yobaz faşist güçler yeni provokasyonlar tezgâhlayarak, katliamlar yapma peşindeler.

Geçtiğimiz 9 Nisan gecesi Adana da, Alevilerin yaşadığı mahalede birçok evin ve işyerinin kapılarını altından ve posta kutularına altılan bildirilerde, provokasyon ve katliam kokusu yer almaktadır.


Adana da yapılan provokasyon girişimi ilk değildir. Gözüken odur ki, son da olmayacaktır. Aleviler bu topraklarda binlerce yıldır yaşamaktadırlar. Binlerce yıldır bu topraklar da, farklı inançlarını, inandıkları gibi yaşamak için çaba harcamaktadırlar. Selçukludan başlayarak, Alevilerin farklılıklarını içine sindiremeyen, ‘İslam şemsiyesi’ altında sürekli olarak, provokasyonlara tabi kalmış ve katliamlara uğramışlardır.


Belli ki, Adana da yapılan provokasyon girişimi, aynı zihniyetin hala devam ettiğinin bir tezahürüdür. Günümüzde de, bu zihniyetin, Türkiye Cumhuriyetini yöneten ve idare edenler tarafından savunulduğu kamuoyu tarafından bilinmektedir.


İttihat terakki perver fırkasının, günümüze intikali olan, ‘tekçilik’ kendini farklılıklara karşı tutumunda hissettirmektedir. Tekçi şovenizm, ‘tek millet, tek din’ Türk İslam sentezine uygun olarak kurgulanan, asimilasyoncu bir zihniyettir. Bu zihniyet Türkiye Cumhuriyetinin temel ve resmi düşüncesi durumundadır.


Bu zihniyet dönem-dönem farklı şekillerde, farklı alanlarda kendini, provokasyon ve katliam olarak tezahür ettirmektedir.

Adana da, Alevilerin ev ve iş yerlerine bırakılan, ‘cihat’ çağrısı yapan bildiriler, aslında asimilasyonun, inkârcılığın, yok saymanın geldiği aşamadır.

Devlet yetkilileri, Valilik duyarsızlığını, umursamazlığını yine taze tutmaktadır. Olayı ‘birkaç kişinin’ ‘münferit’ davranışı olarak algılatmaya çalışmaktadır.

Provokasyonlar, katliamlar, ‘ ben geliyorum’ demezler. Ki, burada ben geliyorum diyecek kadar pervazsızlaşan bir provokasyon vardır.


Türkiye Cumhuriyeti ve AKP devletinin, Neo Osmanlı ve taşeronluk politikasının geldiği aşama budur. Komşumuz Suriye’nin toprak bütünlüğüne, toplumun demokratik taleplerine aldırış etmeden, paramliter gruplara destek verilerek, Suriye halkına saldıran çetelerin, katliamlarını ülkemiz zeminine çekme uğraşıdır.


Paramiliter faşist grupların, çetelerin Alevilere karşı kinlerin bu tarz bildiriler dağıtarak, ‘cihat’ çağrısı yaparak kustukları bilinmektedir. 

Suriye halkına vahşice saldıran bu çeteler, Esad bahanesiyle Türkiye’deki Alevlere saldırmanın yollarını aramaktadırlar.


Ülkemizin savcıları, emniyet güçleri, Alevilerin de ödedikleri vergilerle maaşlarını alan yargı kurumları neredeler?  Adana Valisi bu vakanın, ‘münferit’ olduğunu söylemek yerine, neden bu provokasyon girişiminde bulunanları bulmak ve yargıya teslim etme yolunu seçmemektedir.

Umarım Devletin inkâr politikası, Alevileri yok sayma zihniyetinde olanlar bu provokasyon girişimlerinden bir ders çıkarırlar.

Umarım Alevilere yönelik yeni katliamlar bir daha yaşanmaz!