Sevgili okuyucular,

Bir ülke düşleyin, etrafı denizlerle çevrili, yeşilimsi, ‘cennet-i ala’yı’ andıran medeniyetler müzesi bir coğrafya. Güzelim Anadolu!

Bu topraklar üzerinde farklılıkların, zenginliklerin, medeniyet kabul edildiği binlerce yıllık yaşam. Bir Mozaik yapılanmayı andıran kültür deryası, bir ülke, Türkiye coğrafyası, ülkemiz Anadolu coğrafyası.

Bu güzelim ülkemizde, son günlerde kabul görmeyecek, üzerinde yaşayan toplumun önemli bir bölümünün hoşgörü ile dahi karşılamayacağı gelişmelerle karşı karşıyayız.

Devleti ve ülkeyi yönetenler, iktidar koltuğunda oturan, devlet yetkilileri yaptıkları bütün olumsuzluklara yenisini eklemektedirler. Devlet aklı artık yalanda söylemeye devam etmekte, toplumu yalanlarla manipüle etme çabalarını yoğunlaştırmaktadırlar.

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Afrika ülkesi Kenya’da yakalanıp, Türkiye’ye getirilmesinin yıldönümü nedeniyle düzenlenen eylemlerde, 17 yaşında bir genç, polis panzeri altında kalarak yaşamdan koparıldı. 17 yaşındaki genç Şahin Öner yaşamdan koparılırken, insanın vicdanı sızlaması gerekmekteydi. Bu genç’in yaşamdan koparılmasına ve katledilmesine tepki gösterilip, sorumlular hakkında kovuşturma yapılacağına, Şahin Öner’in Diyarbakır Valisinin açıklaması ile ‘’güvenlik güçlerine atmak için elinde bulundurduğu, bir bombanın patlaması nedeniyle öldüğünü’’ kamuoyu yanıltılmaya çalışıldı. Yalan yanlış beyanatlar verildi. Bu açıklamayı yapanın, bir ilin Valisi olması manidardır. Aynı tarz açıklamalar, iktidarı yetkilileri tarafından ve polis kaynakları tarafından kamuoyuna manipülasyon amacıyla yansıtıldı.

Türkiye boyalı basını ve görsel medyası bu yalanlara ortaklık etmede gecikmedi, bütün vicdani sorumluluklardan uzak manipülasyon amaçlı yapılan yayınlar, kabul edilir cinsten değildi.

Şahin Öner için hazırlanan adli tıp’ın otopsi raporu yayınlandığında, ikiyüzlü davranışlar hala devam etmekteydi.

 Hiçbir devlet yetkilisi ve hazır komuta durumunda bulunan basın, görsel medya özür dilemediler. Adli tıp otopsi raporlarını, ‘yok sayan’ ‘görmezlikten’ gelen olumsuz tavırlarını devam ettirdiler.

Konuya ilişkin, Diyarbakır Valisi, polis kaynakları, AKP devleti ve bilumum yetkililer yalan söylemeye devam ediyorlar. Söylenen ve söylenmeye devam edilen her yalan, yeni katliamlara davetiye çıkarıyor.

Batılı ve demokratik ülkelerde, bu tür bir vaka yaşansaydı, yetkililer yalan söylemiş ve toplumu yanıltmaya yönelik manipülasyon yapmış olsalardı, çıkan sonuçlardan, sorumlu olanlar şimdiye kadar çoktan istifa etmiş olurlardı.

Devlet yetkililerin, AKP kurmaylarının, yandaş basının bu ve benzeri yalan ve manipülasyona yönelik çabaları kamuoyunca yakından bilinmektedir. Şahin Öner vakasında yaşadığımız ilk değildir. Sonda olmayacaktır.

Yine geçtiğimiz günlerde, Çağdaş Avukatlar Derneği ve Halkın Hukuk Bürolarına yapılan baskınlarda da, benzeri yalanlar ve manipülasyon  çabalarını görmekteyiz.

AKP iktidarı döneminde yalan ve manipülasyonların giderek yoğunlaştığına toplum olarak şahit olmaktayız.

Ülkedeki gelişmelerin, toplumu ilgilendiren konularda, başbakan, bakan ve mülkü amir durumunda olan Valilerin korkunç yalan söyledikleri, kamuoyunun bilgisi dahilindedir.

Yalan söylemek, toplumu yanılgılara sürüklemek, toplumun doğru haber alma hakkını kötüye kullanmak, ülkemizi yönetenler ve onlara çanak tutan boyalı basın ve görsel medya tarafından sıkça tekrarlanmaktadır.

Demokrasinin kurum ve kuruluşları ile yerleştiği ülkelerde, bu ve benzeri vakalar çok az rastlanmaktadır.

Umarım bizim ülkemizde, az rastlanan ülkeler arasında yer alır!

 15.02.13